III

1.1K 56 10
                                    




Ertesi gün kahvaltı sofrasının bunaltıcı havasından başlayarak her şey dünün aynısı şeklinde gelişmeye başlamıştı. Genç adam elinde olmadan arkadaşından gözlerini kaçırıyor, yüzüne bakmıyor ve lokmalarını çabuk çabuk yutuyordu. Kahvaltı masasına oturmadan önce ise Serra ile mesajlaşmış, bir saate çıkma konusunda anlaşmışlardı. Mete'nin gözü sürekli telefonun ekranına kayarken vakit yarım saati geçtiğinde daha fazla dayanamayarak ayağa kalkmıştı çünkü genç kızın Eray'ın yanında aramasını istemiyordu. Eray arkadaşının aceleci tavrını alaycı bir halde garipseyerek, "Neden sokağa atılmış gibi hareket ediyorsun?" diye sormuştu yarı ciddi yarı eğlenir gibi yaparak.

Genç adam içinden sokağa atılmayı yeğleyeceğini geçirse de arkadaşına soğukkanlı olmaya çalışarak ev sahipleriyle saat konusunda anlaştığını söylemiş, "Hem merak etme, yakın evlere bakıyordum; yine bir arada olacağız," diyerek geçiştirmeye çalışmıştı.

Bunun üzerine arkadaşının bakışları biraz daha normalleşmiş, fakat şimdi de üstünü süzmeye başlayarak, "Pek de şıksın, inşaata jilet gibi olmadan almıyorlar mı?" diye iğneleyici bir üslupla yeni bir soru yöneltmişti.

Mete tuttuğu nefesini verirken göz kapaklarını bunalmışçasına yumdu ve tekrar araladığında, "Birincisi, evlerin hiçbiri inşaat değil ve hepsi tamamlanmış; ikincisi, her zamanki halim," diyerek sandalyenin sırtlığından ceketini aldığı gibi kendini kapıya atmıştı.

Asansöre bindiğinde aynadan kendine baktığında içten içe çok mu belli oluyor, diye düşünüyordu. Siyah süet ceketinin altında oldukça koyu lacivert şık bir gömleği vardı ve altına da her zamanki koyu kotlarından birini geçirmişti. Sabah kalkar kalkmaz sakal şeklinin bir kez daha üzerinden geçmiş ve saçlarını da ayrıca özen göstererek şekillendirmişti ancak yine de her zamanki haliydi. Yoksa değil miydi? Cevabı genç adam da bilmiyordu ancak pek de umrunda olduğu söylenemezdi.

Arabasını görevliden devralarak sitenin bahçesinden çıktığında bir eliyle genç kıza, "Ben geliyorum," diye mesaj atmıştı. Kızdan ilk mesaja cevap gelmese de Mete kapısının önünde durup, "Geldim," yazdığında bu defa hemen, "Ben de," diye cevap gelmiş ve genç kız sitenin kapısında gözükmüştü.

Mete telefonu bakmadan kilitlerken gözlerini Serra'nın bahçe yolunu adımlayan ve dans eder gibi ahenkli, büyüleyici olduğunu düşündüğü yürüyüşünden bir an bile kaçırmamaya dikkat ediyordu. Belki de bu denli zevkine uygun düşecek ve bakmalara doyamayacağı bir kızı böylesine kolay hayatına çekmesine, dahası hayatlarının kesişmesine ve bu biçim basit bir tesadüf vasıtasıyla, tesadüfle mümkün olamayacak kadar sevinç ve heyecan salan birinin varlığına içten içe inanamıyordu ve bundandır ki kendini kaptırmayı bir türlü engelleyemiyordu. Bu kız günlerce peşinden koşmayı, defalarca reddetmeyi yahut platonik olunmayı hak eden bir kızdı ve her şeyin bu kadar kolay gelişmesine hayret etmeden duramıyordu genç adam. Gerçi bu saydıkları kendi hayatında hiç başına gelmemiş ve ona uygun olmayan şeylerdi, başına gelse yapar mıydı bilmiyordu fakat kızın güzelliğiyle bütünleşen karakter yapısı Mete'yi bunları düşünmeye sevk ediyordu. Hiç bu kadar büyük cinsten hayranlık beslediği ve her şeyin yakıştığını düşündüğü bir kadınla karşılaşmamıştı. Sanki bir peri kızı gibi fantastik bir karakterdi, nur gibi parlayan güzelliği ve her hareketinden akan hassasiyet bunu düşündürüyordu.

Genç kız bugün kırmızı, ince bir badi ve üstüne siyah, iç kısmı tüylü kumaştan salaş ve şık bir mont giymişti. Altında ise siyah dar pantolonu ve siyah topuklu botları vardı. Genç adamın arabaya yerleştiğinde daha iyi gördüğü üzere okyanus yeşili, açık renk gözlerin aydınlattığı çehresinde dudaklarına çok da koyu olmayacak kırmızı ruj sürmüştü ve kıvrık kirpiklerini tel tel ayıran rimeli mevcuttu. Küçük bir konuşma faslından sonra araba tekrar çalışmaya başladığında, bu defa internetten bakarak değil de arabayla civarı ağır ağır gezerek ev bakmaya karar vermişlerdi. Böylelikle hem buralardan çok uzaklaşmamış olacaklar ve hem de en azından dışını canlı canlı gördükten sonra eve bakmaya karar vereceklerdi. Serra'nın sitesinin çevresi, hatta bu civar sürekli olarak gökdeleni andıran uzunlukta, lüks sitelerle doluydu ve ilk olarak iki sokak kadar bile etmeyecek bir mesafede, yine böyle bir siteye bakma kararı alarak arabadan inmişlerdi. Güvenlik görevlisi en az iki üç dairenin boş olduğunu söyleyerek başka bir görevliye onlarla ilgilenmesi için telefon etmişti ve bahsi geçen adam bahçenin diğer ucundan geldiğinde daireye doğru yol almışlardı.

HOYRAT PUSULAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin