Çıkmaza girdiğini hissetti Isabelle, hemde iliklerine kadar. Kendisine milyonlarca kez tekrar ettiği güçlü ol korkacak birşey yok! Sadece saçma sapan bir oyun dese de Kendisi de biliyordu işin ciddiliğini. Sadece kendini kandırıyordu ya da kandırdığını zannederek içini rahatlatıyordu.
Peki ya işe yarıyor muydu ?
Hayır, Pek sanmam.Son kez aynayla bakıştı gözleri . Siyah, göbeği açık bir bustiyer ve altına giydiği kot pantolon, havanın soğuk olacağı düşüncesi ile de üzerine geçirmiş olduğu büyük beden hâki yeşili kot ceket ve hâki yeşili jeans ayakkabılarıyla birlikte uyumluydu. Hemde fazlasıyla. Saçlarını arkadan gevşekçe topladıktan sonra tamamen hazırdı. Yanına çanta almayı düşünmüyordu, telefonunu arka cebine atmadan önce saati kontrol etti.
19.37
Zaman vardı. Fakat Hawkins Orman Bahçesi merkezden uzak olduğu için arada biraz mesafe vardı. Arabayla tahminen 30 dakikalık geçen süreyi de hesaba Kattığında neredeyse tamı tamına yetişeceklerdi.
Kendi odasından çıkış yaptığında, aynı anda jeremy'de odasının kapısını açmıştı. Iki kardeş yüz yüze geldiklerinde hiçbirşey demeksizin birbirlerini süzdüler sessizce.
Jeremy üzerine beyaz bir tişört, altına bacaklarını saracak şekile bir pantolon ve üzerine de siyah kot ceketini geçirmişti. Jeremy kendisinin gömüleceği yere gitmek için fazla mı iyi giyinmişti diye düşündü bir an. Ya da ablası nın üstündeki bustiyer fazla mı iddialiydı? Ablasının da korktuğunu biliyordu. Fakat kendisine belli etmemeye çalıştığı çabalarına hayret ederken güzel olmak için değil de korkmadığını göstermek için böyle giyindigini düşündü. Çünkü ablası hiçbir zaman güzel olma çabalarına girişen bir insan olmamıştı. O zaten güzeldi ve de bunun farkındaydı.
Elini ablasına uzattı jeremy ve ardından ise ablasının da uzatmasını bekledi. Zarif elini avuç içlerine alarak bir öpücük kondurdu ve gülümsedi.
" Çok güzel olmuşsun izzy " belkide şu an bu durumda söylenmesi en saçma cümleyi kurmuştu, kime neydi ki ? Zaten boka batmıştı. Başından beri hata oyunu oynamasındaydı ve birgün onunda sonunun öbürleri gibi olacağını biliyordu.
" Sende ölecek birisi için çok yakışıklı olmuşsun jerry " diyerek bir kahkaha koyvermişti isabelle. Fakat dediğine saniyeler içerisinde pişman olmuş, içinden kendine okkalı bir küfür mırıldanarak olayı toparlamaya çalışmıştı.
" Hey....jerry öyle demek istemedim....biliyorsun, değil mi ? Sadece olanlar o kadar inanması zor ve...saçma geliyor ki.."
Jeremy gülümsedi. Ama içten bir gülümseme değildi bu. Acı dolu, buruk bir gülümsemeydi.
" Merak etme. Sen Isabelle'in kardeşisin, unuttun mu ? Bunu üstesinden de birlikte geleceğiz. Ben korkmuyorsam, senin de korkmana gerek yok! " diyerek son noktayı koyduğunda, aslında kendi de korkuyordu. Kardeşi nasıl korkmasın? Ama korkmayacaktı. Jeremy bu sefer içten bir gülümsemeyle ablasına doladı kollarını ve sıkı sıkıya sardı onu.
" Seni seviyorum izzy "
Isabelle bir an ağlayacağını sandı. O bu kadar duygusallığa gelemezdi, özellikle ilerleyen saatlerde olacakları hakkında kafasında senaryolar kurulduktan sonra.
" Bende seni jerry, Ama şimdi gitmemiz gerekiyor, haydi! " diyerek gülümseyerek ayrılmışlardı.
İsabelle jeremy'e kapıya gitmesi için bir işaret verirken, o da mutfakta yemek hazırlayan annesinin yanına ulaşmıştı.
Soğanları doğrayan annesi, gözünün acıması dolayısıyla burnunu çekiyordu. Isabelle boğazını temizleyip tatlı bir sevecenlikle konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN'CAK
Teen FictionIsabelle nerden bilebilirdi ki bir oyunun kendini bir şeytanın kucağına düşüreceğine ? Kardeşini kurtarmak için kendini feda ederken,O'nun iyi ya da kötü olduğunu nereden bilebilirdi. Peki ya aşık bir katile aşık olursa ne olacaktı ? Ya da gerçek...