Bazı şeyler için erken mi karar veriyorum? Yoongi'den kurtulduğumu düşünmek gibi...
"Kahve?"
***
Yüzündeki silinmeyen gülümsenin altındaki o ince ayrıntıyı görmemiştim. Kararlılık... kesinlikle istediğinden vazgeçmeyecekti.
"İçmek istemiyorum. Gider misi?" Dediğim an çenemi sıkıca tutup üzerime gelmeye başladı. Ben geri adım attıkça o da içeri giriyordu.
"Bırak?" Dedim. Umudum yoktu. Fakat çabalamaktan başka yapacak bir şeyim de yoktu. Tamamen savunmasız ve yalnızdım.
Bileğini tutup ondan kurtulmaya çalışsam da fayda etmiyordu."İtiraz etmekte emin misin? Kahve içeceğiz dedim"
"Babam gelmek üzere"
"Yurtta tanıştığın arkadaşınla eve çıktığınızı biliyorum. Bana yalan söylemeden önce her şeyi bildiğimi aklına getir." Dedi. Kolumu bırakıp salona doğru giderken öylece bakıyordum. Bunları nasıl bildiği konusunda mantık yürütemiyordum çünkü. İmkansız...
"Sen... nasıl?" Yüzümde anlamlandıramadığım ifadeyle ona bakıyordum. Cevap vermek zorumdaydı. Bu söyledikleri, bildikleri mantıklı gelmiyor.
"Beni hatırlamaman normal. Sana ulaşmaya çalıştıkça kaçtın. Ben seni bırakmadım. Bundan sonra da bırakmayı düşünüyorum."
"Ne?"
"Boşver. Kahve içmiyor musun?" Dedi ve mutfağa girip kendi koymuş gibi kahveyi dolaptan alıp bardağa boşalttı. Aynı zamanda suyun kaynamasını bekliyordu. Kimsin sen? Gerçekten nerden tanıyorsun beni?
"Ne istiyorsun benden?" Dediğimde gözlerini gözlerime dikti. Elindeki bardağı bırakıp ağır adımlarla bana yaklaştı.
O kadar ağır hareket ediyordu ki korkmamam elde değil. Bu defa beni öldürecek.
Aramızdaki mesafeyi kapattığında kulağıma eğildi ve konuştu. Nefesi.... her yerimdeydi
"Seni istiyorum. Benden başkası ne sana sahip olacak ne de gözlerine bakacak. Anladın mı?""Kimsin sen?"
"Hatırlayacaksın. Acele etme. " dedi ve geri çekildi. Kolundaki saate bakıp tekrar bana yöneldi.
"Şimdi gitmeliyim. Bu arada artık kendine düzgün bi iş bulacaksın. " dedi ve konuşmama izin vermeden gitti. O kadar garipti ki hasta olduğunu düşünüyorum. Evet o şizofreni hastası başka ihtimali olamaz.
Bıraktığı kahveyi alıp odama gittim. Olayı kabullenene kadar daha doğrusu etkisinden çıkana kadar uyumayacağım kesin. Ne yapacağım şimdi? Ne yapmalıyım? Polise mi gitmeliyim yoksa beni öldürmesini mi beklemeliyim? İkisi de cazip geliyor. Zaten yaşama karşı umutlu değildim. Öldürse de umrumda olmayacak.
Düşünerek kendimi yorduğum gibi zamanımı da boşa harcıyordum. Çoktan bir günü bitirmiştim ve yeni randevu için mesaj almıştım. Bu seferki öğretmen ve Yoongi ye göre gençti. 25 yaşında yeni öğretmen olmuş biri. Tehlikeli olmadığını düşünüyorum. Öğretmen sonuçta.
Okuldan sonra eve gidip alelacele üzerimi değiştirdim ve güzel olduğunu tahmin ettiğim kırmızı dar elbisemi giydim. Gariptir ki bu sefer isteyerek gidiyorum buluşmaya.
Buluşma yerine vardığımda Fotoğraftaki kişiye benzer birini görememiştim. Yalnız oturmak hoşuma gitmediği için giriş kapısının önünde gelmesini bekliyordum. Sürekli biri geliyor ve hepsine umutla bakıyorum. Beklemekten hoşlanmadığımı söylemiştim. böyle giderse randevuyu boşverip eve döneceğim kesin.