🌈
Bugün Burak'ın doğum günüydü ve ona bir sürpriz yapmak istiyordum. Sadece ben ve o olacaktık. Bunun düşüncesi bile beni heyecanlandırırken hemen üzerime beyaz bir kazak altına da siyah bir pantolon geçirdim ve spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım.
Ahmet'ten yardım istemiştim ve o da kabul ederek kaldığı apartmanın girişinde durmuş benim gelmemi bekliyordu. Beni farkedince gülerek yanına gittim ve sıkıca sarıldım.
İki yıl içerisinde o kadar çok şey değişmişti ki. Ahmet kendine yeni bir sevgili yapmıştı mesela. Babam eve dönmüştü ve ona eşcinsel olduğumu söylemiştim. O bu duruma ilk başlarda sıcak bakmasa da sonradan alışmıştı, yani sanırım.
Ben ve Burak mı? Biz yine aynıydık. Ara sıra öpüşüp koklaşıyorduk bazen de kavga edip ertesi gün barışıyorduk. Batuhan ise Amerikaya geri dönmüştü. Polat da akıl hastanesinde yatıyordu ve halinden de gayet memnundu. Ziyaretine gitmiştik bir keresinde hatta.
"Kankitopoloşkom naber ya?"
Ahmet'in omzuna vurup, kıkırdayarak, "İyidir kankişkom ya ne olsun. Ecren nasıl? Bak kızdan ayrılayım falan deme öldürürüm seni." dedim.
Ecren Ahmet'in sevgilisiydi ve gerçekten de çok iyi bir kızdı. Yaklaşık bir yıldır falan sevgililerdi. İkisi de biraz salak olduklarından bazen aşırı saçmalıyorlardı ama ikisinin uyumunu seviyordum. Hiç kavga ettiklerini bile görmemiştim şimdiye kadar.
"Kanka buldum kızıl saçlı kızı bırakır mıyım sence? Neyse hadi şu otobüse binelim de senin yakışıklı için bir kaç bir şey bakalım."
İkimiz de gülerek otobüse bindik ve alışveriş merkezinin yolunu tuttuk.
🌈
"Annen bu kadar mum aldığını görse senin ağzına sıçar biliyorsun, değil mi?"
Poşetleri kasadan alıp gözlerimi devirerek mağazadan çıktım. Onu beklemediğim için arkadan bağırsa da umursamadım.
"Bu gece annenler bizde kalıcaksa siz evde ne yapıcaksınız? Gece gelsin bari kadın. Baban desen zaten evden dışarı çıkmak istemiyor."
Oflayarak alışveriş merkezinden çıktım ve otobüs durağına doğru adımlarken, "Hallettim onu ben. Anneme iki surat yaptım kabul etti hemen. Babamı da ikna etmesini rica edince kırmadı beni. Çok konuşma da yürü. Çok işimiz var." dedim. Bir şeyler söylenerek yanımda yürüyordu ama ben yine onu dinlemiyordum.
Eve gelip aldıklarımızı çıkarmış, salona ve yatak odama mumları dizmiş, yemek yapmak için Ahmet'le mutfağa geçmiştik. Hayatımda ilk defa patates kızartacak ve köfte yapacaktım. Ahmet, 'bu işi en iyi ben bilirim' havalarındaydı ama onun da mutfağa sadece ağzına bir şeyler tıkıştırmak için girdiğinden adım gibi emindim.
"Ya kanka bak şimdi, bu patatesleri önce soyup sonra yıkayacağız. Sonra da güzelce doğrayıp tavada pişireceğiz. Hayriye sultana hep yardım ettiğimden biliyorum. Sen de şu eti çıkar da bir süre dursun öyle. Niye bilmiyorum ama annem hep öyle yapıyor."
Dudağını büzüp patatesleri aldı ve soymaya başladı. Ben de dediği gibi eti dolaptan çıkarıp bir kenara bıraktım ve salatayı yapmaya başladım.