Uçurum

819 39 8
                                    

hikaye afişimiz multimedia da mavcuttur ;)

Keyifli okumalar ;)
nurhayat

...

#UÇURUM#

Genç kadın dipsiz uçurumun ucunda sonsuzluğa bakıyordu. Dolu dolu olmuş menekşe mavisi gözlerinden dökülen inciler serp rüzgarların ısırdığı yanaklarını yıkıyordu. Derinden kopan hıçkırıkları ufak bedenini ortadan ikiye yaracakmışçasına güçlüydü. Yüreği bu utancı kaldıramıyordu, aşkla çarpan kalbi bu skandala yenik düşmüştü. 

Leydi Brenna gördüğü görüntüyü zihninden atmak istiyordu. Beynini kemiren zehirli bir yılan gibi sokan o görüntüleri silmek yok etmek istiyordu. Sessizce hıçkırdı genç kadın. Öpüşen, hatta kadının varlığını hıssetmeselerdi devamını getirecek olan çifti unutmak istiyordu! Lanet olasa Kont bozuntusu Hector'u tamamen zihninden atmak istiyordu.

Genç kadın çok iyi biliyordu ki bu imkansızdı. O zaman yapılacak tek şey uçurumdan kendini aşağı atmaktı. Oysa en başta ne umutluydu! Gaddar babası Lord Heard'ın evleneceksin emri ile kurtulacağını hatta mutlu olabileceğini ummuş, İngiltere'den bir haftalık yolculukla İskoçya'ya gelmişti. Kont Hector Werahord ile evlenip mutlu olacağının hayalini kurmuştu. 

Geldiği kale gösterişli ve oldukça büyüktü. Burada geçen bir kaç haftada evi olarak benimseyip sevmişti de. Ta ki hasta olup yataklara düşene kadar! Nişanlısının başından ayrılmayan kont bir kaç gün kadının yanına uğramaz olmuştu. Leydi Brenna adamın varlığına o kadar alışmıştı ki kendine kaba davranılmasını bile rahatça görmezden gelebiliyordu. Kapkara gözler ruhunun derinliğine işlerken nasıl bu iri adama kapılmayacaktı ki? 

Yardımcısı genç kadının itirazlarına aldırmadan Hector'u bulmak için yatağından çıkmıştı. Titreyen ufak bedeni hastalığın getirisiyle daha da ufalıp zayıflamıştı. Titreyen bedenini sabitlemek adına doladı kollarını kendine, bir kaç adımlarla kimseyi dinlemeden odasından kendini dışarı atmıştı. Çıplak ayakları Brenna'yı kütüphaneye sürüklüyordu. Genç kadın biliyordu ki nişanlısının fırsat buldukça çok çalışıyor ve kitap okuyordu. Yine öyle sanmıştı ama çok büyük yanılıyordu. Kapı tokmağını çevirerek büyük kapıyı gücünün yettiğince itti. Gördüğü manzara ile yerinde çakılı kalmıştı. Bu olamazdı. Açılan ağzı ve yerinden fırlayacak gibi büyüyen gözleri şaşkınca deli gibi öpüşen çifte odaklanmıştı.

Dolgun dudaklarından tek bir kelime gün yüzüne kavuşmuştu.

" Hector! " kısık sesi geniş kütüphanede yankılanmıştı. Sesi işiten çift yanmışçasına birbirlerinden ayrılmış ve Brenna'yı fark etmişlerdi. Sapsarı saçları darma dağınık kadın çok tanıdıktı. Brenna gözlerini kırpıştırarak ablasına baktı.

Bu, bu olamazdı. Genç kadın zorlukla kendini girişten çekerek koşar adım dışarı doğru yöneldi. Ardından seslenmelerine kulak kabartmış kimseye aldırmayarak kaleden kendini serin havaya dışarı atmıştı.

Gözyaşları ardı ardına yanaklarından akarken peşinden gelen adamı zorlukla fark etti. Dik yokuşu nefes nefesine geçip sarp kayalıkların oldu kelanın arka tarafına kısa zamanda ulaşmıştı. Dikenlerin çakılların çıplak ayaklarının altına batmasını umursamadı. Canı zaten yeterince yanıyor ve katlanılmaz bir azap çekiyordu.

Hayat Bir HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin