11

1.2K 183 62
                                    

Gözlerini açtığında oturma odasının koltuğunda yatıyordu Wooyoung. Sanırım burada uyuyakalmıştı. Çok saçma bir rüya görmüştü. Oturma odasının avizesi üstüne düşüyor, beyaz büyük kanatları olan San ise onu kurtarıyordu. Meleğe benziyordu o haliyle. Aslında o hep bir meleği anımsatıyordu. Belki de San'ı kanatlı bir şekilde görmesinin nedeni bu idi. Ne kadar ilk tanıştıklarına kavga etmiş olsalar da yürüyebilmesini San sağlıyordu. Yani hayatına bir melek gibi girmişti genç oğlan.

Cam parçalarının birbirine çarpma sesine benzer bir ses duydu. Sanırım hizmetçiler gecenin bu saatinde hala evdeydi ve cam bir eşya kırmıştı. Koltukta oturur hale geldiğinde aslında öyle olmadığını gördü. Ve daha yeni olanların bir rüya olmadığını.

Avize gerçekten düşmüştü. Cam sesi ise avizenin parçalarını toplayan San sayesinde çıkmıştı. Avize gerçekten düşmüşse peki San'ın kanatları neredeydi?

Wooyoung'un ayıldığını fark eden San cam toplama işini bırakıp Wooyoung'un yanına geldi. Wooyoung ona şaşkın gözlerle bakıyordu.

"Hey Wooyoung iyi misin? "

"Se-Senin kanatların vardı. "

Ve San Wooyoung'a bir kez daha yalan söylemeye başladı.

"Ah onlar yüzünden mi bu kadar şaşkınsın. Onlar tabiki de gerçek değildi. Yetimhanede küçük çocuklar güvende olduğunu hissetsinler diye melek taklidi yapardım. O, o zamandan kalma. Arada bir eski günleri özlediğimde takasım geliyor. Gerçi bir avizeyi tutacak kadar güçlü olduklarını bilmiyordum. "

Wooyoung baygınken bu konuşmanın alıştırmasını yapmıştı kendi kendine. Wooyoung'a daha inandırıcı gelmesi için cümlelerinin sonunda sırıttı. İnanmış gibi görünüyordu.

"Tanrım bir an gerçekten o acayip yaratıklardan olduğunu sandım. Ne kadar aptalım. "

San'ın içinden hayır aptal değilsin demek geçsede cevap olarak sadece sırıtmayı seçti.

"Hadi seni odana götüreyim. Avizeyi kaldırmaları için sabaha birini çağırırım."

Wooyoung'un odasına vardıklarında San Wooyoung'un yatağa yatmasına izin vermiş hatta gitmeden önce üzerini örtmüştü. Bu sadece o an öylesine yaptıgı bir şey gibi gelse de sonradan bir garip hissetmişti San.

Wooyoung'da San odadan çıktıktan sonra aynı garip durumu yaşamıştı. Belki de oğlan işi gereği yapmıştı ama Wooyoung içinden bunun sadece iş olmaması için umut ediyordu. Evet ediyordu. Hatta garip bir şekilde onun için endişeleniyordu. Şu an olduğu gibi. Aklına sürekli San'ın kendisini aziveden kurtardığı aklına geliyordu. Wooyoung'a bir şey olmasın diye onu korumak için üstünü kollarıyla kapatmaya çalışmıştı. Ne kadar o takma kanatlar onları kurtarmış olsada San büyük ihtimalle sırtından yaralanmıştı. Birlikte odaya yürürken sürekli sırtında bir şey var mı diye bakmaya çalışmıştı ama San sürekli onun arkasından geliyordu bu yüzden sırtını görememişti. Daha fazla dayanamamış yataktan çıktığı gibi sopasıyla beraber ilaç dolabına gitmiş kesiklere sürülen kremleri ve bir de bandaj alıp San'ın odasının önüne kadar gelmişti. Başta kapıyı tıklayıp içeri girmeyi düşünse de sonradan uyuyor olabilme ihtimaline karşı vazgeçmişti. Kremleri ve bandajı kapının önüne koyup odasına geri döndü.

San aslında uyumuyordu. Hatta Wooyoung'un odasının önüne geldiğini bile biliyordu. Çok keskin bir kulağı olduğu söylenemezdi ama Wooyoung'un sopasının sesini sağırlar bile duyabilirdi. Özellikle gece etraf çok sessizken. Wooyoung'un odasının önünden gittiğini fark edince kapıyı açıp arkasından baktı. Neden gelmişti ki? Tam kapıyı kapatacakken kapının önündekileri gördü. Ufak bir gülümseme belirdi yüzünde. Yerde olan eşyaları alıp odasına döndü. Aslında bunlara gerek yoktu. Evet sırtında ve kanatlarında kesikler oluşmuştu ama bir kaç dakika sonra kesikler tamamen yok olmuştu. Yine de sırf Wooyoung şüphelenmesin diye tshirtünü çıkarıp sırtına bandajı sardı. Bandajın bir kısmınıysa tshirt giydiğinde görünecek şekilde omzuna sardı.

Bir yandan da Wooyoung'un aslında sert görüntüsünün ardında sımsıcak bir kalbi olduğunu düşünüyordu. Wooyoung'un kaderinde ki kişi gerçekten çok şanslıydı.

red string of fate | woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin