your kiss don't taste the same

387 29 41
                                    

__

Soğuk. Hava bugün hiç olmadığı kadar soğuk.

Muhtemelen eksi derecelerde. O kadar soğuk ki evin içinde yanan şömineye rağmen duvarlar buz gibi.

Isınamıyorum. Üşüyorum. Üzerimde kat kat giydiğim yün kazaklarım bile beni ısıtmıyor. Kesinlikle hasta olacağım.

Kar yağıyor. Sabah uyandığımda beyaz, bembeyaz bir kar yığını ile karşılaşacağım için içten içe mutluyum. Fakat yüzümdeki o asık surat ifadesi yerini koruyor.

Mutsuzum. Bugün benim doğum günüm ve yanımda kedimden başka kimse yok.

Olması gereken hiç kimse yanımda değil. Olması gereken o kişi yok yanımda. Bu yüzden mutsuzum.

Hiçbir şey yemek istemiyorum. Oturduğum, soğuktan dolayı büzüştüğüm bu kanepeden kalkmak istemiyorum.

Uyumak istiyorum bir an önce sabah olması için. Fakat beklemem gereken biri var. Geleceğini biliyorum.

Belki elinde ikimiz için bir pastayla gelir, belki küçük bir paket hediye ile, belki de eli boş gelir ama gelmeli. Beni bu günümde yalnız bırakmamalı.

Diğer tüm geceler olduğu gibi geç gelmemeli.

Titremelerimin arttığını hissediyorum. Soğuktan mı emin değilim.

Dişlerim birbirine çarparken oturduğum yerden kalkıyorum.

Kahverengi ve pilinin bitmek üzere olduğunu belirten yavaşlığı ile duvarda asılı duran saate bakıyorum.

Gece ikiyi çoktan geçmiş.

Gözlerimin odağı kaybolmaya başlarken daha fazla dayanamıyorum.

Olduğum yere yığılmamak için hızlı hareket ediyorum. Arkamdan gelen kedimin ayak seslerini duyuyorum. Onu uyandırmış olmalıyım.

Yatak odama girip kendimi yatağıma bırakıyorum. Başım yastıkla buluşurken anında gözlerim kapanıyor. Oldukça yorgun olmalıyım.

Vücudum hâlâ titrerken altımda kalan örtüyü çekiştiriyorum ve üzerime seriyorum.

-

Gözlerim kendiliğinden açılıyor. Hava hâlâ karanlık. Bir iki saat geçmiş olmalı.

Yatakta doğrulyorum. Gözlerim karanlığa alışık olduğu için her şeyi kolayca seçebiliyor.

Üstümdeki neredeyse yataktan düşmekte olan örtüyü kaldırıyorum ve ayağa kalkıyorum. Uzun bir süre uyumamış olsam bile iyi hissediyorum.

Ayaklarım yolunu biliyormuş gibi oturma odasına ilerliyor.

Gözlerim anında onun bedenini seçerken o tarafa doğru yürüyorum.

Ne zaman gelmişti bilmiyorum ama çok olmasa gerek.

Niye koltukta yatıyor? Niye yanıma gelmemiş? Artık benden rahatsız mı oluyor?

Ben ondan vazgeçemem.

Beni ayakta tutan tek şeyden vazgeçemem.

Yanına gidiyorum ve koltuğun kenarına doğru eğiliyorum.

Siyah saç tutamları birbirine karışmış, onu kavgadan çıkmış gibi gösteriyor. Darmadağınık duruyor. Kaşları yorgunluktan olsa gerek çatılı.

Onu bu kadar yoran şeyin ne olduğunu merak ediyorum. Eve neden geç geldiğini, yanımda yatmadığını ve farklı koktuğunu merak ediyorum.

Şüphelenmeden duramıyorum. Ona yakışmayacak şeyler düşünüyorum. Yapamaz ki, o bana değer verir.

Geceleri geç geliyor ve yanımda uyumuyor olabilir ama sabahları beni öperek uyandır. Beraber kahvaltı yaparız. Sonra.. sonra o çıkıp gider.

Nereye gittiğini sormam. Merak etmiyor değilim ama sormam işte.

Ona güvenirim. Çünkü ona aşığım.

Yoongi'yi uyandırmamaya dikkat ederek ayaklanıyorum. Uyumam gerekiyor, yoksa sabaha zombi gibi bir suratla kalkabilirim.

Henüz soğumamış, hâlâ sıcaklığını koruyan yatağımın içine giriyorum Kalın örtüyü boynuma kadar çekip gözlerimi kapatıyorum. Gökyüzünün bir an önce aydınlanması için kendimi karanlığa bırakıyorum.

-

Sıcak. Fazla sıcak. Artık üşümüyorum. Üzerimde bir baskı var, belime sarılı kollar...

Enseme doğru çarpan nefesi sarı saçlarımı okşuyor. Yüzümde beliren gülümsemeye engel olamıyorum.

Gözlerim açılırken sol elimi onun belimdeki koluna götürüyorum.

Gece yanımda değil ama sabah uyandığımda onu yanımda buluyorum. Belki de gece beni uyandırmaktan korkuyor.

Onun gibi bir sevgiliye sahip olduğum için çok şanslıyım.

Kolları hâlâ belimdeki sıkı tutuşunu korurken onun olduğu tarafa dönüyorum. Yeni uyanmış olduğu çok belli, şişmiş kısık gözleri ile beni izliyor.

Farklı, çok farklı kokuyor ama kendine has o kokusunu hâlâ alabiliyorum.

Başım her zamanki yerine, göğsüne gömülüyor. Çenemde parmaklarını hissediyorum. Usulca başımı kaldırıyor ve göz göze gelmemizi sağlıyor.

Bir an bile beklemeden ince, kırmızımsı dudakları, dolgun, soğuk dudaklarımla buluşuyor.

Öpüşünün tadı aynı hissettirmiyor.

__

Kısa bir hikaye olacak. Kendi yazım tarzımın dışında yazdığım için biraz zorlanıyorum ama zamanla alışırım, sanırım.

Umarım seversiniz.

Bu hikayeyi bir şarkıdan esinlenerek yazacağım. Tahminlerinizi yorumlara bırakabilirsiniz.

~

~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Perfect | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin