00

198 14 6
                                    

"Yüzyıllar önce, feodal devletler ön plandaydı. Belirli bölgeye bir prens ya da şövalye tarafından el konulur ve onlar o bölgeyi yönetirdi. Bu beyler krala bağlı olmazdı, hatta onlar için tehlike arz ederlerdi."

Profesör, eline aldığı ince uzun sopası ile tahtanın önünde bir o yana bir bu yana gidiyor, sanki kendisi bizzat yaşamış gibi olayları anlatıyordu. Onun konuları anlatma şekli her zaman hoşuma gitmişti. Kendisi yaşıyormuş gibiydi, evet ama bundan da fazlası, bize de yaşatıyordu. Öyle güzel konuşuyordu ki neredeyse kendimi yüzyıllar öncesine ait bir feodal prens gibi hissedecektim.

"Feodaller birbirleriyle de her zaman savaş içindeydiler. Güçlü olan kazanır, topraklarını büyütür ve belki bir gün kral bile olurdu. İşte bütün bunlar o zamanlarda güçlü birer yönetim olmamasının nedenleridir sevgili çocuklarım. Çok fazla feodal bey, onların savaşları ve kilise güçlü bir merkezi yönetim olmasına engel olmuştur."

Ellerini masaya dayamadan önce sopasını sessizce yana bıraktı. Gülümseyerek bize baktığında gerçekten de kafasında o anları yaşadığını anlamak çok kolaydı. Bizden de aynısını bekliyordu. Bizim de yaşamış olmamızı umuyordu.

"Size sorum: siz ne yapardınız? O dönemlerde bir feodal prens olsaydınız, güçlenmek için ne yapardınız?"

Her ders mutlaka bir sorusu olurdu. İşte böyle anlardı bizim de anlattıklarının içine girip girmediğimizi. Elim istemsiz olarak havaya kalktı. Dikkatini bana çevirirken hiç şaşırmamış gibiydi. O ne kadar bıkmıyorsa soru sormaya, ben de ilk cevaplayan olmaktan bıkmıyordum.

"Sicheng?"

Yüzüme sevimli ve belki de biraz kendine güvenen bir gülümseme yerleştirdim. Ben Dong Sicheng, bir tarih öğrencisi olarak, cevaplayamayacağım hiçbir soru yok.

"Düşmanlarımı öldürürdüm. Bu tabii ki herkesin aklına gelebilecek ilk şey fakat en güçlü olmak istiyorsam bu yeterli olmaz. Herkesi öldürürsem, bana kim itaat eder ki? O yüzden belki evlenirim, belki kiliseyle belki de başka feodallerle anlaşırdım. Müttefik kazanırdım."

"Güzel, peki ya kimse seninle müttefik olmak istemezse?"

Birkaç saniye düşünmek için sessiz kaldım. Beni zorlayabileceğine inanıyordu her zaman profesör. Ama dediğim gibi, cevaplayamayacağım hiç bir soru yoktu.

"O zaman kendime müttefik yaratırdım."

Profesörün yüzünde gördüğüm memnun kalmış ifade üniversite hayatımın geneline yayılmış bir işaretti. Ben, başarılı bir tarih öğrencisiydim. Sanki tarihi birebir yaşamış gibiydim.

long lost | yuwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin