Hayal

53 4 7
                                    

Her adımım daha da acıtıyordu yüreğimi...
Sevdiğinin ölümü, bir insanın canını ne kadar acıtabilirdi ki ?
Tam olarak ne kadar acıtabilirdi bilmiyorum ama tek bildiğim şey canımın çok yanmasıydı . Her kasımın, her hücremin canını acıtacak kadar çok.
Onsuz hayata devam edebilir miydim ?

02:30
"Bana uyar"
Arkama bile bakmadan gaza basıyordum. Tezahürat sesleri beni daha da hırslandırıyordu. Her motoru solladığımda kendime olan güvenim daha da artıyordu. Dikkatim tamamen bitiş noktasında yoğunlaşmıştı, en öndeydim , kazanıyordum...
Bütün dikkatim bitiş noktasının yanında duran bir adamda toplanmıştı. Bu cidden o muydu ? Gerçekten burada mıydı? Karşımda ?
"VE BİRİNCİ ALTI NUMARASIYLA CAN OLDU!"
Siktir. Nasıl olur bu? Bütün dikkatim bir anda nasıl dağılmıştı ? Sen tam bi aptalsın bade , aptal.
Kendi iç sesimle boğuşurken gözlerim bitiş noktasının yanına kaydı , orada değildi. Beynim yine bana oyunlar oynuyordu.
-lütfen gel artık...

10:20
Hoca derse gireli 1 saat 20 dakika tam olmuştu ve ben sayın Bade Demir şuanda okula yeni giriyordum. Bu gidişle diploma almayacak gibi görünüyordum. Merdivenleri son hız çıkıp uzun koridorda yürüdüm, sınıfın kapısına gelince derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım. Gel kelimesini duymadan kapıyı açıp içeriye girdim. Bütün sınıfın dikkatini çekmiştim,uyuyanlar dışında. Hoca yavaş adımlarla bana doğru geliyordu, umarım bu sefer çok söylenmez. Selda hocanın o lanet sesine iki saat maruz kalmayı hiç istemezdim. "Bade hanım, bakıyorumda çok erkencisiniz." Ah başladı yine. Dün geceki yarışı aptal bir sebepten dolayı kaybetmiştim ve kendime olan öfkem hala devam ediyordu. "Erken mi ? Sonrada gelebilirim, benim için sakıncası yok." Verdiğim cevap sınıfın kıkırdamasına sebep olmuştu, tabi hocanın sinirlenmesinede. " bugün seninle hiç uğraşamam bade, sende öyle yapsan iyi olur." Verdiği cevaba karşı yalandan bir gülümseme sergiledim. Sinir bozucu sesler çıkartan ayakkabılarımla yavaş adımlar atarak boş olan bir yere geçtim.Çantamı masanın üzerine atıp içinden çıkardığım kulaklığı taktım, sesi fulleyerek dersle olan bütün iletişimimi kestim. Çantanın üzerine kafamı yaslayıp gözlerimi uykuya teslim ettim.
***
Burnuma gelen parfüm kokusu kapalı olan gözlerimi kocaman açmama sebep olmuştu. Bu onun kokusuydu. Yanımdaki çocuğun kömür rengi olan uzun saçlarını işaret parmağımla kulağının arkasına atarak heyecanlı bir tonla seslendim "sarp?"
Önünden çektiğim saçları arasından bana bakıyordu, çocuğun suratını görünce hayal kırıklığına uğramıştım. Sarp değildi. "Bade neler oluyor ?" Hocanın sesine aldırış etmeden çantamı omzuma atıp sınıftan çıktım. Hayal kırıklığı değildi sorun olan, çünkü buna alışmıştım. Sorun, onun gelmemesiydi. Onu çok özlemiştim...
***
Bir tostu yemek ne kadar uzun sürebilirdi ki ? Az önce blok ders bitmişti ve ben kantinden aldığım tosttan sadece üç, dört ısırık almıştım. Çayımın soğuduğunu fark edince oturduğum sandalyeyi geriye itip kantine doğru ilerledim. Yolu yarılayınca karşımda biri durdu, sanırım benimle yaşıttı. Çene hatları, sert ayrı zamanda da seksi bir görünüme neden oluyordu. Siyah renge sahip olan saçlarını eliyle düzeltip suratıma baktı. Bu, derste sarpa benzettiğim çocuktu. Kaşlarımı havaya dikip, konuşması için bir süre bekledim. Sol elini bana doğru uzattıktan sonra anlamıştım ki tanışmak istiyordu. "Levent ben" yüzüme yalandan bir gülümseme yerleştirip konuştum " bu bilgiyle ne yapabilirim? " bir süre susup beni izledi, bu sinir bozucuydu fakat yüzündeki çekicilik sinir olmamı engelliyordu."Sende badesin." Kafamı onaylar biçimde salladıktan sonra bir sessizlik oluştu.daha fazla dayanamayıp konuştum "birşey söylemeyeceksen kantine gideceğim"
***
"Al bakalım" Levent'in uzattığı çayı ellerimin arasına alıp oturduğum sandalyeyi düzelttim. Evet, kantine gideceğim diyince beni geri çevirip kendisi almaya gitmişti. Şekerin paketini açıp çayın içine döktüm, yavaş hareketlerle çayı karıştırırken levent masadaki sessizliği bozdu. "Dertse-" sözünü keserek konuştum "dostum, derste olanları boş vermeye ne dersin ?" Levent'in kahkahaları yüzünden kantindeki birkaç öğrenci bize bakmıştı. "komik olan ne ?" Kahkahaları arasından tek anlayabildiğim şey "dostum mu? Olmuştu. Kaşlarımı çatıp,dudağımı büzüştürerek konuştum "ne dememi bekliyordun, aşkım falan mı ?" Birkaç öksürüğün ardından ciddi bir surat ifadesine bürünüp, etkileyici ses tonuyla konuştu. "Kulağa hoş geliyor" sol gözünü kırpıp, piç bir ifadeyle gülümseyerek yavşaklığını tamamlamıştı. Git gide sinir olmaya başlıyorum. Hiç cevap vermeden arkama yaslanıp çayımı yudumladım. "Hey ne düşünüyorsun öyle" etrafta gezinen gözlerimi levente yöneltip, cevap verdim. "Seni nasıl öldürebilirim diye düşünüyordum." Az öncekine göre daha az olsa da yine kahkaha atmıştı. "Demek beni öldüreceksin, hımm... peki ya neden ?" Gözlerimi sivrileştirip, "seviyesiz yavşaklık yapanlardan hoşlanmam" gülümseyerek "bu mu sadece öldürme bahanen ?" Levent'in gözlerinin içine bakarak "ben öldürmesem bile seni yanımda görünce emin ol ki sarp-'' cümlemi tamamlamadan susmuştum. Kimi kandırıyordum, alışamamıştım yokluğuna. Derin bir iç çekip çantamı elime alarak hızla ayağa kalktım. Benimle birlikte leventte ayağa kalkmıştı. "sorun ne ? Şu sarp kim ya cidden çok merak ettim" herşeyim. "Hiçkimse" hızlı adımlarım sayesinde leventten çok çabuk uzaklaşmıştım okulun otoparkında duran fırtınanın yanına gelince adımlarımı yavaşlattım. Fırtına, sarpla beraber motoruma koyduğumuz isimdi. Fırtına koyma sebebimiz ise, o motorla kaza yapmadan birkaç saat önce fırtınanın ortasında ilk öpüşmemizin olmasıydı. Anıları kafamda canlandırmadan önce motora atlayıp, hızla otoparktan sonra da okuldan çıktım.
***
"Bade geldin mi?" Bu hayatta şu soru kadar saçma bulduğum başka hiçbir şey yoktu. "Hayır." "Ha ha ha yine çok komiksin mavi kafa." Gözlerimi devirip "amacım komik olmak değildi" diyerek televizyonun karşısında duran L koltuğa bedenimi teslim ederek, iyice yayıldım. " neyin var senin?" Sorunun sahibi benim ev arkadaşımdı, Asel. Aselle tam iki senedir aynı evi paylaşıyorduk. "Şş mavi kafa sana diyorum" Şu takma ismim yüzünden saçımı boyattığım güne her defasında lanet ediyordum. 1 seneye yakındır adım mavi kafaydı. Gözüme gelen kahküllerimi kulağımın arkasına iterek yanıt verdim "birşeyim yok." "Bade!" Bu kızıl şeytan neyim olduğunu öğrenmeden beni salmayacak gibi gözüküyordu. "Dersteki bir çocuğu sarp zannettim, çok benziyordu." Aselin bedenine sinir hızla yayılmışa benziyordu, saçları gibi yüzü de kırmızı olmuştu. "Bade yeter ama cidden,pes et artık." Boş gözlerle asele bir bakış attıktan sonra yerimden kalkıp mutfağa doğru ilerledim, tabi aselde Peşimden geldi. "Bade, altı ay oldu, gelmeyecek anla işte. Biliyorum incitiyor bu sözlerim ama gerçekler bunl-'' işaret parmağımı havaya kaldırarak yüksek bir ses tonuyla asele çıkıştım. "Sarp geri gelicek. Anlıyor musun?" Dudaklarımı dilimle ıslatıp cümlemi tamamladım. "Anlasan iyi edersin." "Bade kendini kandırmayı kes" daha yüksek bir sesle asele bağırdım "sarpı sevmediğin için böyle söylüyorsun. O gelicek. Onu kuzeniyle aldatmadığımı anlayınca yanıma tekrar gelicek." Aselde aynı şekilde bana bağırıyordu. " 6 aydır bunu anlayamadı. Anlamayacakta." Derin bir nefesin ardından konuşmasına devam etti. "Suçlu olan o, sen değilsin. Senin öyle birşey yapacağını düşünmesi bile suç. Anla artık bunu, anla !" Elimde duran su bardağını tezgaha hızla koyarak odama çekildim. Kimse beni anlamıyordu.o geri gelicekti, er ya da geç gelicekti.

HAYATTAN MEZUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin