Audrey Rothschild

147 16 5
                                    

Her şey çok hızlı gerçekleşmişti. Evden kaçarak ciddi anlamda evden kaçmış bulunmuştum. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorsanız açıklayayım. 

Blöf yok. Geri dönüş yok. Gelecek Postası sayesinde herkes benim kötü evlat, yoldan çıkarıcı ve kesinlikle tahta uygun olmayan bir aday olduğumu düşünüyordu. Ki sorun şuydu; Ben aday bile değildim.

Benim evden kaçmam annemin işine yaramıştı ama. Skandal o kadar büyümüştü ki kimse monarşiyi sorgulamıyordu. Bir anda herkes tarafından bilinen bir Kraliçe oluvermişti. Hayatı boyunca düşen bir insanı bile elinden tutup kaldırmayan o kadın her gün bir yardım etkinliğinde kameralara poz veriyordu. 

Beni Durmstrang'dan almış. Düşünebiliyor musunuz? Sırf eğitimsiz, ailesini lanetleyen bir kara leke imajı çizmem için yapmıştı.

Pekala benim düşünmek için pek fazla zamanım vardı. Her şey kendisi içindi. Abim hala ona karşı bir sempati besliyordu. Onu yönetmek daha kolay olurdu. Gücü bir kez tadanlar ondan vazgeçmek istemezler. Durum da buydu. Ama bu gücü basit bir nedenden istemiyordu. En azından ben böyle aptalca bir nedenden dolayı ölümden dönmüş olmak istemezdim.

Abimle konuşmuştuk. Bakanlık ve ailem, neredeyse altı yıldır bunu konuşuyorlarmış. Eğer ben bütün bunları bir ayda düşündüysem annem altı yıldır düşünüyor olmalı. Ona yetişmem zaman alabilir. 

Şimdiyse Hogwarts içindeki müdür odasında Dominik'le oturuyorduk. Albus Dumbldore bana bir mektup yollayıp konuşmak istediğini söylemişti. Durmstrang durumunu biliyordu.

''Nerede kaldı bu?''

Ben mızmızlanırken masanın üzerindeki Anka kuşunun gözü üzerimdeydi. 

''Ne var?''  Kuş kafasını çevirip başka yöne bakmaya başlayınca Dominik güldü.

''Şimdi de kuşlarla konuşmaya mı başladın? Annem bundan iyi malzeme çıkarırdı.''

O, kendi kendine gülerken kapı açıldı ve Albus Dumbledore içeri girdi. 

Ayağa kalkıp onunla selamlaştıktan sonra yerlerimize oturduk. İz kaybolsa da Dumbledore'un boynuma baktığını görür gibi olmuştum. İşe yaramayacağını bilsem de saçlarımı önüme atmıştım.

''Öncelikle sizi kutlarım. Kraliyet konusundaki düşüncelerim sizinle aynı olmasa bile.'' Hayır. İnan bana aynı. En azından benimle. Dominik kendisini çoktan Kral olma fikrine kaptırmıştı. ''Yaşananları duydum ve bir yardımda bulunmak istedim.''

''Ne tür bir yardım Albus?'' Dominik kendisine ismiyle seslenince ona bir bakış attı. Böylece Dominik kekeleyip kendisini düzeltmek zorunda hissetti.

''Yani Profesör Dumbledore. Ne demek istiyorsunuz efendim?''

Dumbledore ellerini masanın üzerinde birleştirip konuşmaya başladı. Konu, benim okul değişikliğimdi. Babam bizden önce gelip işlemleri yaptırmış. 

Merlin! Babamı seviyorum. Benimle iletişime geçmeyince onun da beni reddettiğini sanmıştım oysaki. Babamın annemin oyunu içinde olmadığını bilmek güzel hissettirmişti.

''...bu olağanüstü durum haricinde okul değişikliğine iznimiz yok. Eğer sen de onay verirsen bina seçimin şimdi yapılacak.''

