13

1.2K 182 169
                                    

Bunu neden yaptığını bilmiyordu. Amacı onu birine aşık etmekti. Ondan hoşlanmak değil. Onun öpüşüne karşılık vermemeliydi. Ama ondan çok etkilenmişti o an. Ona kızamıyordu kendisini öptüğü için. Kendine kızıyordu karşılık verdiği ve ondan etkilendiği için. Şu an bir insan formunda olsa da o bir melekti. Ve Tanrı'nın bir insan ve meleğin aşkına izin verdiğini hiç sanmıyordu. Hem Wooyoung'un ondan hoşlanıp hoşlanmadığını bilmiyordu. Belki de oğlan sadece anın büyüsüne kapılmıştı.

Öpüşmelerini ayıran San olmuştu. Aklına görevinin bu olmadığı gelmişti. Ama onu da kırmak istemiyordu. Bu yüzden oğlana bacağı yaralı olduğu için dinlenmesini söyleyip onu odasına götürmüştü.

Şimdi ise ikisi de kendi odalarında dışarıda olan şeyi düşünüyorlardı. Wooyoung pişman değildi.San'dan hoşlanıyordu hatta San'ı ilk gördüğü anda bile onun yakışıklı olduğunu düşünmüştü. Gerçi o gün neden kendini tutamayıp San ile kavga ettiğini bile bilmiyordu.

Hal böyleyken ikisi de akşam yemeğini reddetmiş Baekhyun'u yalnız bırakmıştı.Baekhyun neden ikilinin yemeğe gelmediğini biliyordu. Onları öpüşürken görmüştü. İkilinin kendisi gibi acı çekmelerini istemiyordu. Bunun yanlış olduğunu biliyordu. Onları uyarmak istiyordu ama aşkın ne derece güçlü olduğunu, ne derse desin bir şekilde tekrar birlikte olacaklarını biliyordu.

Aslında Baekhyun birçok şey görmüştü. Mesela dün kaza anını da görmüştü. San'ın kanatlarını da görmüştü. Hatta kanatların takma olmadığını ve Wooyoung bayıldıktan sonra birden kanatların yok olduğunu bile biliyordu.

Wooyoung'a sürekli o günü sormasının nedeni San'ın melek olduğunu öğrenip öğrenmediğiydi. Gerçi öğrense bile Baekhyun'a anlatacağını sanmıyordu ama yine de denemişti.

Eli cebine gitti ve beyaz mendili çıkardı Baekhyun. Üzerindeki yanmış tüy olan mendili. Ve anıları zihnini doldurdu.

Baekhyun da bir melekti. Eskiden. Onun görevi sanattı. İnsanların sanata yönelmesini sağlıyordu. Ya da sanatı bırakmış insanları tekrar sanata yönlendiriyordu. 12.gonga yetişememiş ve Tanrı tarafından ona da görev verilmişti. Kim Chanyeol'u tekrar dansa yönlendirmek. O da insan formunda yapmıştı görevini.

Sahil kenarındaydı Baekhyun ona verilen görevi nasıl yapması gerektiğini düşünüyordu. Chanyeol'u daha önce görmemişti. Junmyeon ona ne yapması gerektiğini söylüyecekti . Ama yine de tedirgindi oğlan. Tedirginken dans ederdi. Kulaklarına dolan müzik sesiyle de dayanamamış dans etmeye başlamıştı ne de olsa o bir sanat meleğiydi. Dansta olduğu kadar sanatın her dalında da yetenekliydi. Gözlerini kapatmıştı. Vücudu kendiliğinden haraket ediyordu. Şarkı bittiğinde gözlerini açtı. Etrafında olan insan topluluğunu farketti. Ve insanlar arasında koca boyuyla her yerden fark edilen Chanyeol'u.

Chanyeol o an aklından sadece tek bir şey geçiriyordu. Bu oğlanla hayatının sonuna kadar dans etmek. Ama sadece oğlanla. Kimse onları izlemeden.

Aynı San gibi Baekhyun'un da sadece üç ayı vardı. Üç ay boyunca hergün kumsala gitmişti ikili. Birbirlerini görme umuduyla.

Baekhyun her seferinde dans ediyordu. Hava yağmurlu olduğu için kumsalda kimse olmasa bile tek bir kişi için her gün dans ediyordu.

İkinci haftanın birinci günü ilk kez konuşmuştu Chanyeol onunla. İkinci haftanın son günü ise ilk kez öpüşmüşlerdi. Baekhyun ilerisini düşünmeden Chanyeol ile sevgili olmuştu. Hatta birlikte bile olmuşlardı.

Hayatı aynı bulutların üstünde uyumak gibi huzurlu geçiyordu. Ta ki kara bulutlar gelene dek.

Bir gün kumsalda dans ederken Baekhyun, Chanyeol'unda onunla birlikte dans etmesini istemişti. Chanyeol yaşadığı bir olay sonrası bir daha kimsenin önünde dans etmemeye yemin etmişti. Tanrı'nın Baekhyun'u gönderme nedeni buydu. Ama Chanyeol o gün Baekhyun'unu daha mutlu etmek için -ki onun hayattaki amacı bu olmuştu- kabul etti. Ve Baekhyun görevini böylelikle tamamladı. Baekhyun'un Chanyeol ile dans etmek istemesinin amacı görevini tamamlamak değildi. Ama yapmıştı. Günün sonunda 12.gong çaldığında Baekhyun kendini Junmyeon'un yanında buldu. Junmyeon ona görevini tamamladığını ama yine de cennete yada cehenneme gidemeyeceğini söyledi. Bir insanla sevgili olduğu için Tanrı onu tekrar cezalandırmıştı. Cezası ise insan olarak hayata devam etmekti.

Başta bu Baekhyun için ceza yerine ödül gibi gelmişti. Artık Chanyeol ile birlikte mutlu mesut yaşayacaklardı. Kiliseden koşar adımlarla çıktı. Chanyeol ile kaldığı eve geldi. Kiliseye gitmeden önce bu evde sevdiğinin göğsünde uyuyordu. Kapıyı çaldı. Uykulu ve meraklı gözlerle açtı Chanyeol kapıyı. Baekhyun tam içeri girip artık melek olmadığını anlatacakken Chanyeol onun kim olduğunu sordu.

Tanrı Chanyeol'un Baekhyun ile yaşadığı tüm anıları silmişti. Baekhyun bir çok kez kendini hatırlatmayı denedi. Ama olmadı. Chanyeol bir ara dans etmeyi bıraktığını bile hatırlamıyordu. Ama Chanyeol her gün kumsala gidip dans ediyordu.

Baekhyun ise cennete ve cehenneme gidemeyeceği için sonsuz hayata sahip olmuştu. Bu yüzden Chanyeol'un hayatında bir çok yer ve zamana uzaktan tanık olmuştu. Hatta Chanyeol'un cenazesine bile.

🌈

Ne üzücü bir bölümdü ha. Ciğerim soldu yazarken. Ama yazdığım bölümlerden en sevdiğim bölüm bu. Umarım sizde seversiniz.

 Umarım sizde seversiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


red string of fate | woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin