PRANGA
Çıplaklığını umursayacak durumum kalmamıştı elinde 1 metre uzunluğunda bir pranga vardı. Korku dolu gözlerime aldırış etmeden birini debelenmemi hiç umursamadan ince bileğime geçirdi. Ayak bileğimin inceliğine küfürler ederken kendince sıkı olduğunu düşündüğü yere kadar ellerinin arasında büktü. Bu adam bir boğa öldürecek kadar güçlü idi. Diğer prangayı kendi bileğine geçirdi.
'' Yanlış anlama parlak kız, senin kaçabileceğini düşündüğümden yapmadım bunu. Bu gece gam-bar da bir çok hayran edindin. Mermer evi basma teşebbüslerine karşın benim yanımdan ayrılmadığın sürece güvende olacaksın.''
'' Senin yanın mı? Desene ölüme bir nefes uzakta yaşayacağım.'' diye tısladım.
'' Ha, şunu bileydin birileri bir şeyler öğrenmeye başlıyor. Göründüğün kadar aptal saf salak bir şey değilsin galiba.'' diyerek şeytani bir gülüşle şilteye uzanıp gözlerini kapadı. Hala oturur pozisyonda odayı süzüyordum. Şöyle kafasına geçirebileceğim bir şeyler...
'' Yat artık. Kaçıp benden kurtulsan da bu kentte tanınıyorsun artık. Bir kez köle olarak tanıtıldıktan sonra kefaretin ödenmeden asla özgür bir birey olamazsın. Sizin okullarınızda hiçbir şey öğretilmiyor mu?'' Sinirli bir şekilde 2 kaşının ortasını ovuşturup pranganın zincirinden çekiştirip benim sertçe yatağa uzanmamı sağlamıştı.
'' Bir şeylerin değişmemesi benim bir şeyleri denemeyeceğim anlamına gelmiyor!''
'' Yanında güvende değil miyim yoksa parlak ? Beni öldürmen senin kurtuluş yolun değil bunu bil!''
Haklıydı onu öldürürsem yerine başka bir fedai gelirdi. Belki daha pis daha iğrenç bork ırkından birileri. Gene de onun insan olması bir nebze daha rahat olmamı sağlıyordu. Peki öldürmek yerine onun beni kurtarmasını sağlayabilir miydim? eğer onu baştan çıkarabilirsem, göz ucuyla hafif kıpırtılı göğsüne baktım. Ona doğru yan dönüp onu izlemeye başladım. Yapabilir miydim? Onun gibi bir adam kaç kadınla birlikte olmuş olabilirdi, düşünmek dahi istemiyordum. Yapabilirdim. Ben 300 yıldır en yüksek gam-barı alan parlak kızdım neden olmasın ki? Gözlerini açıp yan gözle bana bakınca küçük bir çığlıkla ona arkamı döndüm. Yapamazdım yapamazdım. Ondan ölesi korkarken onu nasıl tavlayabilirdim ki? Ah yakışıklı gel de tadıma bak dedikten sora çığlıklar atarak ondan kaçacağıma da bir o kadar emindim. Hoş tadıma bakması beni kurtaracağı anlamına da gelmiyordu. Beni sevmeliydi hatta aşık olmalıydı. Kara nenem aşık erkekler birçok şey yapabilir. Dünya'yı Atlas'ın bile sırtından alır demişti. Denemeliydim. Bugün değil, bugün çok korkuyorum yarın denemeye başlamalıydım. Yoksa ömrüm onun gibi erkeklerin yataklarında görünmez prangalarla geçecekti.
Arkamda hareketlendiğini hissettim. Titremem bir türlü geçmiyordu. Zincirler şıngır şıngır ses çıkarıyordu. Ayağını ayaklarımın üstüne atarak ezdiğinde ses de kesilmiş oldu. Bir anda iki kolu ile arkamdan mengene gibi sardı beni. Üsteki eli gögsümün birini avuçlayarak arsızca canımı yakıyordu. Ellerinden kurtulmak için çırpındım.
'' Eğer, biraz daha uyumazsan ellerimle buluşan sadece göğüslerin olmayacak ve ben daha fazlasını istediğini düşüneceğim. Ateşli bakirem, karar senin!''
'' Pislik!'' o kadar kısık sesle söylenmiştim ki duymasını beklemiyordum.
'' Ha, ifla olmaz arsız bir fahişe olacaksın sen.'' dedikten sonra kalçalarımı arkadan kendi kucağına oturttu. Baskını hissettiğim anda kaskatı kesildim. Gevrek bir kahkaha attıktan bir süre sonra koca horultusu odayı doldurdu. Ne bedenimi ondan kurtarabiliyordum ne de göğsümü ezen eli bir nebze gevşemişti. Günün ağardığını haberdar eden ateş kuşları öterken halsiz düşüp uykuya dalabilmiştim.
Duyduğum sesler yüzüne zaten çok zor geçtiğim uykudan uyandım. Arkam boştu ama zincirimi hala ayağımda hissediyordum. Gözümü aralayıp baktığımda üzerimde pelerinin örtülü olduğu gördüm. İki köle adam tahta küveti odaya taşıyordu. Bayağı büyük bir küvet idi bu. Sonya ve Nora ellerindeki gül kokulu sıcak suları güvete boca edip sert baktığını düşündüğüm Fırtına'ya korku dolu bakışlar atıp çıktılar. Fırtına onlar çıkar çıkmaz üzerindeki sabahlığı yatağa fırlattı.
'' Uyanık olduğunu biliyorum kalk ve küvete gir.''
'' Bilmesen şaşardım zaten. Ayağımı çözüp dışarı çıkarsan tabi ki seve seve banyo yaparım.''
'' Aha! Haşmetli prensesim ders bir ateşli bir erkekle banyo sefası!'' Zincirden çekerek resmen sürükleyerek beni yataktan sıyırdı. Bir çırpı da üstümdeki tül elbiseyi yırtarcasına asıldı. Tül ayaklarıma birkaç parça halinde düşünce bir süre bana daha doğru bedenime bakılı kaldı. Evet, bunca kadın hayatına girmiş olabilirdi ama bu adam kesinlikle benden etkileniyordu ama neden o zaman bu kadar sert ve sinirli davranıyordu bana?
Yutkunduğunu boynunda oynayan adem elmasının yukarı aşağı hareketinden görmüştüm. Yapabilirdim onun bana aşık olmasını sağlayabilirdim. Ben bunu düşünürken ensemden tuttuğu gibi beni kendi ile birlikte küvete soktu. Kucağında oturduğum için yüzünü göremiyordum ama altımdaki şey onun hiçte şu an ki hareketsizliğine karşın oldukça canlı idi. Boynumdan sertçe yakalayıp beni göğsüne doğru yatırdı. Bir eli hala boynumda iken diğer eli göğsümden karnıma oradan da en istemediğim yerime hareketlendi bacaklarımı kapatıp onu engellemeye çalıştığımda boğazımı daha sertçe sıktı.
'' Seni sattığımız adamın kucağın da böyle debelenirsen eğer geneleve düşersin. Bir adam üstünden geçecekken 1 milyon adam üstünden geçer. Sakin ol ve kendini duygularına bırak.''
'' İstemiyorum'' Dedim gözlerimdeki yaşları durduramıyordum.
'' Bu senin seçimin değil artık. ''
Sessiz hıçkırıklarıma hiç aldırış etmeden kalçalarımı sıkıca ona bastırıp eliyle beni sımsıkı tutuyordu. Sakinleştiğim artık böğürmeden ağladığım noktada elini boynumdan çekti onun yerine dudakları boynumu buldu. Sertçe saçımdan asılıp boynuma ısırıklar ve öpücükler kondurmaya başladı. Elleri daha sıkı olmasına rağmen canımın acısını artık hissedemiyordum. Derin derin nefesler alıp veriyorduk. Bir bez bebekmişim gibi beni kaldırıp ona doğru bir şekilde oturmamı sağladı ve şaşkınlığım geçmeden ağzı göğüslerimle. Genizden gelen böğürtüsü ile hayıflanmaya başlamadı tekrar ayaklarımı yere değdirdi.
'' 14 yaşında bir kız böyle bir kadın vücudu olmamalı.'' kolumu kaldırıp hafifçe ona göre oldukça nazik bir şekilde oynatıp parıltılara baktı. Gözlerimiz tekrar buluştuğunda yapmadığı bir şey yaptı. Uzanıp sertçe dudaklarımın üstüne dudaklarını kapadı. Kollarım boynuna dolanıp öpüşü derinleştirdiğimde ne kadarı istediğim için ne kadarı bana aşık olsun diye yapıyordum bilmiyordum. Beni kucağından suya atıp sertçe prangayı çıkarttı.
'' Yıkan ve giyin öğretmenlerin gelecek.'' Yüzüme bakmadan kıyafetlerini alıp çıplak bir şekilde bahçeye çıktı. Hızlıca bir duş alıp yatağın üstüne benim için bırakılmış köle kıyafetlerinden birini giyip saçlarımı rüzgara bırakıp kapıdan çıkmaya yeltendiğim vakit, ateş kuşu tüyünden kapıda Fırtına bir anda belirip beni dirseğimden yakaladı. Sırtımı sertçe duvara çarptırdı iki kolunu geçmememi sağlayacak şekilde koşullandırdıktan sonra böğürmeye başladı.
'' Nesin sen?''
( BORK IRKI, YARI BOĞA YARI İNSAN FORMUNDADIR. iNSANI DAVRANIŞLARDAN DAHA ÇOK HAYVANİ DAVRANIŞLARI ÖN PLANDADIR. ETOBUR VE PARA DÜŞKÜNÜ AZGIN HERGELELER OLDUKLARI HER YERDE ANLATILIR.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET
FantasyFANTASTİK / AYIN ÖPTÜĞÜ , GÜNEŞİN KOKLADIĞI BİR KIZIN ^^SU TINISI ^^ KENTİNİN BÜYÜSÜNE KAPILIP ESARETE ORADAN DA BAMBAŞKA YOLLARA EVRİLEN HAYATININ HİKAYESİ. BLUE, KİMSELERİN RASTLAMADIĞI GÜZELLİK, DİŞSİZİN ELLERİNDE ZİYAN OLURKEN FIRTINA'NIN KOL...