Marinette Agreste
Ertesi sabah erkenden kalkarak şirkete gelmiştik. Kahvaltı yaparken, arabada gelirken küçük sohbetler ediyor ve birbirimizi tanımaya devam ediyorduk.
Sanırım hep böyle olacaktı ve olmalıydı.
Arkadaş gibi.
Şirkete geldiğimizde herkese selam vererek odalarımıza yönelmiştik. Sonrada birbirimizle vedalaşıp odalarımıza girmiştik.
Odaya girip masama oturduktan birkaç dakika sonra odama Alya ve Rose gelmişti.
Alya ve Rose şirkette çalışan tasarımcılarımızdı. Bugün beraber yaz tasarımlarına başlayacaktık.
"Temamız deniz olsun diye düşünüyorum," Diyerek söze başladım. "Mavi'nin tonları, balıklar, yosunlar, dalgalar, kumsal, güneş.."
"Şimdiden aklımda bir şeyler oluşmaya başladı." Dedi Alya gülümseyerek. "Benimde." Diyerek onu destekledi Rose.
"O zaman hepimize kolay gelsin." Dedim gülümseyerek. ""Size de!""
°°°
Aradan geçen bir saat sonrası bir kahve molasına çıkmaya karar vermiştim. Odamdan çıkıp birkaç adım ötedeki kahve makinesine doğru ilerlerken gözlerim Adrien'ın odasına takılmıştı. Duvarlar camdan olduğu için içeriyi rahatça görebiliyordum.
Bir dakika,
O bir kadına mı sarılıyordu?
Bu kimdi ya?
O sırada Adrien ile göz göze gelmiştik. Onlara tuhaf bakışlar attığımı görünce..
Tanrım, sırıttı mı o?
Eli ile gel işareti yaptığında göz devirdim. Kahveyi boş vererek onun odasına doğru yürümeye başladım. Odadaki kadın bir güneş gözlüğü ve şapka takıyordu. Kim olduğunu anlamak güçtü.
Tanrı aşkına! Şirketteyiz! Çıkar şunları!
Odanın kapısının önüne geldiğimde kapıyı çaldım ve gel komutu ile içeriye girdim. Kadın hemen atıldı.
"Ah, merhabalar! Siz Marinette Agreste olmalısınız. Adrien'ın eşi. Memnun oldum, bende sevgilisiyim!"
Ne?
nE?
Yüzüme nasıl bir ifade koyduysam bir anda kahkaha atmaya başladı. Sanki dünyanın en komik şeyini duymuşçasına gülüyordu. Yavaş yavaş kahkahalarını durdurup konuşmaya başladı."Şaka şaka! Ablasıyım ben. "
O,
Luna Agreste'di.
Biraz kısa oldu kusura bakmayın.
-Balsamic.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Betona Renk Vermek - Adrienette {Düzenleniyor}
Fanfiction❦ Tamamlandı ❦ ↬Hayran Kurgu. Sarı saçları Güneş'i andırırken, o karanlık olabilir miydi? Yeşil gözleri, her yağmurdan sonra mis gibi toprak kokan bir orman kadar derin ve güzelken; o sanki o ormanlar yanıp kül olmuş gibi bakabilir miydi? Bir ruh;...