4. BÖLÜM -KORKU-

473 24 3
                                    

Bu bacak kadar çocuğun ne yapmaya çalıştığını ve yanlış oyunlar oynadığını birisinin kendisine açıklaması gerekliydi. Evet hemde derhal. Fakat bu cesareti kendimde bulamadığım için vazgeçtim. Pencereden düşerek ölmek istemiyordum.

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp ne olduğunu anlamaya çalıştım. Karşı yolun sonundaki evden aşağıya -kadın yada erkek- birisi düşmüştü ama ben hâlâ onlara bakıyordum. Gözlerimi pörtleterek.

Kadın düştüğü yerden kalkıp doğruldu. Artık kadın diyorum çünkü saçları upuzun belinin hemen üstünde sallanıyordu. Erkek olması mümkün değildi herhalde. Kafasını yukarı kaldırarak çocuğa baktıktan hemen sonra adımlarını düzeltip ilerlemeye başladı. Nereye doğru gittiğini tam kestirememişken benim köpeklerle ve küçük kızla bulunduğum korkutucu karanlık yerde dikilmeye başladı. Merakımın kurbanı olmak istemediğim için onlara görünmeyip perdenin arkasına saklandım.

Neler konuştuklarını anlamaya çalıştım. Fısıltıları duyamayacağım kadar az ve anlaşılmazdı. Küçük kızın arkasından gelen köpekleri görünce bir kez daha şaşırdım. Köpekler bu sefer on değil de üç taneydiler.

"Benim suçum ne? Ne yaptım ben sana?" Kadının ağlamaklı masum sesi beynimde yankılandı. Artık onları net bir şekilde duyabiliyordum.

"Hayatımı mahvettin. Gelmiş burada ne yaptığını mı soruyorsun?" Sanki yer değiştirmiş gibiydiler. Aslında büyüğün hesap sorması gerekirken bacak kadar boyu olan küçük korkunç kızın bunları söylemesi mantıksızdı.

"O gün gerçekten ne olduğunu bende anlayamadım. O lanet eve gittikten sonra herşey değişti. Biliyorum, bana kaç kere o eve gitmememizi söyledin ama o evde babam öldü ve benim o evi görmem hakkımdı." Anladığım kadarıyla babasını kaybettiği yerde birşey olmuştu. Bu tam karşımda duran karanlık ve şekilsiz olan ev miydi?

"Seni öldürmek istiyorum. Her gün benim bu acıyı yaşadigimi bildiğin halde o eve gitmeye devam ediyorsun. Artık bıktım, ben diğer çocuklar gibi yaşamak istiyorum ama olmuyor. Her gün birisini öldürme isteğim artıyor." Içimden oha desemde dıştan tepkisizdim. Nasıl bir çocuk birisini öldürmek isteyebilirdi? Hemde bu duygunun hergün arttığını söylemesine rağmen.

"Tamam ölmeyi hakettim. Hadi öldür beni."

"Seni öldürmek bana bişey kazandırmaz. Ama boğazına yapıştığımdaki halini merak ettiğimden bir gün deneyeceğim." Çocuk arkasını dönüp hızlı adımlarla yürümeye başladı. Arkasında da köpekler. Annesi yaşında kadına bunları söylemesi mantıklı değildi. Acaba oyun falan mı oynuyordu? Bir çocuk için fazla olduğu için oyun olduğunu sanmıyordum.

Ne garip bir yere geldiğimin farkında bir şekilde yatağıma uzandım. Zihnimde onlarca şey canlandırırkın telefonum çaldı. Arayanın kim olduğunu bilmesemde telefonu açtım.

"Alo" Telefonu ruhsuz şekilde cevapladım. Nedeni açıktı. Az önceki konuşmaları duyduktan sonra hissiz olamazdım.

"Duru? Sen misin?" Içimden yok eben deme isteğim ağır bassada demedim. Telefondaki kişi tanıdık gelmişti.

"Evet benim. Sen kimsin?"

"Ben Ömer. Hatırladın biliyorum. Sadece sesini duymaya ihtiyacım vardı." Kendimi garip hissettim. Kendimi suçlu hissediyordum. Nedenini bilmesemde.

"Ömer, biz ayrıldık artık seninle görüşmek istemiyorum."

"Biliyorum Duru. Ben sadece iyi olup olmadığını sormak için aramıştım. Kapatıyorum, sesini duydum ya artık rahatça uyuyabilirim. Iyi geceler." Ağzımı konuşmak için açtığımda çoktan kapadığı için şaşırdım. Telefonu hiçbir zaman benden önce kapamadıgı için buna alışık değildim.

Bende rahatlamış bir şekilde yatağıma uzanıp uyumaya karar verdim. Yağmur yağmaya ve şimşek çakmaya başladı. Bu dünyada en çok korktuğum seylerden bir tanesi de şimşek ve gök gürültüsüydü. Korksamda gözlerimi kapatırsam uyuyabilirdim. Gözlerimi kapattım ama herşey tahmin ettigimden farklıydı. Birden tüm ışıklar söndü ve ben öylece kaldım. Yatakta doğrulmamla omzuma birinin dokunması bir oldu.

ÖLÜM PARTNERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin