Eve geçtiğimizde başta annemlerin bizi arkadaş sanmaları komiğime gitmişti. Misafirlerimiz Antalya'da yaşıyorlarmış İstanbul'a da babam çağırmış. Meğersem bu çocukla biz daha bebekken oyunlar oynuyormuşuz. O nasıl oluyorsa? Her neyse artık yemek faslı gelmişti. Bu benim için baya güzel bi haber çünkü isminin Kuzey olduğunu öğrendiğim uyuz, yemekten sonra giderdi herhalde. Yemeği yerken pat diye kendimi tutamayıp "Kuzey sen yemekten sonra mı gidiyorsun?" diye sordum. Ah salak kafam... Kuzey'in gözü birden bire kocaman oldu ve öksürmeye başladı. Tabi ben o sırada utançtan ve biraz da korkudan dudaklarımı ısırıyordum. Napim ağzımdan kaçtı. Annemler ve Kuzey'in annesi gil soran gözlerle bana bakarken bi yandan da Kuzey'e öksürüğü için yardımcı oluyorlardı. Kuzey öksürüğünü en sonunda sonlandırıp bana çok pis bi bakış attı. Hemen Kuzey'in annesi Selda Teyze "Kuzey nereye oğlum?" diye bi soru sordu. Kuzey de hemen olayı toparlayabilmek için " Sercan gile gidiyorum anne özlemişim biraz vakit geçiririz diye düşünmüştük." dedi.
"Oğlum sen daha bu sabah Sercan'la buluşmadın mı? Yeter bence burda kal ayıp olmasın."
"Ama baba..."
"Oğlum baban burda kalmanı söyledi hem ayıp olur hadi sen yemeğine şimdi devam et." dedi ve yemeğine geri dönüp bi yandan da annemlerle sohbet etmeye başladı.
~Yemek bitmişti ve annem benim karşımdaki odayı Kuzey'e vermişti. Kendi odalarının karşısındaki odayı da Selda teyzelere vermişti. Keşke tam tersi olsaydı hiç değilse odalarımız bu kadar yakın olmazdı. Yemekten sonra odama geçtim ve Tuğba'ya mesaj yazmaya başladım.
"Tuğbammmm yardım et misafir çocuğu bugünkü çocuk çıktı. Üstelik tam benim odamın karşısındaki boş odada kalıyoooğğ (hüngür hüngür ağlayan emoji)." Gecikmeden mesaj geldi.
"Yok artık! O oda benimdi bi kere. Sevgi Teyzeye inanamıyorum üzdü beni... ""Bunu mu düşündün gerçekten?!"
"Biraz evet biraz hayır. Sabahları bize gel onu görmek zorunda kalmazsın."
"Tamam o zaman bir hafta boyunca akşama kadar sizdeyim ;)"
Telefonu kapatır kapatmaz odaya Kuzey daldı. Tabi bi anda içeri dalınca zıpladım resmen. Hızlı ve sinirli adımlarla yanıma doğru geliyordu. "Yemekte yaptığın da neydi öyle?"
"Valla ağzımdan kaçtı."
"İyi o zaman ben de ağzımdan sabahları Tuğba gilde kalacağını kaçırırım, ödeşmiş oluruz." dedi ve gözlerim kocaman oldu. Mesajlaşmıştım aramamıştım ki Tuğba'yı.
"Yuhh! Müneccim misin??"
"Galiba birilerine mesajlaşırken konuşarak mesajlaştığını öğretiyorum.
"Yok artık sen beni mi dinliyorsun?"
"Hayır tam kapının önündeyken kulak misafiri oldum."
"Olma!"
Annemler aşağıdan çağırdılar yoksa sövücektim ve yine bu şahısa borçlu kalıcaltım. Hemen aşağı indik ve anında Kuzey "Dila sen her gün mü sabahları Tuğba gile gideceksin??" dedi ve ben düştüm. Evet düştüm... Kuzey bi yandan çaktırmadan gülerken annemler ve Selda Teyzeler beni kaldırdı. Tabi bu sefer annem hemen söze girdi. "Kızım misafirimiz var bir haftalığına Tuğba'yı görmesen de olur evde kalıyorsun."
"Anne Tuğba'yı zaten uzun zaman sonra bugün gördüm ama..."
"Kuzey'le gez."
"Olmaz."
"O zaman evde kalıyorsunuz."
"Sevgi, dışarıda hem Sercan'la hem de Tuğba'yla otursunlar o zaman en azından hepimizin istediği olur."
"Tamam o da olur. Amaaa ikinizin kaynaştığını görücez."dedi annem. Babama hayatımın birazını kurtardığı için teşekkür öpücüğü attım ve "Tamam." diyip hemen odama çıktım. Çok uykum vardı kafamı yastığa koyar koymaz uyumuşum...~
Sabah uyandığımda annem ve Selda Teyzenin hazırladığı muhteşem kahvaltıya indim hemen. Sabah sabah çok iştahlıydım. Yemek yerken anneme "Ben az sonra çıkıcam istediğin bişey var mı?" dedim. Anında olaya Kuzey'i de dahil etti.
"Kuzey de gelsin. Tuğba'yı ara Kuzey de arkadaşını arasın hep beraber gidin."
"Sevgi teyze hiç gerek yok gerçekten."
"Kuzey oğlum Dila'yla beraber bu evden çıkıyorsunuz." diye ekledi Selda Teyze. Bi "off" çektikten sonra kahvaltıdan kalktım ve Tuğba'yı arayıp durumu anlattım. Ne yapalım bu kadınlara baş edemezdik. Kuzey'de Sercan'ı arayıp yanıma geldi.
"Hadi o zaman çıkalım."
"İyi tamam dünkü mekan dedim ben."
"Zaten oraya gidiyoruz."
"Tamam ben taksi çağırıyorum."
"Gerek yok benim arabamı getirmişler onunla gideriz."
"Tamam çıkalım hadi."
Kuzey'le aynı yaştaydık. Yalnızca o benden 4 ay büyüktü ve 18 yaşına girdiği gün ehliyet almış. Bu ne hız? Bu ne acele? Kafeye geldiğimizde Tuğba'yı görünce hemen ona doğru yöneldiğim an Kuzey kolumdan tuttu ve "Sakın koşma." dedi. İstemsizce tamam bile demeden durdum. Sercan ve Tuğba dün birbirlerini gördükleri için çoktan aynı masaya oturmuş bizi bekliyorlardı. Yanlarına oturduğumuzda Tuğba'nın kulağına eğilip "Hayırlı mı olsun?" dedim gülerek. Omzuma bi vurdu ama ne vurma. "Omzum göçtü teşekkür ederim." diye bi bağırma gibi bişey oldu bende o an. Tabi Kuzey Bey durur mu hemen gözünü dikerek pis bir bakış daha attı. Bu çocuk böyle bakmayı nerden öğrenmişti ki? "Ne içiyoruz?" dedi hemen Tuğba o bakışların gitmesi için. Ben de hemen "Limomata." diye ekledim. Kuzey hala gözlerini üzerimden çekmemişti. Bana bakarken "Ben de aynısından." dedi. Korkmaya başlamıştım. Hayır yüzü o kadar masum duruyordu ki tam olarak gözünü de dikemiyordu. Ben onu izlerken Tuğba "O zaman ben de bi limonata alırım." dedi. Sercan hemen garsonu çağırıp "Bize 4 tane limonata getirir misiniz?" diye siparişi verdi. Tabi Kuzey hala bana bakıyordu. Dayanamayıp "Hayırdır??" dedim gözünün içine bakarken.
"Saçların kızıl ve gözlerin mavi. İkisi de çok nadir bi güzellik." dedi ve ben şokta kaldım. Hemen ağzımdan müthiş bi cevap kaçtı.
"Senin de saçların sarı ve gözlerin mavi benden geri kalır bi yanın yok." bunu biraz bilmişçesine söylemiştim doğrusu. Ne yapsın gülmüştü. Çok mu güzel gülüyordu ne? Off hayır olamaz böyle düşünemem. Çok saçma olur. Hem ben ondan nefret bile ediyorum o da benden tabii. Hemen kafamı hızla iki yana salladım ve gözlerimi tam açtım. O hala gülüyordu ama. Çok da güzel bakıyordu... Neyse ki limonatalarımız gelmişti ve dikkatimiz az da olsa dağılmıştı. Tuğba beni alttan dürterek sessizce "Hayırlı olsun mu?" dedi ve kahkaha attı. Bişey yapamadım çünkü gözümü ondan alamıyordum. Sonra bi kız geldi, mor saçları vardı. Güzel de değildi yani. Tam yanımızdan geçerken Kuzeye çarptı ve yere düştü. Bilerek yaptığı çok belliydi. Kuzey hemen ayağa kalktı ve "İyi misiniz?" dedi. Kız daha ağzını açmıştı ki ben hemen söze girdim.
