Bu mektuplar ben kendimi bildim bileli, karşılık almaksızın hep geldi. Yıllarca gelmeye devam etti. Ablamın Kanada’ya gitmesinden 3 yıl sonra babamın elinde ne var ne yok kaybedene kadar iflas ettiği dönemde, devasa yalımızdan çok zor vazgeçmiştik. Bunca yıl bolluk içinde yaşamış şimdi ise kıyı köşe bir mahallede yaşamaya başlar olmuştuk. Zamanında güzelim yalımızda otururken babamı arayıp, “ Sakın koşma kızının peşinden. Bir aptallık yaptı, cezasını çeksin” diyen akrabalarımızda arayıp sormaz olmuştu. Maddi yönden elimizdeki her şeyi kaybettiğimiz gibi, sevdiklerimizi de kaybetmiştik.
Ben 13 yaşına gelmiş, ortaokula başlamıştım. 3 yıldır ablamı, en çok ta aile saadetimizi özler olmuştum. Birlikte geçirdiğimiz güzel anıları hatırlayıp, küçücük odama çekilir ağlardım. Artık ne yaz-kış tatillerimiz vardı, ne de özel okulum. Ben de ailem gibi maddi yönden kaybettiğim şeyler yetmezmiş gibi okulumdaki arkadaşlarımı da kaybetmiştim. İflas ettiğimizi duyunca çoğu arkadaşım hatır sormak için dahi aramıyordu. Devlet okuluna gitmeye başlayınca da hepsi beni unuttu. Ama ben hepsini hatırlıyordum. Hatırladıkçada özlem duyuyor, üzülüyordum. Okuduğum okula hiçbir zaman uyum sağlayamamıştım. Oradakiler her zaman farklıydı benim için. İster istenmez içimden onları küçümsüyordum. Onlar da bunu fark etmiş olacak ki, bana pek fazla yaklaşmıyorlardı. Zaman ilerliyor, ben büyüyor, ve Adrian ise mektuplarını yazmayı asla bırakmıyordu. Her yıl Hristiyanların ve Müslümanların bayramlarında bize sevgi dolu mektuplar gönderiyordu. Her mektubun sonuna ise, bir gün hep beraber mutlu bir şekilde bu bayramları kutlayacağımızı umduğunu ekliyordu. Babam bu mektuplara çok sinirlenirdi. En çokta Hristiyanların bayramlarında gönderdiği mektuplara kızardı. “Elin gavuru kızımızı almış götürmüş bir de kendi bayramını kutladığını yazan mektuplar gönderiyor. Yüce rabbim bana sabır versin!” diye köpürüp dururdu.
Yıllar sonra binbir güçlükle liseyi de bitirmiştim. Bu sefer de ailemin aklında onları yoran, “biz bu kızı hangi imkanla üniversiteye göndereceğiz?” düşüncesi olmuştu. Ama Allah yardım etti ya, bunu da atlatmıştık. Zoraki de olsa kendimi üniversiteye atmış, anlımın teriyle kazandığım iç mimarlık bölümüne de başlamıştım. 4 yıllık maratonumu yarılamışken değişen tek bir şey vardı. Artık ben de, babamdan gizli bir şekilde eniştem Adrian’a mektup gönderiyordum. Ona ünirversiteye başladığımı söylediğim ilk mektubu yazmıştım. En çokta mektupda ablamın hatırını sormuştum. Beklediğimden daha kısa bir sürede mektup bana geri dönüş yapmıştı. Hiç unutmuyorum o günki heyecanımı. Kapı zili çalınca herkesten önce kapıya koşmuş, mektubu almıştım. Aileme de çöp atmak için kapıyı açtığım tarzında yalanlar zırvalamıştım. Mektubu ilk açtığımda kucağıma ablam ile Adrian’nın resmi düşmüştü. Çocukken hayalini bir umutla kurduğum bu resim sonunda bana ulaşmıştı. Mektubu okumadan önce uzun uzun ablamın resmine bakmıştım.Ayrıca bunca yıl tüm iyi niyetiyle bize mektuplarını gönderen eniştemide ilk defa görmüştüm. Hayal ettiğimden daha zayıftı. Sarı saçları, uzun boyu vardı. Kanada’lı olduğu, tüm fiziksel özelliklerinden belli oluyordu.. Ablama olan hasretimi, resimlerinden giderdikten sonra hızla mektubu okumaya başlamıştım. Orada evlenip bir ev kiralamışlar. İflas ettiğimizin haberi onlara gidince inanılmaz üzülmüşler. Babamı, annemi, en çokta beni özlediğini söylemişti ablam mektubunda. Mektubun son satırlarını yazarken babamın rızasını almayı çok istediğini, ailemizi 10 yıl kadar uzun süredir görmediğinden, yeni çekilmiş bir aile fotoğrafı istediğini söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ HİKAYEM. İsim Önerilerinizi Bekliyorum..
General FictionDin, dil, kültür.. Bunların hiçbiri önemli değil. Önemli olan insanın kalbidir. Kalbi güzel olanın hikayeside güzel biter..