Merhabalar Herkese,
Aslında uzun süredir aklımda olan bir düşünceydi, dün gece itibariyle de kafamda bazı şeyler oturunca ben bunu en iyisi bir yazayım dedim ve ortaya böyle bir şey çıktı. Her şey Deniz ve Azra'nın tünelden kaçtığı günün akşamı başlıyor...
•••
"Güzelim biliyorum çok yoruldun ama devam etmemiz lazım." diye Deniz'i ikna etmeye çalıştı Azra.
"Azra yapamıyorum. Ne olacaksa olsun artık ben dayanamıyorum."
"Lütfen biraz daha dayan. Bak şimdi öyle hissetmiyor olabilirsin ama çok güzel bir gelecek bizi bekliyor."
"Yoruldum Azra. Anlıyor musun? Yoruldum." dedi Deniz. Azra bunun fiziksel bir yorgunluktan fazlası olduğunu anlayıp fazla üstüne gitmemeye çalıştı.
"Şu telsiz bir çalışsa her şey düzelecek, inan bana."
"Neden buraya geldik ki?"
"Hasan'ın beni saklamak için getirdiği kulübe burada çünkü. Burada kimse bizi bulamaz en azından bir süre. Sorun şu ki tam olarak nerede olduğunu hatırlamıyorum." dediğinde Azra'nın aklına bir fikir geldi.
"Belki ağaçların arasındayız diye çekmiyordu. Ben çeken bir yerden bulmaya çalışacağım. Sen burada beni bekle. Sakın bir yere ayrılma olur mu?"
"Ben de seninle geliyorum."
"Deniz çok yoruldun sen. Ya bir gören olursa ve koşmaya başlarsak, burada en azından güvendesin."
"Ona bakılırsa sen de oksijensiz kaldın, büyük bir patlama atlattın Azra."
"İyiyim ben."
"Saatlerdir yollardayız Azra. İyi falan değilsin. Ya sana da bir şey olursa."
"Peki Deniz. Planın ne o zaman?"
"Hava zaten karardı kararacak. İkimizde dinlenip yolumuza öyle devam edelim."
"Ya bizi bulurlarsa?"
"Senin dışında kimse bilmiyor nerede olduğumuzu Azra. Ben bile bilmiyorum. Buraya gelirken 4 farklı otostopla geldik."
"Tamam o zaman. Mola veriyoruz. Sabah güneşin ilk ışıklarıyla yolumuza devam ediyoruz." dedi Azra.
"Doğru karar." deyip çalı çırpı aramaya başladı Deniz.
Azra "Ateş mi yakacağız?" diye sordu.
"Daha önce bir çok kampa gittim ben. Orada öğretilen ilk şey ateş yakmaktır. Gece en çok ihtiyacımız olacak şey yani."
"Sen ve kamp yapmak? Neyse bana da öğretirsin artık bir şeyler."
"El mahkum öğreteceğiz artık."
•••
Saatler ilerledikçe havanın sıcaklığı gitgide düşerken Deniz ve Azra geniş bir ağacın ayaklarına kurulmuş ateşin kıvılcımlarını izliyorlardı.
"Acıktın mı?" diye sordu Azra.
"Yaşadıklarımızdan sonra iştah kalır mı insanda?" deyip Azra'ya baktı Deniz. "Keşke biraz daha kalın bir üstle kaçsaydın."
Azra gülerek "Bir dahakine sakın unutturma bana bunu." deyip kollarını ovuşturdu.
"Sana sormadım. Sen aç mısın?"
"Keyfim gayet yerinde." dediğinde soğuk bir rüzgar onlara doğru esmeye başlamıştı. İstemsizce birbirlerine yaklaşan ikili tereddütle birbirlerine bakıp "Sarılsak mı?" dediğinde ikiside gülmeye başlamıştı.