"Oyunculuğun çok kötü." deyip Kuzey'den önce kızı kaldırdım ve kız hemen kaçtı gitti. Kuzey'e döndüğüm an göz göze geldik. Öyle bi bakıyordu ki bakışında işte bu kız benim kızım der gibi bişeyler vardı. Gözlerimi onun gözlerinden ayırıp hiçbir şey olmamış gibi limonatamı içerken Sercan birden bire konuşmaya başladı "Yalnız ben hala şoktan çıkamadım o neydi öyle Dila, muhteşemdim benden söylemesi." dedi elleri havada bi şekilde. Büyük bi kahkaha attım ve "Bu tip yapmacık kızlara gelemiyorum." diye ekledim.
"Bizdensin o zaman." Sercan bunu deyince nedense bi heyecanlandım. Ne bileyim yani mutlu oldum. Sercan ve Kuzey çok iyi çocukluk arkadaşılarmış. Kuzey gil 3 yıl boyunca İstanbul'da yaşayıp babasının işi için Antalya'ya taşınmak zorunda kalmışlar. Zaten Sercan'la da orda aileleri sayesinde tanışmışlar. Üç yaşındalarmış o zamanlar. Beş yıl sonra Sercan'lar da babasının işinden dolayı İstanbul'a taşınmışlar. Ama bu arkadaşlıklarına engel olmamış, hala buluşup görüşmüşler. Şimdi ikisi de kocaman adam oldu. Baksanıza 18 yaşındalar. Yani diyorum ki bu arkadaşlık böyle mükemmelse, Sercan'da benim hakkımda böyle düşünüyorsa Kuzey neden düşünmesin? Niye bilmem ama Kuzey de böyle düşünsün istiyorum. Biraz sessizce oturduktan sonra kafeye 5 kişilik bi kız grubu geldi. İnanır mısınız hepsinin gözü Kuzeydeydi. Tam yan masamıza oturdular ve Kuzey'e bakıp bakıp güldüler. Hatta onlardan birisinin baya sesli sesli 'Şu sarışın çocuk çook yakışıklıı.' dediğini duydum. Yüzsüze bak bide sesli sesli söylüyor. Hemen ayağa kalktım. Bir dakika, ne yapabilirim ki? Hemen aklıma gelen ilk fikirle "Hadi gidiyoruz." dedim. Hayır bunu bağırarak söylememin sebebi neydi? Bütün kafe şuan beni izliyordu. Kuzey hemen kolumdan tutup beni oturttu. Ne duruyorsunuz der gibi bi bakış attım. Tam yine kalkıcakken yine kolumdan tuttu ve eğilip "Arka masadaki kertenkeleler ağızlarının suyu akarken sana bakıyorlar ayağa kalkma." dedi. Beni mi kıskandı o? Daha sonra cüzdanından para çıkartıp bardaklardan birinin altına koydu. Hemen kolumu tutup masadan kalktı. Kolumdan ne istiyor bu benim? Tabi ben bişey de diyemedim o sırada bize bakan kızlara pis pis bakışlar atarak kafeden çıktım. Arabaya binince Sercan "Nereye gidiyoruz?" deyince gözler hemen Kuzey'e kaydı. Araba onundu nereye götürürse götürürdü. "Şimdi eve gidip hazırlanıyoruz. Sahil kenarında parti var oraya gidiyoruz."
"Kimin partisi?"
"Hülya."
"Ha şu çocukluk aşkın olan Hülya."
Sercan bunu dedikten sonra içimde bişeyler oldu. Neden çocukluk aşkının partisine gidiyoruz ki? Konuyu değiştirmek için ortaya bi soru attım. "Saat kaçta başlıyor?"
"Akşama doğru başlar."
"Tamam o zaman hadi eve gidip hazırlanalım."
Göz devirdi ve "Ben de öyle demiştim." dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
JÜPİTER
Fiksi RemajaHiçbir şey tesadüf değildir aslında. Hepsi önceden belirlenmiştir bizim için. Bünyemize en uygun olaylar aktarılmıştır yaşanacaklara. Herkes yaşadığını kaldırabilir aslında. Tesadüfen karşılaşan ama aslında baya önceden birbirlerini tanıyan iki genc...