Multimedia: Mira
İyi okumalar :D
———————————-
Bazı kişiler vardır, hayatınıza girerek, yaşamınızı daha da güzelleştirir. Bazıları ise hayatınızı alt üst yapar. Ama "Kardeşim" dediğiniz kişiler veya kişi sizin üzülmemeniz için elinden geleni yaparlar. İşte bu da benim hikayem...
————-
Bu gün Meriç ile Kaykay sürmek için Skateboard Park'a gidecektik. Bu yüzden çabucak hazırladım.
Üzerime bol tişört ve altıma şort giydim. Ayağıma siyah beyaz vanslarımı giyerek aşağı indim. Çantamı almaya unuttuğumu fark ettim. Hemen üst kata çıktım.
Saçımı toplamasam pişerim diye düşündüm ve yandan ördüm. Çantamı kaptığım gibi telefonu puftan aldım. Tam aşağı indiğim zaman kapı çaldı.
Meriç gelmişti. "Me-me-merhaba" dedi. Kekeleyerek.
"Merhaba" dedim Saçımı düzeltmeye çalışırken. "Bu ne güzellik prenses" dediğinde telefonum yere düştü. Tuhaf mısın Mira, telefonu durup dururken yere mi düşürülür.
Meriç telefonu eğilerek aldı. "Teşekkürler" dedim yumuşak bir ses tonuyla.
"Gitmiyor muyuz? " diye sorunca dışarı adım attım ve anneme "Ben çıkıyorum anne!" Diye bağırdım.
"Geç kalma!" Dediğinde gözlerimi devirerek kapıyı çektim. Bahçeden çıkarken arkadaki bahçede Mert'in havuzda yüzdüğünü gördüm.
Meriç bana bakarak "Hadi Mira!" Dedi.
"Kaykayımı almadım!" Diyerek garaja yöneldim.
Arka bahçedeki garaja doğru ilerleyerek kaykayımı aldım. Kaykayı yeni almıştım. Meriç daha görmemişti. Diğer 3 kaykayım süs gibi duruyordu.
Kaykayımı aldığım gibi Meriç'in yanına gittim. Meriç bana baktı sonra kaykaya.
"Kaykayımın aynısı" dedi siyah beyaz olan kuru kafaya dokunarak.
"Nasıl ya? Seninki mavi değil miydi." dedim.
"Evet yeni aldım. Neyse hadi gidelim."
Meriç'in elini tutarak Skateboard Park'a doğru onu sürükledim.
Vardığımızda fal taşı gibi açılmış gözlerimin acıdığını hissettim.
Karşımda Görkem duruyordu. Meriç'in elini bıraktım ve yanaklarımın kızardığını hissettim.
Ben. Meriç'in. Elini. Neden. Tuttum. Hem Görkem niye burada? O kaykaydan nefret eder.
"Mira!" dedi dişlerinin arasından sinirli ama yumuşak bir tonla.
"Evet?"
"Sen hayırdır, Meriç'i ben mi sandın?"
"Ne saçmalıyorsun. Sadece buraya kadar onu sürükledim. Başka bir durum söz konusu değil."
"Mira ben Aquiex pistinin oradayım" dedi Meriç ve iki elini cebine koyup gitti.
Saçımı çözüp topuz yaptım ve Görkem pis pis bakışlar attım. Sonra "Telefonuna baksan iyi edersin" dedi ve gitti.
Meriç'in yanına giderek oturdum.
"Noldu? Ayrıldı mı? Bak benim yü--"
"Hayır Meriç, ayrılmadık. Ve ayrılsa da umurumda olmaz.Kardeşlerim bana yeter."
O arada Ege ve Eylül kaykaylarıyla kayarak yanımıza geldi.
"Ooo millet. Bizsiz sohbet ha?" dedi Ege.
Ege'nin gözleri tek yeterdi. Deniz mavisinin turkuaza dönük bir renkti gözleri.
Bar'ın oraya giderek iki tane milkshake aldım. Meriç'e "Neyli istersin?" diye sormadım çünkü o her zaman sade içerdi. Masaya içecekleri bırakarak oturdum.
Telefonum titremişti. Baktığımda Görkem'in aradığını gördüm.Meriç'e gülümseyerek bankların oraya doğru yürüdüm ve telefonu açtım.
"Noldu?" dedim.
"Mira ya ben ya Meriç. Hemen burada seçim yap."
Sessizlik basmıştı. Buna nasıl karar verebilirim? İkisi de ayrı. Aslında şu an Görkem'den nefret etmeye başlamıştım. Kararım netti. Çünkü Görkem yokken Meriç vardı.
"Mira? Orada mısın?"
"Sana inanamıyorum! Gerçekten böyle bir seçimi nasıl yapmamı istersin?"
Telefonu kapatmıştım. Gözlerimin dolduğunu anlamamıştım. Ağlamaya başladım. Tuvaletlerin bulunduğu yere koştum. Kapıyı açtığım gibi o anlık şokla kapıyı kapatmam da bir olmuştu...