Eve dönerken aklıma Tuğba ve Sercan geldi.
"Tuğba ve Sercan orda kaldı!" dedim telaşla. Gülerek cevap verdi bana.
"Onları almaya gidiyoruz şimdi."
"DJ'i ve bu ortamı önceden mi ayarladın?" diye sordum çekingen bir şekilde. Çünkü Tolga da bu planın içindeyse Kuzey'e gerçekten çok kızardım.
"Aslında DJ benim arkadaşım. İstanbul'a geldiğimi duyunca beni çağırdı ben de kırmadım. Tam seni almaya gelirken zaten o herifle seni gördüm. Sonrası da böyle gelişti."
"Anladım."
Geri kalan yol hemen geçmişti. Tuğba ve Sercan beraber bizi bekliyorlardı. Onlar da hemen arabaya bindiklerinde Sercan konuşmaya başladı.
"Dila yerimi kapmışsın. Tuğba olmasaydı inkar ederdim bak." dedi. Gülerek arkaya döndüm.
"Terfi ettim ben sana ne oluyor?" dedim hem gülerek hem de Kuzey'in boşta olan elini tutarak. Tuğba ve Sercan'ın yüzü o kadar komik hal almıştı ki kahkahalara boğuldum. Tuğba hemen söze girdi.
"Ben demiştim. O zaman hayırlı olsun." dedi göz kırparak.
"Hayırlı olsun brocum ve yengecim." Sercan bunu söyledikten sonra aklıma onun 'Tuğba olmasaydı' dediği geldi ve hemen geri arkamı döndüm.
"Sercan bişey sorucam."
"Sor tabi yenge."
"Tuğba olmasaydı derken?" dedim ve Sercan bişey unutmuş gibi heyecanlı bi stresle bana baktı.
"Bak unutturdunuz bana ben bişey yapacaktım." dedi telaşla.
"Ne?"
"Partide yeni dansımı sergileyecektim." Ben de Tuğba'ya ilan-ı aşk edecek sanmıştım. Tabi daha sonra Tuğba'nın yüzünün düşmesi de gözümden kaçmadı. Biz Sercan'la boş muhabbetlere daldık. Bu boş muhabbetler sayesinde yol bize çabuk bitmişti. Bugün Sercan ve Tuğba da bizde kalıyorlardı. Gece çok zevkli olacaktı eminim. Eve girdiğimizde evde kimse yoktu. Hemen annemi aradım nerde olduklarını sormak için ama telefonu kapalıydı. Daha sonra hemen babamı aradım ama onun da telefonu kapalıydı. Telaşımı gören Kuzey hemen "Ne oldu?" diye sordu.
"İkisinin de telefonu kapalı. Başlarına bir şey gelmiş olmasın." dedim.
"Panik yapma bir şey olmaz şarjları bitmiştir. Şimdi ben annemi ararım o zaman sen de annenlerin iyi olduğunu öğrenirsin." Tamam dercesine başımı salladım ve Kuzey annesini aramaya başladı. Selda Teyzenin de telefonu meşguldü. Hemen babası Onur Amcayı aradı ama onun da telefonu kapalıydı. Gerçekten korkmaya başlamıştık. O sırada Sercan ve Tuğba da anne ve babalarını aradılar ama onların da telefonları kapalıydı. Hepimiz telaşla oturma odasına yayıldık. Sonra Tuğba birden bire elinde bir fotoğraf çerçevesiyle ayaklandı.
"Ama bu..." Tuğba'nın gözleri resmen yerinden fışkırıyordu. Kuzey hemen gidip elindeki çerçeveyi aldı ve içinde olan not kağıdını çıkardı.
" Biz çok yakındık. Hepimiz. Biz de sizin dördünüzün de böyle yakın arkadaş olmanızı söylüyoruz size. Çünkü siz hepiniz aynı kaderi paylaşıyorsunuz. Sizi sizden başka hiç kimse anlayamaz. Biz de buna dahiliz. Bizim hiçbirimizin çocuğu olmuyordu. Dört çiftin dördünün de çocuğu olmaması tesadüf değil. Biz bize verilen görevle sizleri büyüttük ama artık gitme vaktimiz geldi. Öbür dünyaya... Yaşadıklarınızın hiçbiri tesadüf değil. Hepsi planlı olaylardı. Hayatınız başından sonuna kadar planlandı ve siz o planlanmış hayatı yaşayacaksınız. Gerçek aileleriniz de asla göremezsiniz çünkü onlar öldü. Size bunları yapan da örgütümüzdür. Ailenizden intikam almak için yapılıyor bunlar. Aileleriniz bu örgüte ihanet etti ama acısını siz çekiyorsunuz. Siz burda aileleriniz ise öbür dünyada. Esir olduğunuz hayatı yaşayın. Tabi yaşayabilirseniz."Ağlıyorduk... Okurken ağlıyorduk biz. Anne ve baba dediğimiz insanlar bizim düşmanımızmış ama biz bunca yıl bunu farkedememişiz. Peki ya gerçek ailelerimiz. Onlar gerçekten ölmüş müydü?
"Iı, hayır ben inanmıyorum. Gerçek ailelerimiz yaşıyor. Hissediyorum hepsi yaşıyor." dedi Tuğba hıçkırıklarının arasında. Hemen sarıldım ona.
"Tuğba... Ben de yaşamalarını çok istiyorum."
"Eminim. Hepsi yaşıyor..."
Kuzey hemen kapıya doğru ilerledi. Kapı açılmıyordu.
"Hayır!! Kapı açılmıyor. Bizi burda tutacak şerefsizler!" Olduğu yerde dönüp duruyordu Kuzey. Sonra Sercan tam açık bahçe kapısına doğru hareket etmişti ki elektrikler kesildi. Hemen telefonların ışıklarını açtık. Kuzey aklına bir fikir gelmiş gibi hızlı hızlı konuşmaya başladı.
"Dila hemen git yukarıdan alabileceğin kadar çok eşya al. Taşınıyoruz gibi düşün."
"Tamam" Hemen yukarı koştum. Tuğba'da arkamdan yardım etmek için geliyordu. Evdeki bütün bavulları aldım. Tuğba ve kendim için benim eşyalarımı, Kuzey ve Sercan için ise o baba dediğim adamın eşyalarını aldım. İki bavul dolmuştu bile. Üçüncü bavula battaniye, çarşaf tarzından şeyler koydum. Dördüncü valizi Tuğba'ya verdim aşağıdan yiyecek alsın diye. Bir daha buraya dönmeyeceğimizi çok iyi biliyordum. Ona göre tüm eşyaları alıyoruz zaten. Beşinci valize ilaç koydum. Altıncı valize ayakkabılar. Yedi ve sekizinci valize kışlık kıyafetler. Dokuzuncu valize yastık koydum. Yeni bir yerlere gidiyorduk artık. Onuncu valize ise şampuan, krem tarzında bakım malzemeleri koydum. Hemen Kuzey ve Sercan'ı çağırdım. Bir bir aşağı indirdik valizleri. Sonra aklıma para geldi. Bize para lazımdı. Hemen kasaya gittim ama para yoktu. Hepsini almışlardı aldıklarınız size yeter der gibi... Geri aşağı indim. Hala ağlıyordum, ağlıyorduk. Kuzey hariç... On tane valizi arabaya yerleştirdik ama bir kişi dışarıda kalıyordu. Hemen Tuğba'yı da ön koltuğa, yanıma oturturdum ve hemen Sercan'ın arabasını almaya gittik. Onların evi de artık hayalet evdi bize... Zaman kaybetmeden Sercan'ın arabasına valizlerin yarısını yükledik ve Sercan'la Tuğba öbür arabaya geçti. Hemen yola koyulduk. Gidiyorduk... Nereye gittiğimizi bilmeden yolların bizi götürdüğü yere gidiyorduk. Kimse konuşmadı eşyalar toplanırken de araba alınırken de. Hepimiz sustuk. Ağır yükümüzün şokundaydık hepimiz. "Nereye gidiyoruz?"
"Yolları takip ediyoruz."
İstanbul'dan çıkalı 5 saat olmuştu uyudum. Uyandığımda durmuştuk.
"Neredeyiz?"
"İzmir." İşte üniversitemi okumak istediğim şehir... Hemen arabadan indim ve bir sahilde olduğumuzu anladım. Bizim değişmez mekanlarımız olan sahilde... Yapacak hiçbir şey yoktu, her şey bir anda gerçekleşti.
"Ne olacak şimdi?" Tuğba'nın bu sorusunun cevabını hiçbirimiz bilmiyoruz. Sahiden ne olacak şimdi? Gerçekten başka insanlar tarafından çizilmiş hayatımızı mı yaşayacağız? Soruların cevapsız kaldığı zamanlardayız. Herkes sessizce denizi izliyor. Yavaş yavaş hava aydınlanmaya başlıyor ve hafif soğuk bir esinti var. Kuzeye çevirdim kafamı. Bana bakıyordu. Hemen kalkıp üzerimize örtecek bir şeyler getirildi. Kuzey bana güç verirmişçesine battaniyeyi üzerimize sardı. Birbirimize sarılıyorduk battaniyenin altında. Karşımızda Tuğba ve Sercan da aynı durumdaydı. 2 tane battaniye alabilmiştim. Sercan konuşmaya başladı.
"Sanırım böyle yok olup gideriz."
"Ne yani sonumuz böyle mi bitecek. Sessiz sakince ölüp gidecek miyiz?"
"Ne yapalım Tuğba. Paramız da yok. Bu yiyecekler tükenecek." Sercan iyice umudu kesmişti. Ne oluyordu yahu daha baştayız. Hemen ayaklandım.
"İş buluruz. Bizim kalmamız için lojman tarzı işler var o işlere gireriz."
"Bu adamlarda zaten iş buldururdu bize."
"Yapma Sercan. Daha en baştan umudunu kesme! Biz bunu yaparız. Yapıcaz!"
"O adamları bulacağız. Bulmamız gerek!"
"İş bulalım önce Kuzey."
"Aynı zamanda adamların peşinden gideceğiz." Gaza gelmiştim hemen herkesi ayağa kaldırdım.
"Bu yolun sonuna kadar hep beraber olacağımıza söz veriyorum!" dedim. Sonra hepimiz birden söyledik.
"Bu yolun sonuna kadar hep beraber olacağımıza söz veriyorum!"
"Tamam şimdi plan yapıyoruz. Bence gece burada arabaların içinde uyuruz. Geriye kalan vaktimizi de burda plan yaparak geçiririz sonra da harekete geçeriz."
"Çok güzel fikir yenge!" İşte Sercan da kendine geldiğine göre bizi kimse tutamazdı. Sonra bir baktım ki daha yeni sabah oluyordu. "Yalnız daha yeni sabah oluyor." dedim biraz üzgün bi ifadeyle.
"Sıkıntı yapma yenge. Biz de biraz etrafı gezeriz fena mı olur?"
"Evet çok mantıklı."
Arabaya yöneldiğim sırada birisinin ayaklarımı tuttuğunu hissettim ve korkuyla bir çığlık attım. Hemen ayağıma baktığımda tutanın Kuzey olduğunu farkettim ve derin bir oh çektim. Kuzey ben çığlık atınca hemen uyanmış. Ne ara uyudu bu çocuk? "Ne oldu? İyi misin? Dila!" onun bu hali beni gerçekten çok güldürmüştü.
"İyiyim bir an ayağımı başka birisi tutuyor sandım ve korktum."
"Senin ayağını benden başka kimse tutamaz!" Kaşları çatık bir şekilde bunu söyledikten hemen sonra geri uyudu. Uyku sersemi ne dediğini bilmiyor galiba. Hemen yanına çöktüm ve ben de onunla birlikte uyumak için gözlerimi kapattım.
"Gezmeye çıkmıyor muyduk?"
"Siz Sercan'la gidin biz biraz uyuyacağız."
"Tamam"
Onların gittiğinden emin olunca iyice Kuzey'e sarıldım ve öylece uyudum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
JÜPİTER
Teen FictionHiçbir şey tesadüf değildir aslında. Hepsi önceden belirlenmiştir bizim için. Bünyemize en uygun olaylar aktarılmıştır yaşanacaklara. Herkes yaşadığını kaldırabilir aslında. Tesadüfen karşılaşan ama aslında baya önceden birbirlerini tanıyan iki genc...