Uzaya gitmek için son 10 dakika;
"Millet umarım herkes herşeyini almıştır." Son eşyayı da koyup kapağını kapatıp kilitlediğimde kendim için verilen numaraya ilerlemiştim. 12 kişilik koltukta ben dördüncü sıradaydım. Taehyung da dördüncü sıraya oturmuştu. Gülümseyip koltuğa yerleşirken kemerleri takmak için çok erken olduğunu düşündüm.
"Ooo jungkook-nim. Çok güzel gözüküyorsunuz. Sizinle çalışmak ve beraber uzaya gidiceğimiz düşüncesi beni çok heyecanlandırıyor." Bakışlarım yan koltuğum da oturan ve bacak bacak üstüne atan lisaya döndü.
"Astronot kıyafetiyle mi güzel gözüküyorum? Ciddi misin?"
"Bence gayet güzelsin. Değil mi yoongi?" Yoongi gözlerini devirmiş ve kemerlerini takmıştı. "Velet her şekilde çirkin gözüküyorsun." Lisa gülmüş ve bana dönmüştü. "Duydun mu çok güzel olmuşsun yoongi de bana katıldı." Lisa cümlesini bitirir bitirmez içeri namjoon girmiş hemen arkasındaysa koşturarak jin girmişti. "Namjoon sakin ol lütfen. Üsse karşı çıkamayacağını biliyorsun. Sakin ol!"
"Bu yaptıkları saçmalık ne demek son dakikada yeni bir kişi değişikliği yapmak? Ve adam tatile çıkması gerektiğini söylüyor? Ne bu bebek mi kandırıyorlar?" Namjoon bir ileri bir geri hızlı adımlarla yürüyordu. Bir şeyler olduğu kesindi. Mesela normalde şuan burada olması gereken 12. Kişinin olmaması gibi. "Hey hey! Neler oluyor?"
"12. Üye 2 gün önceki toplantıdan beri yok. En son sadece tatile gideceğim demiş ve adam gitmiş. Yok adam yer yarıldı içine girdi sanki. Bulunamıyor. Onun yerine de son dakika birini göndermişler. Buna sabah karar vermişler ama bize haber vermediler." Seokjin elini namjoonun omzuna atmış ve ileri geri gitmesini engellemişti. "Yerinde dur bir. Demek ki söylemek akıllarına gelmedi. Sakin ol yeni gelen kişinin sıradaki kişi olduğunu biliyorsun. Kasma bu kadar."
Gözüm anlık arkaya kaymış buraya doğru yürüyen bedeni fark etmiştim. İçeri hızlıca gülüp saygıyla eğilmişti. Gülüyordu ama samimiyet olmadığı anlaşılıyordu. "Merhaba ben Jackson wang. Tanıştığıma memnun oldum. İyi geçinelim." Lisa bana dönüp fısıldarken dediğine gülmüştüm. "Hiç iyi geçincek gibi durmuyoruz."
"Evet millet kalkmaya son 2 dakika kemerlerini kontrol edin. Şu lanet ay suyunu almaya gidelim!"
🌕
"Lanet olsun! Kahretsin! Bambam kendine gel!" Onu sedyeye yatırırken arkamızdakilerin çığlığını duymuştum. Bambam nefes almakta zorlandığını belli eder şekilde ağzından kulaklarından burnundan hatta gözünden bile su akıyordu. Akıyordu dediğim sanki tonlarca su içmiş gibiydi. Vücudundan bu kadar su çıkması imkansızdı. Baekhyun hızla sivri birşeyi gögsüne yaslarken bambam derin bir nefes almıştı ama bu çok kısa sürmüş nefesleri tıkanmaya başlamıştı. Baekhyun elinden geleni yapsada hiçbir sonuç elde edemiyordu. Bambamın gözleri gözlerime kilitlendi. Elini bana uzattı ama ben daha eline uzanamadan eli yere düştü ve sular durulmaya başladı. "Kalbi durdu! Nabzı atmıyor! Siktir! Baekhyun birşeyler yap! Hayır! Bambam ölme, ölemezsin!"Gözleri öylece tavana dikiliydi. Ağzında ki sular artık akmıyordu. Baekhyun derin bir nefes vererek göz kapaklarını kapatmış üzerine yerdeki çarşaf tarzı naylonu örtmüştü. Benim gözüm hala oraya takılıyken baekhyun koluma girip beni zorla dışarı çıkarmıştı. Elim ağzıma giderken gözlerim yere odaklanmıştı. 10 kişi kalmıştık. 10 kişi.
2 kişi ölmüştü. Kulağıma boğukça ismimi söyledikleri geliyordu ama tepki veremiyordum. Bu yer lanetliydi. Gelen kişilerin hepsi ölüyordu. Bizde ölecektik. Belki taehyung da ölmüştü. Belki beni susturmak için bunu yapmışlardı. Belkide amaç ay suyunu almak değildi. Ölecektik. Burada diri diri ölecektik. Taehyung nasıl şartlar altında öldüyse bende ölecektim. Aynı yoldan ölecektik. Kimse bizi kurtarmayacaktı. Ölmüş-
![](https://img.wattpad.com/cover/200014927-288-k579045.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moon|Taekook
Science FictionYıllar önce ay'a giden Taehyung ordaki bir arıza nedeniyle ölür. Ama eşi buna asla inanmaz