YOONGİ'DEN
------------------------------------------------
İsminin Rosé olduğunu hatırladığım kızın gidişiyle oturduğum soğuk betondan vücudumu kaldırdım. Üzerimdeki kıyafetleri elimle çırptım ve kapıya doğru ilerledim. Gıcırtılı kapıyı açıp çıktığım sırada arkamdan gelen doktor Sooyoung'ın sesiyle irkildim.
"Yoongi!"
Kafamı kaldırmadan "Efendim?" diyerek mırıldandım.
Sooyoung bunun karşılığında yine soru soracaktı, hissediyordum. Şimdiden soruları için bunalmıştım bile. Konuşmaya başladı işte...
"Hey Yoongi, bu akşam gideceğiniz yerde senin gibi müzikle ilgilenen birçok kişi olacak. Hepsi Rosé'nin arkadaşı. Onlara katılırsan eminim çok mutlu olurlar!"
Sooyoung tahmin ettiğim gibi sıkıcı soruları dışında birkaç cümle söyledi. İnanamıyordum ama bunu yapabildi.
"Ne dersin Yoongi?"
"Peki."
"O zaman bir sonraki hafta bana görüşmemizde karaoke gecenizi anlatmalısın. Muhteşem olacak!"
Sooyoung bu akşam için benden daha heyecanlı ve mutlu hissediyordu. Tıpkı benim yerime orada olacakmış gibi. Söylediklerine göre müzikle uğraşan bir grup insanla takılacaktım. Kulağa fena gelmiyor ama Sooyoung'ı onların arasına katılmam konusunda ümitlendirmek istemem. Onların beni aralarına alacaklarını sanmıyorum. Kim tek eğlencesi evde oturup ölümü bekleyen bir insanla şarkılardan konuşup, arkadaşı yapar ki?
"Tamam, anlatırım." diyerek onu cevapladım ve olabildiğince yavaş adımlarla hastaneyi terk ettim. Evimin yolu uzak sayılmazdı. Dakikalar sonra evimin önüne gelmiştim. O, ömrümün bir kısmını yapayalnız geçirdiğim evime.
İçeri girdiğimde saat henüz 18.00'di. Bu da demek oluyor ki Rosé'nin buraya gelmesine iki saat kalmıştı. Gömleğimin düğmelerini açmaya devam ederken odama doğru ilerledim. Üzerimden çıkardığım gömleğin yerine gri renkli düz tişörtümü ve altına da yırtık kot pantolonumu giydim.
Aynanın karşısına geçtiğimde gördüğüm tek şey; soluk bir ten ve gülmeyi unutmuş bir yüz. Bu bendim, 21 yaşında hala idealleri olmayan ben.
Ayna karşısında kendimi izlemeye başladığımdan beri yarım saat geçmişti. Hala aynı yerde durup suratımı seyrettiğim sırada kapı zilinin yüksek sesi ile düşüncelerimden sıyrılıp kapıya doğru adımladım.
Hiç sorgulamadan açtığım kapının arkasında henüz beklemediğim birisi vardı. Rosé bana doğru gülümseyerek üzerimde görmeye alışık olmadığı tarzdaki kıyafetlerimi süzdü. Aynı şekilde ben de onun uzun sarı saçları ve üzerine giydiği sade kıyafetlerini inceliyordum. Kısa bir sessizliğin ardından konuştum.
"Hoşgeldin."
"Selam! Erken geldim biliyorum. Hazırsın değil mi?"
"Sayılır." diyerek onu cevapladıktan sonra içeri girip kapıyı kapattım. Yaklaşık iki dakika sonra yaptığım şeyi fark edip kapıya doğru koştum ve tekrar açtım. Rosé hala kapının önündeydi ve şaşkındı.
"Şey, ben özür dilerim. İçeri girsene?"
"Hiç teklif etmeyeceksin sandım." diyerek güldü ve benimle birlikte içeri girdi. Salona girdiğimizde kendini koltuğa bıraktı. Yorgundu galiba.
"Yoongi?"
Bana seslendiğinde dönüp suratına baktım ve ben de konuştum.
"Efendim?"
"Instagram hesabın var mı?"
"O da nedir? Bir çeşit banka hesabı mı?"
Rosé bir süre sessiz kalıp sonrasında yüzüme bakarak sırıtıyordu. Gülümsemesini bozmadan konuştu.
"Hayır, o bir çeşit yemek."
Artık Rosé gülümsemeyi bırakmış evin içinde kahkahalara boğulmuştu. Ben ise neyin bu kadar komik olduğunu merak ediyordum. Gülmesi sona erdiğinde daha ciddi olup tekrar konuştu.
"Bir gün mutlaka Instagram yemeliyiz birlikte."
"Tadı nasıl?"
"Yoongi! Tanrım, şaka yapmıyorsun öyle değil mi?"
"Hayır, neden yapayım?"
"Çünkü ben şaka yapıyordum. Instagram bir sosyal medya platformu. Orada insanlarla tanışabilir, anılarını paylaşabilir ve sohbet edebilirsin." daha sonra ekledi. "Hala Instagram kullanmayan birilerinin olduğunu bilmiyordum."
"Ah, bilmiyordum. Her neyse ben hazırım." Ayağa kalkıp ceketimi giydikten sonra peşimden gelen Rosé ile birlikte kapıya doğru ilerledik. Birlikte kapının önünde duran siyah renkli lüks arabaya bindik. Araba Rosé'ye aitti. Yolculuğu Rosé'nin bana yönelttiği anlamsız sorularla geçirdik. 'Instagram yer miydin?', 'Bir hayvan olsan hangi hayvan olurdun?' gibi anlamsız sorular soruyordu. Nihayetinde yol bitmiş, ben de özgürlüğüme kavuşmuştum.
Arabadan iner inmez karaoke bara girdik. Odamızı bulup içeri girdiğimizde tüm sesler kesilmiş içeride tanımadığım dokuz tane yüz bana bakıyordu. Rosé bu sessizliği sonlandırmak adına önce öksürdü sonra konuşmaya başladı.
"Çocuklar, bu benim arkadaşım Yoongi. Şöyle bakmayı kesin, rahatsız ediyorsunuz."
Rosé konuştuktan sonra aralarından uzun boylu ve sürekli gülümseyen bir çocuk benimle konuştu.
"Hoşgeldin Yoongi! Ben Taehyung, tanıştığıma memnun oldum." ve hiç susmadan arkadaşlarından bazılarını tanıttı.
"İşte bunlar da Jimin, Hoseok, Jin, Namjoon ve Jungkook." Ardından da Rosé sözü aldı.
"O zaman ben de bizimkileri sayayım. Bunlar Lisa, Jisoo ve Jennie."
"Umarım eğleniriz." dedi Jisoo isimli kız.
BÖLÜM SONU...
Yoongi'nin kombini.
Rosé'nin kombini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Social Fobia
אקראי"Rosé sen beni özgürlüğüme kavuşturdun, ben de sana gerçek aşkı tattıracağım." Hikaye @hoseoxsual adlı yazardan izin alınarak esinlenilmiştir.