"Şu çiçeği kopartıp durmayı bırak, Ryujin."
"Hera haklı. Hem etrafı kirletiyorsum, hem de çiçeklere yazık ediyorsun."
"Off, tamam."
Kollarını birbirine sarıp, bacağını diğerinin üzerine atarak arkaya yaslandı. Krakerin birini daha ağzıma atarken, bir taraftan da internetten bulduğum şiiri defterime geçiriyordum.
"Hera?"
Kaşlarım çatılırken, ses tonundan buram buram öfke yağan sese döndüm. Suzy'nin benimle ne alakası olurdu ki?
"Evet?"
"Konuşabilir miyiz? Yalnız."
Ellerimi birbirine sürterek, krakerin kalıntılarını elimden temizledim ve ayağa kalktım.
"Bahçeye çıkalım."
Önden yürürken, ben de onu takip ediyordum. Yan masada oturan Lalisa bize bakıp olayı anlamaya çalışırken, başımı olumsuz anlamda sallayıp 'bir şey yok.' diye ağzımı oynatmıştım. Anlamışcasına omuz silkip önüne dönmüştü.
"Evet?"
"Mesajları gördüm."
"Yani?"
Bunun olacağını biliyordum. Sonuçta sevgilisiydi ve illa ki, telefonunu alıp karıştıracaktı.
"Ne demek yani? Sürekli etrafındasın onun, biliyorsun değil mi? Kafasını karıştırmaya mı çalışıyorsun?"
"Bak, Suzy. Yazışmaların tarihini görmüşsündür. 3-4 hafta önceye ait. Siz sevgili olduktan sonra, sadece kısa bir konuşmamız var. Ki, benim tebrik ettiğimi de görmüşsündür. Gereksiz kıskançlığa gerek yok. Sevgilinin kafasını karıştıracak kadar karaktersiz değilim ben. Uzak duruyorum. Sizinle aynı ortama girmekten bile kaçınıyorum. Başka ne istiyorsun?"
Derin bir nefes aldı.
"Özür dilerim. Bir an, onu kaybetme korkusu yaşayarak bu kadar sinirlendim, Hera. Böyle bir şey yapmayacağını bilmem gerekirdi."
"Önemli değil. Sana ona karşı olan hislerimin bittiğini söyleyemeyeceğim. Çünkü 2 yıllık bir şeyi, birkaç haftaya silip atamam. Ama tamamen bittiğinde, size katılacağım. Bunu fark edeceksin."
"Pekala, konuşmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim. Sonra görüşürüz."
Beni bahçede bırakıp, içeriye girdiğinde, kalbimin sancısı ayaklarımın bağını çözmüş gibiydi. Bankların birine geçip oturdum ve derin bir şekilde nefes aldım.
Savaşmaktan bıkmıştım. Hayatla savaşıyordum, aşkla savaşıyordum, kendimle savaşıyordum, ruhumla savaşıyordum. Onunla savaşıyordum. Onun kalbiyle savaşıyordum. Bitmiyordu. Hiçbir zaman da bitmeyecekti.
"Kötü bir gün, ha?"
Yanıma oturan Yoongi ile irkilmiştim.
"Benim için normal günlerden biri sadece."
"Her günüm kötü diyorsun yani?"
Parmaklarımla oynarken, bu bankta saatlerce boş boşuna oturmak istiyordum. Hiçbir şey yapmadan.
"O mesajları, Suzy'den önce ben görmüştüm."
"Sen de beni ara bozan bir kız olarak mı görüyorsun?"
"Ben sende çok güçlü bir kız görüyorum, Hera."
Şaşkın bir şekilde yüzüne baktım.
"Genelde aynaya baktığımda, her gün bir tık daha yıkılan bir surat görüyorum. Emin misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hurts so good [ knj ] ✓
Fanfiction"İnsanlar 'keşke'lere mahkumdur, Joon. Elbet, ben de bir gün keşke diyecektim. Ama bu kadar güzel bir kalbin sahibine keşke demek, canımı inanılmaz derecede çok acıtıyor." [ Kim Namjoon ] © thynights | 2019 *for @readeena*