second

781 137 22
                                    

2016

Hyunjin'in koruyucu meleği Jeongin olarak adlandırıldı ve lanet olası çocuk, Hyunjin'i yıllarca yalnız bırakmadı.

İkinci sınıftaki Seo Changbin, Hyunjin'in saçına sakız yapıştırdığında Jeongin ayakkabılarına fıstık ezmesi koymamasını söyledi. Kim Chaewon Hyunjin'e herhangi bir kızın onunla çıkmayacağını söylediğinde kızın uzun saçlarını neredeyse kesmek üzereyken Jeongin makasını indirmesini sağladı.

Jeongin her zaman oradaydı, olabildiğince mutluydu ve Hyunjin'e yüzünde bir gülümsemeyle yapılacak en doğru şeyi söylerdi.

Hyunjin yaptığı şeylerin yanlış olduğunu bilmiyordu. Bazı şeylerin iyi ve kötü olarak sınıflandırıldığının farkındaydı. Yine de başka bir insana zarar vererek kötü şeyler yapmanın iyi olduğunu düşünüyordu. Onun iyi ve kötü algısı bundan ibaretti.

Hyunjin, Jeongin'in etrafında dolaşmasını sevip sevmediğinden de tam olarak emin değildi ama on iki yılda bu sıska çocuk hayatında sürekli bir hal almış ve her zaman bir şekilde etrafında olmuştu. Hyunjin, Jeongin'in izlemediğini düşündüğü zamanlarda bile azarlamaya hazır sesi etrafında duyardı.

Bugün de o günlerden biriydi.

"Bu oyunun amacı ne?"

Hyunjin nefesini sıkıntıyla dışarı verdi.

"Oyun oynamıyorum," diye homurdandı Hyunjin, elindeki çakıl taşını döndürürken. "Yani hiçbir amacı yok." Elindeki taşı birkaç metre öteye fırlattı ve yerdeki diğer çakıl taşlarının üstüne uzandı. Bunların üzerine oturmak rahat değildi ve bunu anlayan Jeongin elini gence uzattı. Hyunjin ona ters ters baktı ama yine de elini tuttu. O da oturduğu yerden rahatsız olmuştu.

İkisi de ayakta karşılıklı dikildiler. Jeongin gencin gözlerine bakıyordu. "Bir park yerinde tek başına ne yapıyorsun?"

"Sebebi yok." dedi Hyunjin ve Jeongin'den uzaklaşarak bakışlarının birleşmesine izin vermedi. Jeongin ise Hyunjin'in omzunu dürterek ona bakmasını sağladı.

Jeongin her zamanki gibi kocaman gülümsedi, "Ah, hadi. Seni bundan daha iyi tanıyorum."

Jeongin'in söylediği doğruydu ve Hyunjin bundan nefret ediyordu. Jeongin'in orada kalmasını umursamadan yürümeye başladı. Çakıl taşları ayaklarının altında çatlıyor gibiydi ve Hyunjin bu hissi sevmemişti.

Jeongin de onun peşinden gelmeye başladı. Sonunda park alanından çıktılar ve kaldırımdan aşağıya indiler. Jeongin, uzaktaki gençlerin anlaşılmaz bağırışlarını duyuyordu. Hiçbir zaman fazla gürültüyü seven biri olmamıştı.

"Çocukları tekrar etkilemeye çalışacak mısın?" Jeongin kafasını iki yana salladı, "Onların iyi olmadığını biliyorsun."

Jeongin bunca zaman boyunca Hyunjin'in zaten bildiği şeyleri anlattığında daha iyi yanıt verdiğini öğrendi. Hyunjin hoşuna gitmeyen bir şey varsa etraftakilere patronluk taslardı. Bu yüzden Jeongin'in yönlendirmesine ihtiyacı vardı. Hyunjin kötü biri değildi, neyin doğru veya neyin yanlış olduğunu biliyordu. Sadece Jeongin'in ona hatırlatmasına ihtiyaç duyuyordu.

"Onlardan daha iyisini hak ediyorsun," dedi Jeongin, parmaklarını Hyunjin'in parmaklarına geçirirken. Küçük temas, her ikisinin de başının dönmesine neden olmuştu. "Jeongin," dedi sakince Hyunjin, dudaklarındaki küçük bir gülümsemeyle. "Teşekkürler." Sonunda Jeongin'e baktı ve ona oldukça içten bir gülümseme sundu.

Hyunjin eve geldiğinde uykusu bastırana kadar kitap okudu. Jeongin ise, Hyunjin'in göğsünde açık bıraktığı kitabı aldı ve sessizce komidinin üzerine koydu. İyi geceler öpücüğü kondurmak üzere Hyunjin'e yaklaştığında, yaptığı şeyin farkına vararak durdu.

Jeongin gözlerini kapatıp ve derin bir nefes aldı. Yaptığı şeye bir son vermesi gerekiyordu çünkü Hyunjin'in ona ihtiyacı vardı.

 Yaptığı şeye bir son vermesi gerekiyordu çünkü Hyunjin'in ona ihtiyacı vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

benim de melegim ol lutfen *hick*

Fani bedenler, ölümsüz ruhlar. hyunin.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin