"Abin miydi?"
"Efendim?" Bak işte soruma soruyla cevap veriyordu, bir de bana kızıyordu.
"Uzay Barlas. Abin miydi?"
"Bu seni ilgilendirmez!" dedi ve devam etti.
"Şimdi izninle çalışacağım"
"Bende seninle çalışsam? Yani en azından yardım etsem?"
"Olmaz."
"Bence olur. Ben Ada bu arada."
"Tamam da bana ne?" Tömöm dö bönö nö? Eşek anırıyor ya burada!
"Lütfen ya! İş öğrenmek istiyorum ben belki?"
"Ay vallahi seni hiç çekemeyeceğim, ne yapıyorsan yap." O sırada içeriye kısa boylu, gür, beyaz saçlı ve sakalı biri girdi.
"Hoş geldiniz hocam." Adam bir süre bana baktı. Bende onu başımla selamladım. O da bana aynı şekilde karşılık verip Ateş'e döndü.
"Ne buldun oğlum?"
"Henüz pek bir şey bulamadım hocam. Ancak, üzerindeki çiziklerden içeriye bir kaç bakteri veya o tarz virüslerin girmiş olduğunu düşünüyorum. Her yerinde büyüklü küçüklü kabarcıklar var. Her bir metrekarede en az yirmi kabarcık var." dedi.
Tamam, bu gerçekten iğrençti.Vücudunda bazı yerlerdeki kabarcıklar bir milimken bazı yerlerde iki santimdi. Aynı zamanda teni normal değildi. Beyazdı, bembeyazdı.
"Kirpikleri yok, dilinde bazı yanık izleri var ve birkaç dişi kopmuş durumda. Vücudunda başka bir belirti göremiyorum. Ama itiraf etmeliyim, 4 yıllık adli tıp hayatımda karşılaştığım en garip vaka." dedi.
"Bak, bu vaka ile ilgilenmek isteneni anlıyorum. Ama bu çok ağır bir vaka Ateş. İstersen bırak Eren hoca halletsin."
"Teklifiniz için teşekkür ederim hocam, ama hayır. Bu vaka ile bizzat ilgilenmek istiyorum."
"Sen bilirsin oğlum ama şunu unutma biz istediğin zaman yardım edebiliriz. Yardım istemekten çekinme. Gurur yapma." Ateş olumlu anlamda başını sallayınca, adam sırtına hafifçe vurup "Kolay gelsin." dedi ve morgdan çıktı.
Ateş gülümseyerek arkasındaki küçük tüpü gösterdi "Madem yardım etmek istiyorsun, o zaman yardım edebilirsin." dedi ve devam etti. "Şuradaki tüpü verir misin?"
Tüpü aldım. Ancak tam Ateş'e verecekken tüp elimden kaydı ve yere düştü. "Keşke bir şeyi de becersem! Özür dilerim hemen toplarım şimdi." dedim ve kırıkları toplamak için eğildim eğildiğim sırada masanın altından birşey damladığını gördüm ve Ateş'e söyledim. Ateş onunla ilgilenirken ben cam kırıklarını topluyordum ve bir tanesi elimi kesti. Hemen yıkarım diye düşündüm. Odada bir tane musluk vardı. Bulaşık yıkamıyorlardır herhalde dedim kendi kendime ve elimi yıkamak için musluğu açtım. Açmaz olaydım! Muslukdan su yerine kan akıyordu! Ateş hemen yanıma koştu ve,
"Burada olur bazen, yukarıda kanlı cesetler yıkanıyor da," dedi, durdu ve devam etti. "Sen neden musluğu kullanacaktın?"
"Cam kırıklarını top-" derken sözümü kesti.
"Toplarken elini kestin."Gözlerini devirdi. "Dikkat et mikrop kapmasın. Sen bana lazımsın. Lavaboda yıkayabilirsin." dedi. Sön bönö lözömsön! İnsan bir geçmiş olsun der değil mi!?
Bir anda aklıma masanın altından damlayan sıvı geldi. Ama çoktan odadan çıkmıştım. Gelince ne olduğunu soracaktım. Elimi yıkadım ve odaya girdim. Ateş hâlâ cesetle uğraşıyordu. "Sıvının ne olduğunu anladın mı?" Derin bir iç çekti. "Maalesef evet"
Devam Edecek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LABORATUVAR
Mystery / ThrillerDİKKAT!: BU HİKAYEDE GEÇEN KARATKER VE DİĞER HER BİR UNSUR HAYAL ÜRÜNÜDÜR. GERÇEKLİK PAYI BULUNMAMAKTADIR. "Yanıklar, çizikler, kompuş dişler, kabarcıklar, süt kadar beyaz bir ten rengi, vücudundan damlayan anlamsız bir sıvı... Ne olmuş bu cesede b...