Perfect
__Uyuşmuş bedenimi soğuk mermerden kaldırıyorum. Yoongi kapıya vurmayı, buradan çıkmam için mücadele etmeyi çoktan bıraktı.
Lavabonun yanına ilerleyip aynadan kendime bakıyorum. Berbatım. Çirkinim. Darmadağın görünüyorum.
Soğuk suyu yüzüme çarpıyorum. Vücudum titriyor. Birkaç su damlası boynumdan aşağı doğru süzülüp firar ediyor.
Belki, diyorum. Belki yalan söylemese bu kadar acıtmaz canımı, yakmaz yüreğimi, boğazımı. En azından içimdeki o düğüm düğüm his olmaz.
Bir dakika boyunca kapının ardında ses var mı diye dinliyorum. Evi terketmiş olmalı. O da beni terk ediyor. Beni bu aciz halimle bir başıma bırakıyor. Korkularımla yüz yüze kalmamı sağlıyor. Yanımda duran tek insanda gidiyor. Belki de o kızın yanına gidiyor. Her gün, her saat olduğu yere gidiyor. Bana ait olması gerekirken hep onun yanında duruyor.
Kapının kilidini sağa çevirip açıyorum. Yanağımda kalan ıslaklığı tişörtümün bilek kısmına silip sessiz adımlarla içeri ilerliyorum. Yatağın ayak ucunda onu yerde oturur bir şekilde görene kadar korktuğumun başıma geldiğini düşünüyordum.
Beni beklemiş, gitmemiş. Onun yanına gitmemiş diyorum kendi içimde. Buna sevinmem gerekirken neden bu kadar eksik hissediyorum?
Şakaklarına baskı yapan parmakları gözünün önünden çekildiğinde bakışları beni buluyor.
"Jimin?" diyor şaşkınca. Oturduğu yerden kalkıp kollarını belime sarıyor.
Hiçbir şey gerçek hissettirmiyor.
"Beni çok korkuttun güzelim. Daha iyi misin?"
Yüzümde çaresizlikten ve birazda hüzünden bir gülümseme oluşuyor. Dudaklarımdaki bu yalancı tebessüme karşı gözlerim hâlâ dolu ve yaşlarım akmayı bekliyor.
"İyiyim," diyorum. "Çok iyiyim." Ellerimden biri belimdeki eline gidip onu uzaklaştırıyor. Pınarlarımda bekleyen yaş sonunda özgürlüğüne kavuşuyor.
"Belki de değilim."
Burnumun aktığını hissedip çekiyorum. Başım dönüyor ve yer ayaklarımın altından kayıyormuş gibi hissediyorum.
Bacaklarım artık beni taşıyamıyor.
"Jimin!" diyor endişeyle.
Bir anda dizlerimin üstüne çöküp içimdeki her şeyi gri parkeye çıkartıyorum. Gözlerim kırmızıya bulanan parkeden geriye doğru kayıyor.
"Jimin, bana bak!" Gözlerim kapanırken başım arkaya doğru düşüyor. Elleri, ellerimi kavrıyor. Sağ eli başımın altına gidiyor. İlk defa benim için ağlıyor.
"Özür dilerim. "
Özür dilerim... Her şey için artık çok geç kalındığını belli eden iki kelimeydi sadece.
"Sakin ol," diyor. "Geçecek hepsi."
Kendimi hissedemiyorum. Onun sesinden başka hiçbir şey algılayamıyorum. Ama hâlâ nefes aldığımı hissediyorum. Geçecek diyor ama geçmiyor. Geçmeyeceğini biliyorum. Her zaman biliyordum.
Yüzümde bu sefer isteyerek bir gülümseme oluşuyor. Soğuk ellerim onun sıcak elleri arasındayken kan dolu ağzımla mırıldanıyorum.
"Belki, belki daha fazla onun gibi olmalıyım. O zaman beni sever misin Yoongi?"
__