🌈
Burak'tan:
"Yok abi hiçbir yerde yok. Annesi de merak ediyor kadın kaç saattir baygın. Hayır, parkta da yoktu. Polise haber vermeliyiz. Tamam Ahmet, bir haber alırsan hemen ara beni, görüşürüz."
Telefonu kapatıp cebime koydum ve adını bile bilmediğim sokaklarda sevgilimi aramaya devam ettim. O gece aniden kaybolmuştu, bana bir şey demeden hem de. Kendini düşündüğü kadar beni de düşünmeli ve böyle bir şeyi asla yapmamalıydı.
Üç gündür yoktu. Siktiğimin üç günüdür uyku uyuyamıyorduk, hiçbirimiz. Batuhan da işim var deyip çekip gitmişti zaten. Yusuf'un zavallı annesi kaç kez hastaneye kaldırıldı sırf bu yüzden.
Dua ediyordum her geçen saniye onu bulmamız için. Ona bir şey olursa ben yaşayamazdım. Ya kendine zarar verdiyse? Kafamı olumsuz yönde sallayıp yoluma devam ettim. Veremezdi, en azından benim için yapmazdı bunu.
Telefonum çalıyordu. Yusuf olmasını dilesem de arayan babamdı.
"Efendim baba? Bak şuan çok meşg-"
"Oğlum Polat yok. Adam kaybolmuş, kaç kez aradım telefonlarıma da cevap vermiyor. Adam akıl hastası ve birilerine zarar vermesinden korkuyorum. Onu bulmalıyız yoksa bu işin sonu hiç iyi olmaz."
Polat'ı bildim bileli bipolar hastasıydı ve bir gün çok eğlenceli bir adamken diğer gün üzgün oluyordu veya deliriyordu.
"Baba lütfen bunu benden isteme. Yusuf'u bulmaya çalışıyorum. Sen halletsen olmaz mı?"
"Peki oğlum. Burak, benim aklıma bir şey takıldı. Ya Yusuf'u Polat kaçırdıysa? Seni de küçükken kaçırmıştı, hatırlıyor musun? Sana zarar verdiğimizi düşünüyordu."
Babamın söyledikleriyle sarsıldım. Karşımdaki banka oturup derin bir nefes almaya çalıştım. Polat Yusuf'a zarar verebilirdi, gerçekten yapardı bunu. Beni kaçırdığında bıçakla elime resim çizmeye çalışmıştı. Sonra birden farklı birine dönüştü ve yere uzanarak ordan uzaklaşmamı istedi benden.
"Oğlum? Duyuyor musun beni?"
"Duyuyorum. İyi de Polat Yusuf'u niye kaçırsın ki?"
"Sana zarar verdiğini düşündüğü için. Ahmet'i de al ve polisi arayarak yeni aldığı evine gidin."
Kaşlarımı çatarak, "Yeni ev?" diye sordum. Ne yani Polat kendine yeni bir ev mi almıştı? Hepimize Bursa'ya döneceğini söylemişti ve hiç yeni bir evden bahsetmemişti.
"En son onu gördüğümde yeni bir ev aldığını ve oraya taşınacağını söylemişti."
"Tamam baba, sen bana adresi yaz ben hemen polisi ve Ahmet'i arayıp oraya gidiyorum."
Yusuf'tan:
Üç gündür bu orospu çocuğunun beni getirdiği evdeydim. Beni bir odaya kitlemiş, ellerimi haraket edemeyeceğim şekilde yatağa bağlamıştı. Ne yemek yediriyor, ne su içiriyordu. İstediğim de yemek falan değildi zaten. Annemi özlemiştim, arkadaşlarımı özlemiştim. Gerçi artık tek bir arkadaşım vardı o da Ahmet'ti. Batu'nun bana bunu yapacağını asla düşünmezdim.
Burak'ı istiyordum. Yanımda uzanmasını, bana sarılıp 'geçecek' demesini, saçımı okşamasını, beni öpmesini ve beni buradan götürmesini istiyordum. Eğer babam böyle bir şeyi yaptıysa da ona söyleyecektim. Tek istediğim beni bırakıp gitmemesiydi.
"Yusuf! Kalk hadi! Bugün seni odandan çıkarıyorum."
Kapıyı açarak kolumdan tuttu ve saçma bir şarkı mırıldanarak beni aşağı kata doğru sürüklemeye başladı. Bu adam gerçekten delinin tekiydi. Kolumu çekmeye çalışsam da beni kendine doğru çekiştiriyordu. Zaten kaç gündür bir şey yemediğimden gücüm de kalmamıştı.
"Hadi gel, otur şöyle. Bugün çok eğlenicez!" diyerek kahkaha atmaya başladı. Beni salondaki sandalyeye oturtup bileklerimi yine bağladı, karşı koymadım.
Masanın üzerindeki bıçağı eline aldı. Kaşlarımı çatıp ona tekme atmaya çalıştım. Bu sefer de yüzüme yumruk atarak durmamı sağladı ve aldığı iple bacaklarımı da bağladı. Ne kadar kurtulmaya çalışsam da olmuyordu. Bir kurtulsam geberticektim şerefsizi.
"Korkma, sakin ol. Bak bu elimde tuttuğum şey bıçak. Bir keresinde Burak'ın beğendiği bir oyun oynamıştık. O oyunu seninle de oynayacağız ama kurallarını birazcık değiştim. Bu bıçakla önce sırtında bir resim çizicem. Sen o resmin ne olduğunu bulmaya çalışırken de bıçağı bacaklarını saplayacağım. Üzülme, hepsini kesip atmıyorum sonuçta," diyerek kahkaha atmaya devam etti.
Manyağın tekiydi ve bana zarar vermeye çalışıyordu. Bunu neden akıl hastanesine yatırmadılar ki..
"Ne yaptığının farkında mısın sen? Bu yaptığın delilik! Bırak beni, Burak'ın annesini ben öldürmedim! Babam da öldürmedi! O elindekini yere bırak yoksa çok fena olur! Orospu çocuğunun tekisin! Şerefsiz!"
Bağıracak gücüm kalmadığında sustum. Sikeyim ki konuşacak güç bile bırakmamıştı bende. Bu iplerden kurtulsam o bıçağı onun çok değerli yerlerine saplayacaktım.
"Sana böyle lafları hiç yakıştıramadım."
Dudağını büzerek bana biraz daha yaklaştı. Onu itmeye çalışsam da başaramıyordum. Üzerimdeki tişörtü çıkarıp arkama geçti ve soğuk bıçağı belimde gezdirmeye başladı.
"Yapma! Bak çok kötü olur, seni uyarıyorum!"
Kulağıma yaklaşarak, "Sen acı çekerken ben seni izleyeceğim ve bunun ne kadar zevkli bir şey olduğunu tahmin bile edemezsin." dedi ve bıçağı belimde gezdirmeye devam etti.
"Açın kapıyı, polis!"
Küfür savurup elindeki bıçağı yere attı ve ne yapacağını bilemeyerek etrafımda dönmeye başladı. Kahkaha atma sırası bendeydi.
"Yusuf, duyuyor musun beni? Ben geldim sevgilim!"
Gülümsedim. Geleceğini biliyordum, sevgilim..
♥
Merhabalar!
Bölümü biraz geç yayınladığım için özür dilerim ama tatilde olduğum için yetiştiremedim.
Sizi seviyoruum🖤