9. BÖLÜM -ÖLMEYECEĞİZ-

434 18 16
                                    

Hafif bir esintiden sonra gözlerimi araladım. Pencereden gelen rüzgar titrememe sebep olmuştu. Kendimi yeni bir güne hazırladım. Aklıma dün olanlar geldi ve ben kızın söylediği o cümleyi hâlâ unutmuyordum. "İşte onlar beni bunaltıyor." Bunun ne anlama geldiğini bulmak istiyordum. Sanırım canı oyun oynamak istediğinden bunları yapıyordu. Artık bir cevap almanın vakti gelmişti. Bu gece onunla konuşmaya gidecektim.

Duşa girmeden önce annemleri aradım. Dedemin durumu kötüye gidiyormuş. Ya ölürse? diye düşündüm. O zaman annemin benden başka kimsesi kalmazdı. Küçük kız kardeşim burada sıkıldığından onu halama yollamıştık. Bu düşüncelerden sıyrılıp banyoya gittim. Rüzgarlı bir havada sıcak bir duş almak rahatlatırdı.

Aklımdan bir türlü çıkartamıyordum. Kesinlikle bu gece onun yanına gidip bu söylediklerinin bir açıklamasını isteyecektim. Korkuyordum ama kafamda soru işaretlerinin dönmesinden artık bıkmıştım. Müzik açıp dinlemeye karar verdim. Havanın kararmasıyla birlikte esen rüzgar daha da şiddetlenmişti.

O sırada kapının vurulduğunu duydum. Evde yalnız oldugum için açmayacaktım fakat gelenin Umut olduğunu görünce rahatladım. Kapıyı açar açmaz konuşmaya başladı;

"Az önce bağırışlar duydum. Seni kontrol etmeye geldim. Iyisin değil mi?" Sesi gerçekten endişeli çıkıyordu, benim için endişelenmişti.

"Bağırış mı?" Olaylı bir gün geçirmek istemiyordum. Neredeyse her günüm bu küçük köyde endişeli geçiyordu. Bir kez daha konuşmaya başladım "Neler oluyor? Yine şu küçük kardeşler mi?" O sırada duyulan ses o kadar şiddetliydi ki neler olduğuna şaşırarak bakıyorduk. Ses gittikçe azalıyordu. Olanlara bakmak için içeriye girip pencereye koştum. Hiçbirşey olmamış gibi yol bomboştu. Geri dönüp kapıya çıktım.

"Umut?" Az önce burada benim için endişelenen çocuk haber vermeden nasıl gidebilirdi ki?

Duru bu ev şuan güvenli değil. Ses çok boğuk ve anlaşılmaz geliyordu. Kendini koru, buradan uzaklaş.

Gözüm ayağımın hemen bitişiğindeki kırmızı sıvıya takıldı. İşler hiçte iyiye gitmiyordu. Birşey hissettim. Evimin hemen yanındaki boşlukta bana kırmızı gözlerle bakan kişiyi, Umut'u gördüm. Konuşamadan sadece o ölü gibi bakan gözlerine diktim gözlerimi. Yüzümde gözlerimden akan gözyaşının sıcaklığını hissettim. Umut gözlerimin önünde nedenini bilmediğim bir şekilde ağlıyordu. Üzerindeki kıyafetler parçalanmış, yırtılmıştı.

"Umut, neler oldu? Bana bir açıklama yap." Çaresizdim. Ne yapabileceğimi bilmiyordum. Az önce karşımda beni korumak için gelen çocuk şimdi ne haldeydi.

"Yeter artık bizi rahat bırakın!" Bize bunu yapanlaraydı sözlerim. Ayakta duracak halim kalmamıştı. Direnmelisin, pes etme onlara yenik düşme. Köpek havlamalarını duyabiliyordum. Umut'u orda bırakıpta gidemezdim. Gözleri kapalı bir şekilde yerde yatıyordu. Kendimi herşeye hazırlamıştım. Sanırım.

Hırıltılardan sonra bir boğayı andırırcasına merdivenin sonunda beliren vahşi köpekleri gördüm. Ağzından kanlar akıyordu. Hayvanlar sanki ölmüşte tekrardan dirilmiş gibiydiler. Sokakta bir kişinin bile olmaması işi daha da zorlaştırıyordu.

"Öleceğiz" dedi Umut. "Boşuna uğraşma." Bunları söyledikten sonra o kadar sinirlenmiştim ki. "Kapa çeneni aptal! İkimizde ölmeyeceğiz. Şunu her defasında demekten vazgeç artık." Son kelimeyide söyledikten sonra tek görebildiğim merdiven basamaklarından çıkan havlayan köpek oldu.

ÖLÜM PARTNERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin