1

47 15 0
                                    

08.08.2019

Pencereden dışarıya baktıgım da
hava'nın yine her zaman ki gibi yagmurlu oldğunu gördüm. Odaları havalandırmak için pencereleri açmaya başlamamla berbat derece de kötü bir koku gelmişti. Yüzüm şekilden şekle girmişti.
"Burnumun direği kırıldı resmen!"

Kokunun tam olarak nerden geldiği belirsizdi. Çünkü koku her yerden geliyor gibiydi sanırım çöpcüler yine grevdeydi.

"Her hafta greve çıkıyorlar ama nafileydi başta ki belediye başkanı olduğu sürece çöpçüler aldığı maaşın bile altında alacaklardı.
Ama buna ragmen de her pazartesi işlerine geri dönüyorlardı. Diğer bölgelerde ki çöpçüler gibi dayanabilselerdi. En azından insan gibi yaşarlardı."

En sonda ki pencereyi de açtıktan sonra da kapıya dogru yöneldim. Hava yağmurlu olduğu için mecburi bir şekil de yağmurluğumu giydim.

Yagmurluğun şapkasını başıma geçirmeyi sevmediğimden annemin bana ördügü kırmızı bereyi başıma düzgün bir şekilde yerleştirdim.

Siyah düz saçlarımı da bir yandan örüp sağ omzumdan bırakmıştım. Gözlerim istemeye istemeye abimin şemsiyesin de takıldı mecburi bir şekil de elime aldım ve geri bırakacaktım ki bana en son söylediği söz aklıma geldi.

" Eğer sen bir daha bu şemsiyeyi evden alıp çıkmazsan ben de senin gizlicene hafta sonu avm deki çalıştığın kitapçıya gelirim." dedi ve beni benden etti. Nasıl öğrenmişti bilmiyordum ama...

Ama bu düşüncelerden kendimi kurtarmazsam kesinlikle okula geç kalacaktım. Şemsiyeyi bırakmaktan vazgeçtim.

Abimin şemsiyesini de alıp evden dışarı  çıktım. Yol da bir,iki metre yürümüştüm ki şemsiyeyi açmaya çalışmıştım. Ama zaten abimin şemsiyesi bana yardımcı olmayıp işimi daha çok zorlaştırıyor. Çünkü zaten yağmurluğumu giydiğim için başım da da bere olduğu için şemsiyeye gerek yok. Ama abime laf geçiremediğim için ben de onu kırmamak için ve bir de kitapçıda ki işimden de olmamak için her gün şemsiyesini alıyordum. Kendisi ise şemsiyesiz bir şekil de işine gidiyordu. O da benim gibi yagmur da yürümeyi çok seviyordu ama yine de benim içim rahat etmiyordu. O her gün yağmurda ıslanarak gittigi için ben de kendimi suçlu hissediyordum. Yola bakmıştım ki yine o upuzun olan yolu yürümeye çalışacaktım. Mecburi bir şekil de yürümeye başladım. Ama bu yolun en sevdiğim yeri ise yağmurun altında yürümek...

💧💧💧💧💧💧💧💧💧💧💧💧

Yağmuru her bir hücrem de hissediyordum ama bir yandanda o igrenç çöp  kokusu yağmurun kokusunu hafif de olsa bastırıyordu.

Gözlerim elimde oynadığım saatime kaydı. Daha okul zilinin çalmasına yarım saat vardı.

Elimde ki saati koluma takarak
daha hızlı yürümeye başladım ve bir on beş dakika sonra okula varmıştım. Hızımı daha artırarak  okul binasına dogru yürümeye başladım.

Maurice den

"Kahretsin peşimdeler!"

Hızlıcana düşünmeye çalışıyordum. Sadece aklıma olabildiğince hızlı koşmak geldi. Ben de onlara fark ettirmemek için yürüme hızımı arttırdım ilk başta sonra da arkamdaki kişiler beni arabayla takip ettikleri için olabildiğince hızlı koşmaya çalıştım.

Arkamdaki arabanın da hızlandıgını duyuyordum. Biraz daha koştuktan sonra da bir ara sokak farkettim hemen oraya yöneldim ve hızımı daha da arttırdım.

Çok şanslıydım çünkü duvar yoktu ben koşmaya devam ettikçe yol daralıyordu. Bu da benim işime gelmiyordu. Ama yine de koştum. En sonun da o aradan çıktım. Kafelerin oldugu bir sokaga girmiştim. Yavaş yavaş yürümeye başladım. Gelişigüzel bir tane kafe ye girdim. Tam sandalyeyi çekecektim ki durdum. Ceketimin iç cebinde telofonumu çıkarttım. Ian'a aradım bir,iki dakika sonra telofonunu açmıştı.

"Ian benim hemen evi terk etmem lazım sen Alina ya bakar mısın?"

Maurice ne oldu?

Şuan cevap veremem ama sana diyeceklerimi iyi dinle!

Tamam söyle!

Alina dan

Okul binasına giriş yapmıştım ki!
Yapmaz olaydım okul da dövüş çıkmıştı. Ben ise tam ortasında kalmıştım. Nasıl ordan uzaklaşacagımı bilemedigimden koridorun ortasında mal gibi duruyordum.

Aklıma koşmak sadece koşmak geliyordu ve ben de hızlı bir şekilde koşmaya başladım. Ama nafileydi nereye gitsem orda dövüş vardı. Zaten bu fikir dengesizceydi çünkü

Ben de mecbur önümdekileri kaba kuvvet kullanarak ittirmeye başladım.

En sonunda dövüşten kurtulmuştum. Ama dövüşleri sona ermişti çünkü okula polis gelmişti.

Her kavganın sonun da ancak polisler okula gelirlerdi. Çünkü hiç kimseyle uğraşmak istemezlerdi ancak o büyük popolarını belediye başkanı varsa kaldırırlardı ancak...

Ben de aradan sıyrılarak boş bir sınıfa kendimi atmıştım. Sınıfta ne kadar kaldım bilmiyordum. O yüzden arka cebimden telofonumu aldım ve saate baktım.

Saat 14:45'di telofonun kilidini açıp biraz instagram'a girmek istemiştim ki bildirimler ard arda geliyordu. Abim 18 kez aramıştı, 26 kere de mesaj atmıştı.

Mesajlara girdim. İlk on mesajı " Beni ara" idi. Endişelenmeye başlamıştım ki bir sonraki mesajı ile oldugum yerde donakalmıştım. Ayaklarım da halsizlik ve titremeler başlamıştı. Abim nasil olur da beni birakip giderdi.

Alina Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin