TWO

30 2 0
                                    

Son bir kaç gündür aldığım mesajlar ve kapımın önünde bulduğum donutlar bana gerginlik veriyordu. Haftasonumu berbat geçirip tekrar işime dönmüştüm. Olanları umursamayıp işime odaklanmaya çalışıyordum fakat nerede donut yiyen ve ya donut satın alan birini görsem şüphe ediyordum resmen paronayak olmuştum. Tezgahın arkasına geçip telefonumu çıkardım ve yere çömeldim. İş yerimde oturmak pek mümkün değildi patronumuz görse olabilecekleri tahmin dahi edemiyordum. Telefonuma gelen mesajlara bir göz gezdirdim. Yine aynı kişiden mesajlar vardı! ona cevap vermemi isteyen bir kaç mesaj atmıştı. Tedirginlikle mesajın üstüne tıkladım. çömelmiş bir şekilde durduğumdan bacaklarım acımıştı daha fazla dayanamayacağımı düşündüğümden popomu soğuk zeminle buluşturdum. Atılan mesajları ciddiyetle okurken gelen mesajla kaşlarım kendi iradem dışında çatılmıştı.

KittenM: Yerde oturmayı bırak! bu seni hasta edecek!

Kendimi kontrol edemeyerek telefonun tuşlarına sinirle basmaya başladım

EunbiX:
Kimsin sen ya?! ne istiyorsun? ne yaptığımı nerden biliyorsun? beni sinirlendirmeye başladın! bana mesaj atmanı istemiyorum!

sinirle telefonumu kitleyip oturduğum yerden kalktım sırada bekleyen insanlar bana anlamsız bakışlar atarken ben gülümseyip siparişleri almaya başladım

-💎-

So young'un ısrarları sonucu yerlerimizi değiştirmiştik. Ben her ne kadar siparişleri götürmekten nefret etsemde onu kıramayıp kabul etmiştim. So young bana eliyle gel işareti yapınca yaslandığım duvardan ayrılıp yanına gittim. Elime tutuşturduğu tepsi ile götüreceğim masayı gösterip beni hafifçe itekledi. Masaya doğru ilerlerken telefonumun titremesiyle tepsi ellerimden kayıp gitti. Nasıl olduğunu anlayamadığım şekilde bir anda üstüne kahveyi döktüğüm adam beni omuzlarımdan sertçe ittirip yerle buluşmamı sağladı. Hala ne olduğunu idrak edemiyordum ve ya bir tepki veremiyordum. Birinin kollarımdan tutup beni kaldırmasıyla az da olsa kendime gelmiştim. Etrafıma bakınıp beni kınayan bakışlar atan insanları görmezden gelip yanmış biçimde olan adamdan özür dileyip eğildim ama yine hayatım boyunca nasıl olduğunu anlayamadığım biçimde bir erkek tarafından arkasına doğru çekildim. Kim olduğunu neden beni korduğunu bilmiyordum çünkü, ben şuan hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Arkasında olduğum kişi sinirle soluyup "her ne kadar üstüne kahve dökmüş olsa da onu itmeye hakkın var mı?" diye çıkıştı.  Patronumuzun belirmesiyle bugünün işimin son günü olduğunu anlamıştım. Ellerim önlüğümün iplerine giderken bir el beni durdurmuştu. Bu elin sahibi so young'tu üzgün olduğunu belli eden bir surat ifadesiyle bunu yapmamamı söylemek ister gibi kafasını sağa sola salladı. Patronumuz gelip olayı anlamaya çalışırken bir yandan bana kınayıcı bir şekilde bakıyordu. Kafamı önüme eğip ellerimi birleştirdim. Patronun boğazını temizlemesiyle olacakları az çok tahmin edebiliyordum. "Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı çok özür dileriz, lütfen kafemize gelmeye devam edin emin olun ki bir daha ki gelişinizde bu çalışan burada olmayacak bile" dedi. Ben sinirden çığlık atmamak için kendimi sıkıyordum. Bilerek dökmemiştim üstelik beni dinlememişti bile. Tek geçim kaynağım burasıydı ve artık burasıda yoktu. Tekrar Önlüğümün iplerini çözmek için yeltendiğimde bu sefer beni durduran kimse yoktu önlüğümü çıkarıp en yakın masanın üstüne bıraktım ve kafeden çıktım. Sinirden ağlamak istemiyordum. Sinirden ağladığımda kendimden nefret ediyordum. Kendimi acınası hissediyordum. Kafenin biraz ilerisinde bir banka oturup derin nefesler aldım. Yanıma yaklaşan bedene bakmak istesemde kafamı kaldıracak gücüm yoktu. Yanıma oturan kişinin kim olduğunu bilmiyordum ama erkek olduğu kesindi. Kafamı hafif kaldırıp ona baktım o da gülümseyerek bana bakıyordu. Neden gülümsüyor ki bu şimdi. Çok harika bir şey yaşamış gibi mi görünüyorum uzaktan. Ah çok sinir bozucu! Kendimi boğazlayacaktım sinirimden neredeyse. Yanımdaki kişi tekrar gülümsemesini yüzünden eksik etmeyerek bana baktı. daha fazla katlanamayarak "ne gülüyorsun ya? tamam sen mutlusun anlarım ama ben burda kendimi köprüden mi atsam yoksa çatıdan mı diye karar vermeye çalışıyorum! lütfen bu şekilde güleceksen yanımdan gidermisin?" dedim kibar olmayan bir şekilde. Anında karşımdaki kişinin gülümsemesi yüzünden silindi. Acayip vicdan azabı çekmiştim. Bi anda dikleşerek kaşlarımı hava kaldırdım. O da benim gibi dikleşerek bakışlarını yerden bana çevirdi. "Neden köprüden ve ya çatıdan atlayacakmışsın? hah! çok saçma. İşinden kovulman hayatının sonu değil lütfen saçma şeyler düşünme. Yeni bir iş bulup hayatına devam etmelisin!" dedi haklıydıda. Yeniden gülümsemesini yüzüne yerleştirince bende farkında olmadan gülümsemiştim. "işimden kovulduğumu nerden biliyorsun?" dedim meraklıca. Kaşları beklenmedik bir soru sormuşum gibi havalanınca bende 'noldu?' dermişcesine kaşlarımı kaldırdım. "Seni az önce o adama karşı savunan kişi bendim yahu?! insan hiç mi bakmaz yüzüne?" dedi hayal kırıklığını belli edercesine. Ellerimi birbirine vurup "O sen miydin? üzgünüm o anın telaşıyla yüzüne bakamadım ama seni gördüğüme çok sevindim! teşekkürler." Yeniden gülümseyip önüne döndü bakışları saatine kayınca telaşla ayağa kalktı. "Üzgünüm gitmem gerek" diyerek hızlı adımlarla yanımda uzaklaşmaya başladı. Aklıma gelenle adeta kafamım üstünde bir ampül yanmışcasına benden uzaklaşan bedene baktım ve bağırdım "Hey! şey… adını öğrenebilir miyim?" koşar adım giden o kişi bana dönüp "Adım Eunwoo!" diyerek hızla gözden kayboldu.
Adının Eunwoo olduğunu öğrendiğim kişi uzun bir süre aklımdan çıkmayacak gibiydi.

Merhaba~! aklıma gelen fikirle yeni bir bölüm yazdım. Umarım beğenmişsinizdir çaklıtlı ekmeklerim🍫
vote ve yorum bırakmayı unutmayın😘

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 15, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sweet🍩MoonBinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin