sıraya girdik ve yoklama alındı. ısınmak için koşmaya başladık. kaç tur attık bilmiyorum ama öldüm. daha sonra klasik ısınma hareketleri ve daha sonra oyuna geçtik. bugün sadece maç yapacağımızı duyunca ağlamak geldi içimden. güya maça hazırlık jungkook olmayacak ama neyse.
jungkook ve yuna kadrolarını seçmeye başladılar. maalesef bu klasik bir olay.ilk jungkook başladı ve hemen jimin dedi.her zaman ilk pasörü seçen jungkook bıyık altından gülüyordu. sırayla kadro oluştu ve maç başladı.maça yuna smaç servisle başladı ve tam üstüme aşırı sert attı. moraran kollarım zaten uyuşmuştu ve çok bir şey hissetmedim. pasör topu jungkook'a attı ve bam. karşı takım karşılayamadı. 1-0 hah. yuna o topu nasıl aldığımı sorguluyordu büyük ihtimalle. 15-5 yeniyorduk. servisi vuran kızın elinde bir sorun olduğundan sert ve etkili vuramadı. top fileden geçti ve pasör bile zor karşıladı.hatta biz hayretle bakıyorduk. yuna 2. topu kaldırmadan direkt karşıya smaç attı ama top filede kaldı ve antrenör bağırmaya başladı.
" böyle hatalar yaparsanız siz nasıl iyi bir takımda oynamayı düşünüyorsunuz ha? yuna topları bencil kullanma diye kaçıncıya uyarıyorum! hadi takım kendine gel!"
maçın sonuna kadar kaç tane top karşıladım bilmiyorum. zaman nasıl geçti anlamadım ama jungkook'u çok fazla kesmiştim. top karşılarken formasını kıvırmıştı ve belini gördüm. gözümü alamadım hatta çok basit bir topu karşılayamıyordum.
düdük çaldı ve maç bitti. antrenörümüz klasik konuşmalarını yaptıktan sonra soyunma odasına giderken karşıladığım topları ve jungkook'un belini düşünüyordum ki bir anda jungkook beni düşüncelerimden ayırdı.
" jimin kolların çok morarmış. en son ne zaman voleybol oynadın sen?"
yüzü dehşete dönmüştü. ben de bakınca gerçekten de çok kötü durumdaydılar.cildim hassastı ama bu kadar olacağını tahmin edememiştim.
"oraya buz koyalım jimin yoksa çok canın yanar. hadi hemen gidelim. yolda öperim iyileşir."
bense onun bu lafını hiç önemsemeden," jungkook yolu kapatıyoruz"demek zorunda kaldım çünkü yuna hanımlar tam arkamızdaydı. umarım jungkook'un dediklerini duymamışlardır diye ümit ediyordum lakin yine jungkook bey formundaydı.
"jimin gel sevgilim seni çıkışta kafeye götüreceğim hızlı olmalıyız."
ben jungkook'un dediklerini sindirmeye çalışırken jungkook beni kolumdan çekti ve soyunma odasına kadar kolumu tuttu.
hiçbir şey olmamış gibi formasını çıkardı ben de o arada onun vücüduna bakmamak için şortumu çıkarmaya odaklanmıştım. ben şortumu tamamen çıkarıp pantolunumu giydikten sonra. tam gömleğimi çantamdan bulmaya çalışırken jungkook yanıma geldi ve beni öptü.
"bana kızmadın dimi sevgilim öyle bir anda karar verdim diye istemezsen gitmeyiz."
"hayır jungkook sorun değil hem ben de seninle bir şeyler yapmak istiyorum."
soyunma odasından çıkarken elimi tuttu ve kafeye kadar da bırakmadı.
"jungkook dışarısı çok soğuk içeriye oturalım mı?"
"olur sevgilim sen üşüme."
bizi duyan var mı diye bakma gereksinimi hissettim ama neyse ki kimseler bizi takmıyordu.kafeye gidene kadar bize biri bakıyor mu diye etrafı kolaçan ediyordum. hadi jimin biraz cesur ol.içerideki hava dışarıya göre daha samimi ve kütüphane gibiydi. bu çok hoşuma gitmişti.duvarlarda farklı farklı ressamların resimlerinin birer kopyaları ve ayrıca da bu kopyaları kimin yaptığı da yazıyordu. bu resimlerin kırık beyaz duvarın üstünde olduğunda çok şık ve ön planda duruyordu. bir Van Gogh taplosunun yanındaki masaya oturduk. ben sıçak çikolata o da filtre kahve söyledi. ayrıca bir tane de çikolatalı pasta. jungkook'un çikolatalı pasta sevdiğini bilmiyordum.
siparişimizi alan genç kız gittikten sonra gözüm tabloya takıldı. tablo- kafe terasta gece , en sevdiğim tablolarındandı. kimin kopyaladığını merak ettim ve sağ alt köşeye bakmam yeterli oldu. kim taehyung kafe çalışanımız.
taehyung burada mı çalışıyordu yani? ve bu kadar yetenekliyse bizim aptal okulda ne işi vardı bunun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
end•jikook
Fanfictionjeon jungkook beni hiç fark ettin mi? soft bir jikook kitabıdır:)