twenty six

2.2K 204 93
                                    


Helllooooo, yeni bölümle karşınızdayım. Şu sıralar az Tony olduğunun farkındayım ama bunlar geçiş bölümleri gibi bir şeyler sjaahdhsfh Sonrasında bol bol Tony göreceksiniz. Hikaye artık yavaş yavaş şekillendi aklımda. Böyle otuzlu bölümlerde final yapacağım gibi duruyor. Güzel bir final yapacağım yani yapmak için elimden geleni yapacağım. Neyse, iyi okumalar. Bol bol yorum yapmayı unutmayın. Sizi seviyoruuum :*

Not: Beni takip ediverin kuzularım, tekrar love you 3000. Byee :*

Y/N;

Elimdeki bardağı dudaklarıma götürürken derin bir nefes alarak çayımın kokusunu içime çekmiştim. Aslında kendimi kahve insanı olarak tanımlayabilirim ama hamile olmam bu aralar kafeinden uzak durmamı gerektiriyor. Sıcak çay boğazımdan aşağıya kayarken gülümsedim. En üst kattaki bir camdan şehri izlerken sıcak bir çay iyi hissetmenizi sağlıyordu. Kapı aralanma sesi duyduğumda kafamı hafifçe sola çevirdim ve aralıktan kafasını uzatmış bana bakan kişiye tebessüm ettim. Gözleri elimdeki bardağa takıldığında kaşlarını kaldırmıştı. Bardağı hafifçe salladım.

"Sakin ol, çay içiyorum."

"Umarım içine şekeri boca etmemişsindir."

Kafamı iki yana salladım. "Sadece biraz bal." Aldığı cevapla tatmin olmuş olacak ki gülümsemişti. "Sağlıklı. Yemek yedin mi?" Bunu sorarken artık tamamen içeriye girmişti. Elindeki poşetleri tezgaha koyarken tekrar bana bakmıştı.

"Ee... acıkmadım."

"Y/N! Düzgün beslenmen gerekiyor. En son ben çıkarken bir şeyler yedin. O da basit bir kahvaltıydı. Ve... neredeyse altı saat olmuş. Öğünlerini ihmal etmemen gerekiyor."

"Stephen... acıksam yerdim. Benimle doktorculuk oynama!" mızmızlanarak konuştuğumda gözlerini kısarak bana baktı. "Ben senin doktorunum, unutma."

Bazen doktor tavırlarıyla beni bunaltıyor olsa da ona minnettardım. Hiç bilmediğim bir şehirde birden bire karşıma çıkıp bana yardım eden bu adama büyük bir minnet borcum vardı.

"Hey, hanımefendi! Siz iyi misiniz?"

Başım dönmeye başladığında tutunacak bir yer ararken koşup kolumdan tutan adama kafamı sallayarak cevap vermiştim.

"İyi olduğunu sanmıyorum. Bana tutun." Ayakta duracak halim bile olmadığından teklifini reddetmemiştim ve ona tutunmuştum. "Başın mı döndü?"

"Evet ve midem bulanıyor."

"Hamile misin?" Kafamı olumlu anlamda salladım. "En son ne zaman bir şeyler yedin?" Düşündüğümde dün öğlenden beri bir şey yemediğim aklıma geldi. Bunu ona söylediğimde ise mavi gözler sinirle bana dönmüştü. "Kendini ve bebeği öldürmeye çalışmıyorsundur umarım. Bana gidiyoruz." Kaşlarımı çatarak kolumu ondan kurtardım. "Sen beni ne sandın acaba?!" Gözlerini devirerek elini uzattı. "Ben Stephen Strange. Beyin cerrahıyım. Ve emin ol, en iyisiyim. Sadece yardım etmeye çalışıyorum. Belli ki buraya ilk gelişin ve her şeye yabancısın. Bırak da sana ve bebeğine yardım edeyim." Biraz olsun yumuşarken elini sıktım. "Y/N-SN, haklısın. Buraya yabancıyım. Bir an için bile kötü bir niyetin olduğunu sezersem seni mahvederim." Tehdidime gülerek karşılık verdi. "Tamam,anlaştık. Hadi gel, arabam şurada."

Yerimden kalkıp yanına gittiğimde poşettekileri çıkartmaya başlamıştı. "Tavuk seviyorsundur umarım?" Ona bakıp gülümsedim. "Evet, severim. Usta bir şef yapmışsa bayılırım."

"Şanslısın, her şeyde harika olduğum gibi yemek yapmakta da harikayım."

Egoistliğine gülüp alay etmek istemiştim ama bu tavrı bana Tony'i hatırlatmıştı. O da her şeyde harika olduğunu iddia ederdi. Ki doğruydu bu, her şeyde harikaydı. Babalık dışında. Aslında internette gördüğüm haberlere göre onda da fena sayılmazdı. Çocuğuna bir aile verecekti. Pepper ile düğün hazırlıklarına başlanmıştı bile. Stephen uzun bir süre sessiz kaldığım için kafasını eğip yüzüme baktı.

The Physicist of my heart (Tony Stark × Reader)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin