Okula vardığımız akşam yemeğe katılmamıştım. Diyetler yüzünden aç kalmaya alışıktım da zaten. Filch denilen adama 5 Galeon rüşvet verip beni Gryffindor yatakhanesine götürmesini rica etmiştim. O kadar çirkindi ki kalıtımsal bir virüs kapmamak için yüzüne bakamıyordum. En sonunda bir portenin önüne beni bırakıp gitmişti.
Arkasından seslenmiştim. ''Nereye gidiyorsun?''
''Yemek yemeye.'' Diye cevaplamıştı beni.
''Beni bırakıp nereye gittiğini soruyorum.''
''Merdivenlerden iyice indikten sonra cırtlak sesiyle bağırdı. ''Yemek yemeye!''
5 Galleon az gelmiş olmalıydı.
''Daha param var yeter ki beni oraya götür!''
Portredeki kadın kahkaha atıyordu.
''Komik olan ne şişman şey seni.''
Yüz hatları gerilmişti ve elindeki cam bardağı bana fırlatmıştı ancak... Bilirsiniz yani, portenin içinde o.
''Nasıl bir hanedan üyesiyle böyle konuşursun!''
Dik durup göbeğini içine çektiği belliydi ama sesimi çıkarmadım.
''Hanedan üyesi mi? Hangi Hanedan?'' Onun bizimle alakası olmadığından emindim. Katı kurallarımız vardı. İnsan içinde iştahla yemek yemek gibi. Bu bizim irademizin zayıflığını gösterirdi.
''Rothschild elbette.''
''Ciddi misin sen? Nasıl portreni yakmadılar daha?''
Yakmak dediğim an kollarıyla kendini sardı. ''Ne diyorsun sen?''
''Kraliyet kurallarından biri iştahını belli etmemek. Ben bir Rothschild'ım. Oradan biliyorum yani.''
Bir süre kaşlarını çatıp beni süzdü sonrasında kafasında bir ampul yanmış gibi ayağa fırladı. Ayağa kalktığında korseyle çevrelenmiş göbeği masayı devirmişti. Çaktırmadan masayı tekrar kaldırdı.Çok mutlu görünüyordu. ''Violet! Buraya gel. Aurora, Gryffindor'a seçilmiş.''
Ne? Portelerin bile beni tanıyor olması gururumu okşamıştı ama bir yandan ürkmüştüm de. Violet olduğunu tahmin ettiğim kadın koşarak şişman olanın yanına geçmişti.
''Aurora bu mu? Dominik'le alakası yok bunun.'' Beni süzerek söylemişti bunları.
''Evet, evet. Git Harold'u getir.'' Şişman olan kış kış yaparak onu gönderdi. Violet koşarak diğer portreye geçmeden hemen önce bağırmıştı. ''Gryffindor'a seçildiğin için tebrik ederim.''
''Neler oluyor?'' Kendimi tutamamıştım. Trende olanlar için zaten yorgundum şimdi de bu çıkmıştı. Tek istediğim yatakhaneme gidip yeni keşfettiğim asasız büyü yeteneğimi denemekti.
''Onun kusuruna bakma. Meraktan öldü de. Cidden meraktan öldü. Haberci baykuşumu alacakken merdivenlerden yuvarlandı. Ben de bu olayı öğrendiğimde yemek yiyordum. Pasta boğazıma kaçtı. Zincirleme ölüm gibi.'' Sonrasında boğazından kükremeye benzer bir ses çıkartarak gülmüştü.
Bugün niye kimse beni anlamıyordu?
''Onu sormuyorum. Beni nereden tanıdığınızı soruyorum.''
''Senin gelmeni uzun zamandır bekliyoruz canım. Evimize geri dönmek için Dominik'le konuştuk ancak o bizi oyalıyor.''
Anlamaz bir şekilde bakınca sonunda derin bir nefes alıp açıklamaya başladı.
''Rothschild hanesine geri dönmek istiyoruz. Bu aptal öğrencilerle konuşa konuşa kendimi kaybediyorum. Bir ben varım, bir en yakın arkadaşım Violet bir de eski eşim Harold. Fazla zor olmaz senin için. Dominik senin evdeki portelerden sorumlu olduğunu söylemiş. Senin iznin olmadan giremezmişiz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Royal Blood || Sirius Black
FantasyTaçın gücünün henüz farkına varamamış bir Prenses mi yoksa gücün sadece taça bağlı olduğunu sanan bir Kraliçe mi daha zekidir? Anne ve kız bağının yere dökülen ilk kanla nasıl bozulduğunu okuyacaksınız. Büyü Dünyası soğuk savaşa hazır olsa iyi olur...