Oy ne kadar fazla olursa bölüm o kadar hızlı geliyor.O yüzden lütfen oylarınızı eksik etmeyin çünkü bende bölüm paylaşmak istiyorum.İyi okumalar🎆
***
"Köpek gibi uyumayı nasıl beceriyorsun?"
Gözlerimi açmam ile onu tam dibimde görmemden dolayı geriye yaslanmam bir olmuştu.Kafasını benden geri çevirerek vitesi çekti ve arabadan indi.
"On dakikamızı seni uyandırmakla geçirdim.O yüzden o kıçını hemen oradan kaldır."Gözlerimi devirip kemerimi çözdüm.Çantamı elime aldıktan sonra kapıyı açıp arabadan çıktım.
Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde bir şey fark etmiştim.Biz hava daha güneşliyken yola çıkmıştık ve şimdi ise hava neredeyse tamamen kapalıydı.Arka cebimdeki telefonumu elime alıp ekranını açtım ve saate baktım.
Ne yani biz tam üç saattir yolda mıydık? Şaşkınlığım ile telefonu geri arka cebime koyup durduğum yerden Jungkook'a bağırdım.
"Şimdi beni bu kadar uzun sürede nereye getirdiğini söyle."Elindeki odunları evin içine atarak bana dönmüştü."Teşekkür etmeye getirdim."
Yumruk yaptığım elimi gevşeterek ilerlemeye başladım.Açık bıraktığı kapıdan içeriye girerek arkadan geri örttüm.Kafamı çevirdiğimde onu karşıdaki şöminenin önünde ateş yakmaya çalışırken görmüştüm.Ev ayriyeten kesinlikle buz gibiydi ve ben bu konuda tamamen hazırlıksız yakalanmıştım.
Sonunda yaktığı ateşin içine son odunları da atarak yerinden kalkmış ve sırıtarak yanıma gelmişti."Kendini evindeymiş gibi hisset Roseanne.Bir daha böyle harika bir mekan göremezsin."
Ön taraftaki koltuğun yanına giderek oturdum.Şu an olan şeyleri hâlâ kavrayamamıştım.Şimdi bu çocuk beni dağ başındaki bir eve mi getirmişti?
"Açsan bir şeyler yiyebilirsin.Dolap tamamen dolu."Yan tarafıma oturup elindeki şalı bana uzattı.Ciddi anlamda çok üşüyordum ve şalı görmem ile kapmam bir olmuştu.
Etraftaki anlamsız bakışlarımı toplayıp kafamı ona çevirdim."Bunu bana neden yapıyorsun?"
İlgilendiği telefonundan kafasını kaldırmış ve bana bakmaya başlamıştı."Sana bir şey yaptığımı düşünmüyorum Roseanne."
Artık cidden sinirleniyordum.Yaptığı davranışlarından hiçbir şekilde bir anlam çıkaramıyordum ve artık saçma sapan şeylerin peşinden sürüklenmekten bıkmıştım.
"Beni neden yanında getirdin ? Beni neden bu lanet mekana getirdin ve benimle neden uğraşıyorsun ?" Yüksek çıkan sesime karşılık yaslandığı koltukta ayrılmış ve bana dönmüştü.
"Aramızdaki şu aptal sorunları bitirmemiz gerektiğini düşünüyorum.Karşılıklı kötü şeyler yaptık fakat bitti gitti.Şimdi önümüzde odaklanmamız gereken ve birlikte çalışmamızı gerektiren durumlar var ve yaptığımız işe bakılırsa biz bunu nefretle yapamayız."
"Bana çok boktan şeyler yaptın Jungkook.Senin yüzünden bacağımı uzun süre kullanamadım ve bacağımı kaybetmenin eşiğinden döndüm.Seninle aramızdaki sorunların çözülmesini istiyorsan mesafeni koru yeter.Provalarımız dışında herhangi bir iletişime girmenin gerekli olduğunu düşünmüyorum."
Gülmüş ve yerinden kalkmıştı.Normalde tanıdığım Jungkook'un o korkunç yüz ifadesini takınıp tehditkar bir cümle kurması gerekirdi.Fakat o bu sefer sinirini sadece gülüşünde saklayıp bulunduğumuz ortamdan ayrılmıştı.
Mutfaktan gelen çatırtı sesleri ile derin bir iç çekip yerimden kalktım.Kapının önünde bir süre bekleyip onu izlemiştim.Dolaptan çıkardığı malzemeler ile bir şeyler yapmaya çalışıyordu fakat ne yapmaya çalıştığını onun da bilmediği bariz belliydi.
Mutfağa girip elindeki bıçağı alarak doğramaya çalıştığı taze soğanları doğramaya başladım.Aniden beni görmeye şaşırmış olmalı ki bir süre beklemiş ve sonra ise dolaptaki tabakları masaya yerleştirmeye başlamıştı.
Doğradığım taze soğanları diğer malzemelerle karıştırıp tavanın içine dökmüştüm.Bir taraftan da içerisine su koyduğum tencerenin kaynamasını bekliyordum.Elimdeki spagettileri tencereye boşaltarak altını kıstım.Çok bir şey değildi fakat en azından bu durumunda karnını doğuracağına şükretmeliydi.
Süzdüğüm spagettiyi tabaklara boşaltarak peyniri üstüne doğradım.Sosu da üstüne dökerek hazır masanın üstüne koydum.Yan tarafta gördüğüm şarap şişesini de elime alıp bardaklara boşalttım.Daha sonra da üzerine giydiği yeni kazağı ile masaya oturan Jungkook'un karşısına oturmuştum.
Konuşmak istemiyordum.Sadece yemek yiyip buradan en hızlı şekilde gitmek istiyordum.Normalde kesinlikle içmezdim de fakat karşımdaki şişe en sevdiğim serinin bir türü olduğu için pes etmem gayet kısa sürmüştü.
Geçen sürenin sonunda ikimizin de önündekilerin bitmesiyle tabakları toplayıp bulaşık makinesine yerleştirdim.Jungkook ise malzemeleri dolaba yerleştiriyor ve masayı toparlıyordu.
"Chaeyoung."
Ve o büyülü ses tonu.
Boynumda hissettiğim sıcaklıklığın tenimi yakması ile birlikte ismimin de karışmasıyla ellerimi tezgaha dayamıştım.Sıcak nefesini en hazlı haliyle arkamda hissediyordum ve bu benim tüm bedenimi kaskatı kesmişti.
hareket edemiyordum."Böyle yapman hoşuma gitmiyor Chaeyoung."Saçlarımı havalandıran nefesi tenime vurmuş ve erimemi sağlamıştı. Zorda olsa ellerimi dayadığım tezgahtan destek alarak arkamı dönebilmiştim.Elleri iki yanımdan da köşelere dayalıydı ve beni kendi bedeninin arasına almıştı.
"Sen normal değilsin."Yüzüne tükürerek söyledim kelimelerim sonucu gülmüş ve kafasını geriye yatırmıştı."İnan bana normal olmayı bende isterdim Chaeyoung."
Kafasını eski konumuna geri getirmiş ve köşelere dayadığı ellerinden destek alarak bana daha çok yaklaşmıştı.
"Her tutku biraz delilik gerektirir Chaeyoung.Ve ben bu durumda biraz daha normal olabilmek isterdim.Sadece aklımı koruyacak kadar."
Bir parça olduğumuz bedenlerimizin arasından kendi bedenini sıyırarak askılıkta olan paltosunu alıp dış kapıyı açtı.
Ben çıkacağını düşünürken o olduğu yerde durup bana seslendi."Artık hazırlanabilirsin Roseanne.Geri gidiyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Climax ❧ Rosèkook
FanfictionBir ruhun içinde bir şey öldü. Gözlerini paslanmaya bıraktı. Ve her zaman hatırlandı, hepsini tozla kaplı bir kitaba gömdü. ( ASKIDA ) [Jeon Jungkook x Park Chaeyoung] ©2019 | Kalonyy