If You Love

Nineteen

Aradan geçen dört ayın ardından Jimin'in karnı belirginleşmeye başlamış, bu da Jeongguk'un daha fazla eşini kıskanmaya başlamasını sağlamıştı. Evet, Jeongguk eşi konusunda fazlasıyla kıskançtı ve bunu belli etmeyi de severdi. Çünkü onu kıskandığı zaman eşi sinirlenirdi ve Jeongguk'a göre çok tatlı tepkiler verirdi. Jimin'in bu sinirlenmeleri, Jeongguk'un Jimin'i kucağına alıp bebeklerini ve Jimin'i sevmesiyle sonuçlanırdı. Sanmayın ki, Jeongguk'un kıskanmaları Jimin'i kısıtlıyordu. Hayır, sadece Jimin'in sinirlenmeleri Jeongguk'un hoşuna giderdi.

Jeongguk'a göre sevdiği insanda gelişen bir mucizenin yerini hiçbir şey dolduramazdı. Bunu Jimin'e söylemekten de çekinmezdi. Eh, sonucunda da eşinden bir sürü öpücük alırdı Jeongguk.

Jeongguk en çok gece yataklarına yattıklarında eşinin içinde gelişen mucizeyle birlikte onun kaslı göğsüne sığınmasını severdi. Jeongguk ve Jimin'e göre dünyanın en huzur verici zamanıydı böyle geceler.

Eh, bir şeyi söylemeyi unuttum değil mi? Jeongguk ve Jimin'in bebekleri bir oğlandı! Tam da Jeongguk ve Jimin'in isteğine göre bir şeydi bu. Jimin, mucizeleri Jeongguk'a benzeyebileceği için fazlasıyla mutluydu. Evlerinin içinde ikinci bir Jeongguk'un dolaşacak olması onu fazlasıyla heyecanlandırıyordu. Eh, Jeongguk'un düşünceleri de Jimin'inkilerden farksız değildi. Sadece düşüncenin kahramanı değişiyordu o kadar.

Birbirine kenetlenen ruhları olduğu sürece; onların önüne, onların aşklarının önüne geçebilecek olan hiçbir şey yoktu. Arkadaşları mutluydu ve bir kız bebeğine sahip olmuşlardı, abileri mutluydu ve ikinci bir erkek bebeğe sahip olmuşlardı, en önemlisiyse kendileri mutluydular. Onlar için bu en önemli şeydi.

Onlar size sevgilerini gönderirken, arasına kendi sevgimi de katıyor hikâyenin yakın bölümlerde biteceğini söyleyerek cümlelerimi bitirmek istiyorum. Sağlıcakla kalın efenim.