FIVE

196 24 25
                                    

"Gaten?"

"Salak mısın olum sen? Aklımız çıktı!"

Gözleri hala bizim üstümüzdeydi. Ve finnin kolu da hala omzumdaydı.

"Pek öyle görünmüyo bence." diyip yukarı çıktı. Peşinden gittik ama o çoktan kapıyı kilitlemişti.

"Gaten çık hadi."

"Kes sesini millie!"

İlk defa bana böyle sert çıkmıştı. Niye bilmiyorum ama başkalarına sinirlenip sinirini benden çıkarması... Bilmiyorum.

Gözlerim doldu. 10 senedir hiçbirimiz hiçbirimize bu şekilde çıkışmamıştık. Gözyaşlarımı daha fazla tutamayıp serbest bıraktım.

Finn elini belime koyunca kafamı omzuna gömüp ağlamaya başladım.

Bikaç dk sonra kapının açılma sesini duydum. Ama o tarafa bakmadım. Çünkü baksam daha çok ağlicamı biliyodum.

Onun da bana bakmadığını biliyodum. Eğer baksa şuan finnin omzunda değil, onun omzunda ağlıyo olurdum.

"Ya saçmalama daha yeni geldik. Niye dönüyosun?"

Gidiyomuydu? Cidden mi?

"Caleb nedenini biliyosun. Boşuna uğraşma."

Ne demek caleb biliyodu?

O an o sinirle aşağı indim. Gaten her ne kadar peşimden gelmeyin diye bağırsa da gittim.

"Senin sorunun ne? Niye bana bağrıyosun? Kafan mı güzel?"

Sinirle arkasına döndü. Benimse o an sinirden ellerim titriyodu. Ama ağlamam durmuştu.

"Millie... Biliyosun seni kırmak iste..."

"Emin misin? Tamam git. Keyfin bilir. Ama bi süre benimle konuşma. Yoksa bende istemeden seni kırabilirim."

Son cümleyi üstüne basa basa söylemiştim. Daha önce hiç kavga etmemiştik. Trip atardık sadece. Onda da 2 saat bile dayanamazdık.

Ben gatena, gaten bana bakarken gatenın bakışı bi anda arkama kaydı.

"Bak işte sorun bu. O geldiğinden beri resmen bizimle konuşmaz oldun."

Finnden bahsettiğini anlamıştım. Ama düşündüğü gibi değildi. Yani... Bilmiyorum. En azından şuan öyle bişe yoktu.

"Düşündüğün gibi bişe yok."

O anda elimde bi el daha hissettim.

"Emin misin millie?"

Arkasını dönüp gitti. Daha fazla dayanamayıp finnin omzunda ağlamaya başladım.

"Şşş... Ağlama. Gel hadi içeri girelim."

Arkamı döndüğümde diğerlerinin kapının önünde bizi izlediğini gördüm. Sadienin gözleri dolmuştu.

Merdiveleri üçer beşer çıkıp odaya girdim. Ben kapıyı kapatıp kilitlicekken finn bi anda içeri girdi. Bi kaç sn mal mal ona baktıktan sonra kendimi yatağa attım. Yorganı kafama çekip ağlamaya başladım. Gözlerim acıyodu.

10 dk falan orda oyle durdum. Daha sonra gözlerimin acısına dayanamayıp odadaki banyoya girdim. Yüzümü yıkadım. Banyodan çıktım ve yatağa geri oturdum. Finn de yanıma oturdu. Sahi neden hala gitmemişti ki bu çocuk?

"Millie iyi misin?"

"Değilim finn. Inan değilim."

"Anlıyorum."

"Anlamıyorsun. 10 yıllık arkadaşım bana asla böyle yapmazdı. Yap.. "

"Görmüyosun değil mi?"

"Neyi?"

"Seni sevdiğini..."

"Saçmalama o benim en yakın arkadaşım sadece seninle vakit geçirmemi kıskandı. Sahi biz ne ara bu kadar yakın olduk? Neden sürekli yanımdasın?"

Bunları istemeden finne bağırarak söylüyodum. Sanki kendimde değil gibiydim. Kalbim acıyordu.

"Ben özür dilerim bağırmak istememiştim. Of boşversene." deyip ayağa kalktım ve kapıya yöneldim.

"Millie dur." deyip beni kendine doğru çekti. Kalbim hızlanmıştı. Aramızdaki mesafe yok denecek kadar azdı.

"Nedeni ne biliyomusun?"

"Ne... Neyin?"

"Neden sürekli yanında olduğumun."

Sustum. Nutkum tutulmuştu. Finn aramızda ki mesafeyi kapattı ve dudaklarımızı birleştirdi.

Allahım nolur kalbimin sesini duymasın. Lütfen.

Nefessiz kalana kadar öpüştük. Nefesimiz yetmeyince ayrıldık dogal olarak. Finn benden bir cevap bekler gb bakıyordu. Bense hiç tepki veremiyodum. Bir yanım Gaten dan dolayı üzgün olsa da bir yanımda kelebekler uçuşuyordu.

"Ben...Ben özür dilerim millie. Gerçekten özür dilerim. Yani..."

Finn daha fazla kendini suçlu hissetmesin diye onu kendime çektim ve bu sefer dudaklarımızı ben birleştirdim.

"Seni seviyorum millie."

"Ben...Bende seni seviyorum finnie."

Sadie bir anda içeri daldı.

"Pardon bölüyorum ama gaten ve caleb gittiler."

"Tamam sadie. Sizde hazırlanın denize gidelim."

"Tamam finn."

Never Ending Story Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin