15- Karanlığın aydınlığı

6.7K 378 442
                                    


Selam.

Nasılsınız, hikaye nasıl gidiyor?

Size umut kaynağımın yeni yazmaya başladığı jikook kitabının mükemmelliğini söylemek istiyorum, kendisi HopeShine_94 hesabına girip bakabilirsiniz. ^3^

Medyayı dediğim yerde açın.

Hadi başlayalım.

———
Buraya üzülen, kalbi kırılan ve bir insan için o güzel gözlerinden gözyaşı akıtan okurlarıma her şeyden değerli olduklarını söylemek istediğimi yazmak istiyorum. Gerek edit hesabımdan olsun, gerek buradan olsun dertleşip bana içlerini açan birçok insan oldu ama unutmayın ki siz hayattaki her şeyden daha önemli ve değerlisiniz.

Sizi seviyorum.
———

Jeon Jungkook, bu zamana kadar hayatımda gördüğüm en karanlık adamdı. Gündüz farklı yüze sahip iken, gece bambaşka bir insana bürünebiliyordu. Gözlerindeki irisler koyulaşırken bana, içindeki iblisin nasıl bir efendi olduğunu gösteriyordu. Çünkü bazen o Jungkook değil, iblisin ta kendisi oluyordu.

Aşk bana göre değildi. Bazen bir hergele, bazen bir psikopat, bazen ise tam bir deli olabiliyordum. Kimse bu yönlerimi kaldıramıyordu hatta bu yönlerimi sevmiyordu. Çünkü insanların istediği gibi beyfendi, kolunda pahalı saati ve jilet gibi takım ceketiyle zengin çocuğu olamıyordum. Ben serbest bir adamdım. Özgürlük benim kavramımdı. Dinler bana uygun değildi. Aşk duygum yoktu. Bu zamana kadar tek aşık olduğum şey, Tae ile beraber çıktığımız gecelerdeki sigara ve alkol ikilisi oldu. Çünkü beni zorlamıyordu.

Ama Jungkook farklıydı. Bu zamana kadar tanıştığım hiçbir adam onun kadar çekici, zarif, zeki ve yakışıklı değildi. Tüm insanların özellikle tüm kızların hayalindeki erkek gibiydi o. Tüm özellikler bir aradaydı ve beni ona ilk çeken taraf buydu. Her şeyiyle bağlıyordu. Kokusu bile başımın dönmesini sağlıyordu.

Ve içimde bir yerlerde saklanmış olan aşk duygusunu, yavaş yavaş ortaya çıkarmaya başlıyordu.

Zaman hızlı geçiyor ve Jungkook'un bazı şeyleri öğrenme oranı gittikçe artıyordu. Her gün yeni şeyler deniyor ama bana olabildiğince dokunmuyordu. Daha çok karşıma geçip soruyor ve bir öğrencinin öğretmenini dinler gibi beni dinleyip, anlamadığı yerleri tekrar anlattırıyordu.

Arada beraber kitap okuyor, terasta bira içiyor ve sigaralarımızı yakıyorduk. Önceden her günümüz temasla geçerken, yaklaşık 2.5 haftadır birbirimize dokunmuyorduk. Daha doğrusu o kendini geri çekiyordu ve bunu ona sorduğumda "biraz bekle" cevabını veriyordu. Beklediğim bir şey hala yoktu ama belli ki o bana bir şey hazırlıyordu.

Jungkook evden çıkalı yaklaşık 2 saat olmuştu ve saat şu an öğlen 12 sularıydı. Gece tam bir tanrıya dönüşürken gündüz normal bir iş adam gibi olmayı nasıl başarıyor, aklım almıyordu. Bana çok benziyordu fakat asla kendini göstermiyordu, belki de gösteremiyordu. İçinde sakladığı bazı kırıntıları, bende dahil herkesten gizlemeye çalışıyordu. Acısını göstermemek için elinden geleni yapıyordu fakat o sandığımdan daha da güçlü bir şekilde bununla savaşıyordu.

Teras bu evde en sevdiğim yerdi. Bir yandan sigaramın dumanını ciğerlerime çekerken, diğer yandan Jungkook'un kitap rafından, konusunu hala anlayamadığım kitabı okuyordum. Bu aralar Jungkook benden uzak durduğu için kendimi sigara eşliğinde kitap okurken buluyordum ve bu ona olan özlemimi arttırıyordu.

Ona dokunamadığım her gün, kendimi bir bok çuvalı gibi hissediyordum.

"Jimin Bey bu kutu size gelmiş efendim."

Captive Fire | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin