Bilgisayarın başından kalktığımda zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Saate baktığımda çalıştığım bara gitmem gerekiyordu. Hemen üzerime bir kazak ve bir ceket giyip altıma da siyah kotumu giydim. Hızlıca evden çıktım.Bara geldiğimde her zamanki gibi bar tıklım tıklım doluydu. Ben barda garsonluk yapıyordum. Yine yoğun bir gün olacağını düşündüm. O sırada yanıma gelen Jiminle uzun düşüncelere daldık.
"Neden her gün bu kadar kalabalık olmak zorunda ki?"
"Aynen Jae In. İnan bende bunu düşünüyorum"
"E bir yerden başlayalım o zaman"Yaklaşık bir buçuk saat sonra nihayet biraz dinlenebilecektim.
"Bugün burada garip insanlar var"
"Jimin-ah her zaman garip bir yerdi burası yeni farketmene üzüldüm"
"Hayır ben ciddiyim. Şu masadaki çocuğu görüyor musun? Gerçekten garip biri"
"Neden böyle düşündün?"
"Hiçbir şey konuşmuyor. Adamın siparişini bile zor duydum. Bir de geldiğinden beri bizim çalışanlara bakıp duruyor."
"Derdi ne acaba? Neyse sen boşver onu yarım saate çıkarız zaten"
"Sen yine de dikkat et! Sonra Jimin söylemedi deme"
"Hı hıı tamam Jimin~"❦ ❦ ❦
Bugün aklıma gelen şeyle birlikte hemen hazırlanıp dışarı çıktım. Jin'i internet üzerinden bulmam zor bu yüzden onun gidebileceği yerlere uğramam gerektiğini düşündüm. Her ne kadar rastlamamız zor bile olsa eğer gittiği bir yer varsa orası annesinin mezarı olabilir.
Annemle onun annesi eskiden çok yakın arkadaştı. O yüzden ortak arkadaşları vardı. Annem onların aracılığıyla Jin'in annesinin öldüğünü öğrenmişti. Aynı şekilde ben de mezarının yerini öğrenip oraya gidecektim.
Mezarlığa geldiğimde tabi ki kimseye rastlamamıştım. Ne bekliyordum ki zaten. Jin'i görmeyi falan mı? Saçmalık. Her ne kadar böyle düşünsem bile yine de onu görmeyi çok isterdim. Onu çok özledim ve nerede olduğunu çok merak ediyorum.
Mezarlıktan ayrılırken dikkatimi bileğimde olmayan bilekliğim çekti. Asla bileğimden çıkarmadığım bilekliğimi ne zaman ve nerede düşürdüğümü bilmiyordum. Ama onu bulmak zorundaydım.
Ben her ne kadar Seokjin'e yaklaşmaya çalışsam da sanki evren bana oyun oynuyordu. Elimde olan ona dair tek şeyi de kaybetmiştim işte. Bu düşüncelerle koşarak eve gittim ve her yeri didik didik aradım. O bilekliği çıkarmadığıma emindim. Bu yüzden dışarda bir yerde düştüğünü anlamıştım.
Saatlerce bilekliği aradıktan sonra bir anlığına işten atıldığımı anımsamıştım. Her şeyden önce hayatta kalmam gerekliydi. Kafeden kovulduğum için kendime yeni bir iş bulmam gerekecekti. Tabi bundan önce bugünkü part-time işime gitmem gerekliydi...
❦ ❦ ❦İşten eve döner dönmez kendimi sıcacık yatağıma attım. Acilen bir iş bulmam gerekiyordu. Yoksa bu aydan sonra evsiz kalacaktım. Hayatımı sürdürmek için hem eğitime hem de paraya ihtiyacım var. Ama ikisi aynı anda olmuyor. Okul parası , kira , kişisel giderler bunların hepsi için paraya ihtiyacım var. Ama bunları karşılayacak kadar param yok. Sanırım bir süre sonra okulumu dondurmam gerekecek.
Birkaç tane part-time iş araştırıp bardaki işime geçtim. Bugün her zamankinden daha boştu. Bu beni her ne kadar sevindirse de az kişi gelirse daha az para kazanacağım acı gerçeğini de ortaya çıkarıyordu.
Kapının çaprazındaki masaya siparişini verdikten sonra birisinin bana seslenmesiyle arkama döndüm. Uzun süre etrafa bakındım ancak benimle göz teması kuran kimseyi göremedim. O sırada masanın üzerindeki zarfı farkettim. Zarfın içini açtığımda gördüğüm şeyle adeta şaşkına dönmüştüm...
#####################################
Bir anda bu fice devam etmeye karar verdim. Aslında kafamda hoş bir olay döngüsü yapmıştım ve boşa gitsin istemedim. Oy verip yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑾𝒉𝒆𝒓𝒆 𝑨𝒓𝒆 𝒀𝒐𝒖? ❦ 𝐾𝑖𝑚 𝑆𝑒𝑜𝑘 𝐽𝑖𝑛
Fanfiction"Nerede olduğunu bilmek istiyorum Kim Seok Jin..." ❦