Tik tak tik tak....
Kulaklarım hiç geçmeyecek bir işkence gibi uğulduyor. Başım, günlerdir aç ve sussuz kalmanın verdiği acı ve yorgunluk ile ağrıyor. Bütün kemiklerim yer değiştiriyormuş gibi hissediyorumdum.
Tik tak tik tak....
Kaç gündür burdayım ? Sahi kaç gün oldu? Günler , haftalar belkide yıllar? Benliğimi unutturmak için kaç saat yetti onlara? Bir canavar gibiydim.Ellerimin boş kaldığı ilk anda saldırmak ve parçalamak üzere yanıp tutuşuyordum. İçimde kalmış bu öfkeyi dışarı çıkarmak , serbest bırakmak istiyorum. Canavarı serbest bırakmak için yanıp tutuşuyordum.
Tik tak tik tak....
Şu lanet ses! Kulaklarımı tırmalıyor. Bir tür rüyanın içine sokuyor beni. Susmak
bilmiyor. Kesin artık demek için ağzımı aralasamda tek çıkan ses hayvani bir hırıltıdan ibaret kalıyor. Anlamsız ve rahatsız edici .Bu dürtü beni içten içe besliyor. Kan ve Hırs . Zihnim yer edinen iki zehirli kelime ;Kan ve hırs. Kan ve h-TİK TAK TİK TAK TİK TAK....
Ses daha da artıyor , bedenim zangır zangır titriyordu. Başım artık çatlamış gibi
hissediyor ,ağzımdan bir insana ait olmayan nidalar çıkıyordu.TİK ! TAK! TİK ! TAK!...
Ardından ürkütücü bir ses yer edindi karanlık ve puslu yerde.
"Üzgünüm Morgan. Sevgilin seni kurtaramadı. Bu acı dolu ölüme mahkumsun artık."
Duvarlar ve yer parçalanmaya başlıyor. Ellerim hala bağlıyken gelen çaresizlik ile sallanmaya başlıyorum. Sallanmak .Tek elimden gelen bu. Dakikalar sonra bu betonların arasında sıkışacağımın bilinci ile kendimden geçiyorum. Tavandan kopan bir parçanın yüzüme doğru gelmesi-
"Hey hey sakin ol burdayım."
Bedenimin etrafına sarılmış güvenle kollar ile uyanıyorum . Saatlerce koşmuşum gibi nefeslerim hızlı ve kesik. Hala daha kendime gelemeyerek büyük bedenime sarılmış ince kollara tutunuyorum.
Kafamı , ellerim ile sarmaladığım bedenin boynuna usulca koyuyorum. Aldığım her nefeste genzimden içeri tatlı naif bir koku giriyor.
"Burdayım , seninleyim. Yalnız değilsin. Sadece aptal bir kabus hepsi bu . Herşey geçti uyandın ve güvendesin."
Kabus
Uyandım ve bitti
Sadece aptal bir kabus ve artık güvendeyim. Beni sakinleştiren huzur ve güven dolu bir meleğin kanatlarının arasındayım. O burada , senin yanında.
Bu kabuslar 10 gündür beni içten içe bitiriyor.
Bu hayatta değer verğim tek kişiyi 10 gündür farklı şekillerde ölürken görmek ve hatta bunu onun bedeninde hissetmek insanı çıldırtacak cinsten bir duygu . Delirmiş bir insana benziyorum. Acı ve vicdan azabı o kadar gerçek ki bazen sadece basit bir rüya olduğunu unutuyorum. Kendime gelmem zaman alıyor."Al tatlım. Şimdi daha iyi misin ?"
Önüme konan kahve kupası ile kafamı ellerimin arasından çıkardım. Burnuma gelen bol krema ve vanilyalı koku bile beni düşüncelerimden alamadı. Tek düşünebildiğim Kan ve Hırs . Onun yaşamış olduğu kıvrandıran acı, korku o boğucu his .. Tüm bunları benim yüzümden sevdiğim inasının çekmiş olma düşüncesi. Beni içten içe eritiyor .Lanet bir rüya nasıl bu kadar ayrıntılı ve gerçekci olabilir ? Her acıyı her duyguyu hissettim. Sevdiğim insanın bedeninde korku ve acı ile kıvramdım. Onun öyle bir durumda kalma ihtimali bile beni ölüme sürükleyecek cinsten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Ten Life
Science FictionGözlerini her açışında yeni bir bilinmezlik onu kucaklar. Yeni bir hayat, yeni bir mücadele. Hata yapma lüksü yok ve kurallar tamamiyle düşmanın kanlı pençelerinden çıkma. Söz verdiği gibi sevdiğini 10 yaşamda da kurtarabilecek mi ? Yoksa belirsiz s...