Sadece kafamı sallayıp onay verebilmiştim. Dominik'e baktığımda yüzünde rahatsız bir gülümseme vardı. Koluma dokunup mırıldandı. ''Senin adına çok sevindim Aurora.''

Masadaki eski püskü şapkayı yeni farketmiştim. Hatta geldiğimizde burada olmadığından emindim.

Dumbledore şapkayı alıp kafama koydu. Şapka kafama büyük gelmişti, görüş açım kısıtlıydı. O sırada bir ses duydum.

''Ekselansları!''  Demek doğruydu, Hogwarts konuşan şapkaların ve boş konuşan hayaletlerin bulunduğu bir okuldu. Öğrencilerinden bahsetmiyorum bile. Ama ne yapabilirdim ki? Buna muhtaç durumdaydım. 

''Bu seçimi yapmak benim için bir şeref. Tıpkı Audrey'nin binasını seçtiğim gibi şimdi de sizinkini seçiyorum.'' Bu anlamsızdı. Audrey Rothschild, son Kraliçe, hiçbir kanın asil olmadığını savunduğu için tüm yetkilerini bırakıp monarşiye son vermişti. Ailemin yeniden kurmak istediği her şeyi yıkan oydu. 

''Ne demek istiyorsun?''

''Sizinle konuşmak için tam beş yıldır bekliyorum. Sizde de Kraliçe Audrey'i görüyorum. Sakın sanma beni geveze ve boş konuşan, cümlelerim anlam kazanır biraz uğraşırsan.''

''Bende Audrey'i mi görüyorsun? Saçmalık!'' 

Şapkayı çıkartıp Dumbledore'a baktım. Yüzüm biraz kızarmıştı. ''Bina seçmek dışında her şeyi yapıyoruz şu an.'' Ancak Dumbledore bana farklı bir gülümsemeyle bakıyordu.

Kibarca yanıtladı. ''Şapkanın söylediği şeylerin doğruluğundan şüphelenmeyin. Bu güne kadar hiç yanıldığını görmedim.''

Onay almak için Dominik'e baktığımda yüzündeki saf hayal kırıklığını yakalamıştım. Audrey adı evimizde iyi cümleler içinde geçmezdi.

''Evet. Evet, öyle.'' Konuştuktan hemen sonra bakışlarını kaçırmıştı.

Şapka elimi ısırınca elimi hızla çektim. Şapkanın bir yüzü olduğunu o zaman anlamıştım. Korkarak da olsa yeniden kafama taktım.

''Saygısızsın! Senin sorunun bu. Ama artık cevapsızsın. Soracaksın neden yaptı şapka bunu.''

''Ne?''

******

Arkadaşlarımı da ailem gibi o gün kaybetmiştim. Audrey Rothschild'ın adının geçmesi bile tek başına yeterli olmuştu. Abimle aramızdaki o güzel ilişki orada sonlanmıştı. Faye'in yanına gidip benim hakkımda konuştuğunu Hogwarts'a giderken, trende öğrenmiştim.

Hadi ama! Bunun olması muhtemeldi zaten. Şimdi düşününce o zamanlar bunu ihanet olarak görecek kadar masumdum. Henüz taç savaşı başlamamıştı bile.

Ama doğruydu. Şapka asla yanılmıyordu. Audrey'e benzemediğimden emin olduğum her dakika aslında onun yolundan ilerliyordum. Şimdiyse bunu yazıyorum. 

Ben şapka gibi acımasız değilim. Neyi neden yaptığımı yıllar sonra öğrenmenizi bekleyemem. Ve beni gözü dönmüş bir katil olarak hatırlamanızı istemem.

******

Pekala... 2 yıl oldu biliyorum. Hesaba erişim sağlayamadım. @sundiedinh sayesinde yeniden girdim. Ne kadar teşekkür etsem az :,) . Güzel bir haberim var. Hesaba giremesem de kurgu kafamda net oturdu. Artık ilham perilerimin gelmesini beklemeye gerek yok yani. Neyi ne zaman yazacağımı biliyorum. Yeni bölümler hızla gelecek.

Royal Blood || Sirius BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin