Ertesi sabah aklına en iyi -ve tek- arkadaşı Hāloa geldi. Onunla da çok samimi değillerdi ama onu görmek Epione'ye iyi gelirdi herhalde. Tekrar yeni yıkanmış ve asılmış nevresimler gibi tuhafça dalgalanan bulutlarla kaplı masmavi gökte süzülmeye başladı. Hāloa'nın evine geldiğinde durdu, kız okula gidiyordu ve gayet mutlu görünüyordu. "Herhalde öldüğümü daha öğrenmemiş." diye düşündü Epione, bunu bu kadar rahatça düşünmesinin, öldüğünü hemen kabullenmesinin hem saçma hem de gülünç olduğunun farkındaydı.Hāloa başka bir kıza doğru neşeyle bağırdı "Duydun mu, Epione dün akşam ölmüş!" Kız fısıldadı "Şşt, üzgün görünmelisin. Herkes senin onu en iyi arkadaşı olduğunu sanıyor." Hāloa ciddileşti "Haklısın ama bundan bıktım artık, o ikide bir düşünen, içine kapanıklığın daniskası ve garip garip kelimelerle konuşan ezik ile arkadaşmış gibi yapmaktan bıktım! Kopya için bunlara katlanı-" kız onu susturdu. "Çok bağırıyorsun Hāl!" Epione donakaldı. Nasıl bu kadar aptal olabilmişti? Artık gerçekten ölmek istiyordu. Eos'a, babasına ve sevdiği herkese kavuşmak...ama olmuyordu. Ölemiyordu bir türlü. Bu çok acı vericiydi, belki de bir insana verilebilecek en ağır cezaydı. O bunu hak edecek ne yapmıştı ki? Kelimenin tam anlamıyla günahsızdı.
Suyu sevmişti, suçu buydu. Suya güvenmiş, inanmıştı ama su onu kendine almıştı. O suyun ruhuydu artık, ebediyen de böyle kalacaktı.
Epione arkasında kalan denize baktı. Dalgalar onun olduğu yöne doğru dalgalanıyorlardı. Tesadüftür, diye düşündü bu kez. Belki de kendini buna inandırmaya çalışıyordu. Dayanamadı ve gökyüzünde sola doğru süzüldü. Dalgalar da onu takip etti, o denizin ortasına doğru uçarken de arkasındaydılar. Bu bir lanet olmalıydı, belki de ona verilmiş bir armağan?
Onu sevdiklerinden ayırmak asla bir armağan olamazdı. Lanetlenmişti, ruhu dünyaya hapsolmuştu.
Değer verdiği insanlara kavuşamayacak olma düşüncesi benliğini ele geçirirken gözlerinden görünmez göz yaşlarının süzülmesine izin verdi. O bir ruhtu, ağlayamazdı. Yağmur damlaları sessiz ağlayışına eşlik ettiler. Hiç bir zaman ölemeyecekti, bunu iliklerinde hissediyordu.
Birden canlandı, sanki ölebilmiş gibi. Yapacak işleri vardı- Öncelikle Toprak Ruhu'nu bulup onun yardımıyla çöllere yağmur yağdırarak kuraklığı önlemeye çalışacaktı-masumların yaşamı çalınmamalıydı. Başka ruhlar da vardı, biliyordu işte. Artık Epione ölmüştü, o Su Ruhu idi. Yeniden doğmuştu, su onun hem sonu hem de başlangıcıydı. Acılar bitti, diye fısıldadı kendi kendine. Onun parlama vakti gelmişti.
Önünde uzun bir yaşam vardı. Su ona yeniden hayat vermişti ama bunun aynı zamanda bir lanet olduğu acımasız bir gerçekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhlar Ağlamaz
FantasyTam "Artık bitti."dediğinde yeniden başlar ya her şey, işte bu onun hikayesi. O gece ölmüştü Epione, ama aynı zamanda yeniden doğmuştu. *** Genç kız denize baktı. Bu masum görünen dalgalar, onun sonu olacaktı. Büyük bir hata yapmıştı ve cezasını çe...