BÖLÜM 1
-- BEN--
Hayatım bundan tam on iki yıl önce başlamış olsa da ben şuandan başlama taraftarıyım. Bazen öncesinden çok, şuana bakarız biz insanlar. Önce yapmış olduklarınız bazen hiçbir şey ifade etmez bizim için önemli olan sadece ve sadece o an yaptıklarınızdır. Tabi o da bazen. :)
At arabası o kadar çok sarsılıyordu ki. Tahtaların üzerinde yatmaktan bir hal olan sırtımda yeni morluklar oluşacaktı. Sabah olduğunu kapkaranlık arabanın içine deliklerden dolan ışıklardan anlıyorduk. Evet anlıyorduk. Sadece ben değilim, sekiz zenci kadın, ben dahil altı beyaz ve üç de melez kız var arabada. Onlar buraya nasıl geldi bilmiyorum, kimse kimsenin dilini anlamıyor burada.
Tahminimce bir kaç saattir gökyüzü daha bir parlaktı , kızıla çalan ışığı arabanın deliklerinden içeri süzülüyordu. Işık her şeyi daha vahşi yapıyor. Daha gerçek! Acınası halimi yüzüme tokat gibi çarpıyor. Bir yıldır esirim. Her gittiğimiz şehirden satılmadan dönüyorum. Şimdiye kadar müşterim bile çıkmadı. Kimse görmeye bile gelmedi. Oysa geldiğim yerde herkes beni güzel bulurdu. Sonu kölelik olsa bile beğenilmemek canımı yakmıyor değil. Bende istenmek istiyordum. Çocuk aklı ne de olsa.
Dört gündür yoldayız. Sabahın ışıklarının delikten süzülmesini ve yeniden yok olmasını sayıyorum. Esir tacirinin arabaya bir kaç gün önce tıktığı zenci kadınlar iki gün önce aralarında fısıldaştıktan sonra saçlarını başlarını yolmaya başladılar. Bir süre sonra araba durdu ve beni babamdan eğitim verme amacıyla alan adam arabanın kapısını açtı.
Basit bir esir taciriydi. Pis, iğrenç, kaba... Ona daha birçok meziyet sayabilirdim. Şuan tipinden çok dilinle ilgileniyordum. Onun dilini anlıyordum ve uzun süredir birileri ile konuşmamıştım. Oysa babamın yanında çenem hiç kapanmazdı. Kadınların üzerine kırbacı şaklattıktan sonra ekleyiverdi.
'' Sizin pörsümüş bedenlerinizi o işlere kullanmazlar merak etmeyin, sizden anca temizlik kölesi olur. '' dedikten sonra sinmiş kadınlara bakarak birçok beyaz diş yerine altın dişlerinin parladığı ağzını açarak kahkahalar attı.
Kirli sakalı ile en az benim kadar pis görünüyordu. Oysa bizim izbe evimizin kapısının çalıp, babama beni okutma sözü verirken gözüme beyefendi gibi gelmişti. Su Tınısı kenti hakkında anlatılanlar gibi zengin bir insandı tek farkı benim hayallerimde lordlar gençti. Benim için oldukça yaşlı bir lordu.
Babamda bir boğaz evden eksilsin mantığıyla beni verdi. Aslında böyle bir şey yapmazdı ama pis herif o kadar iyi konuşuyordu ki bende babama gitmek için yalvarmaya başlamıştım. Annemi yeni kaybeden babamda kömür madenlerinin bol bulunduğu fakir şehrimizden beni kurtarmak istemişti. Ben onun yeniden bir eş bulmasını için kocaman bir engeldim. Yaşım biraz daha büyük olsaydı her şey farklı olabilirdi.
Lord sandığım adam beni yanına katmıştı. Başlarda her şey güzeldi. Bir kaç gün şehirde oyalandık ve şimdi neredeyim! Kendimi bir anda bu izbe arabaya tıkılmış halde buldum. Kusmuk, ter ve tiş kokusundan başka bir koku alamıyorum. Herkes kah ağlıyor kah saç baş yoluyordu sanki bir işe yarayacakmış gibi. Artık yoldayız ve tahminimce varmamıza az kaldı. Ateş Kuşu kentindeki büyük köle pazarına varmamıza az kaldığını dişsiz herif atı kırbaçlamadan az önce bağırmıştı.
Artık annemin altın saçlısı, babamın ceylan gözlüsü olmayacağım. Bundan böyle kahverengi köle giysileri içinde kire pasa batacağım. Ben ay tarafından öpülen, güneş tarafından koklanan Blue. Bundan gayrı köle olarak yaşayacağım. Çocukları her zaman peri masallarına inandırmamak gerekiyor. Hayaller tuzla buz olunca, düşüşte bir o kadar can yakıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET
FantastikFANTASTİK / AYIN ÖPTÜĞÜ , GÜNEŞİN KOKLADIĞI BİR KIZIN ^^SU TINISI ^^ KENTİNİN BÜYÜSÜNE KAPILIP ESARETE ORADAN DA BAMBAŞKA YOLLARA EVRİLEN HAYATININ HİKAYESİ. BLUE, KİMSELERİN RASTLAMADIĞI GÜZELLİK, DİŞSİZİN ELLERİNDE ZİYAN OLURKEN FIRTINA'NIN KOL...