Meleğin kanatları

41 8 4
                                    


🌘
Canavara doğru hızla koştum. Ardından zıpladım ve havada iken kanatlarımı kullandım. Bunları nasıl kullanıcağımı öğrenmeden direk uçabiliyor oluşum biraz ürkütücü olsa da uçarak canavarın kafa hizasına çıktım. Bir anda çok güçsüz hissetmiştim. Fakat bu  pek de umrumda değildi. Gün ışığına ısısının büyük bir kısmını bana vermesini emrettim.

Bedenime dolan yüksek ısı ile gülümsedim. Canavara daha fazla yaklaşarak ellerimi kafasına koydum.
Canavarın acı çığlığı beni biraz olsun tatmin ederken
içimden daha fazla ısınıp ısınamayacağım düşüncesi geçse de güneşin sıcaklığının bir kısmını çektiğimde soğuyan hava bunu deneyemeyeceğimi belirtiyordu. Canavarın yok olduğundan emin olduktan sonra
Yere çakılmadan yere inmeye çalıştım (ki bu son derece zordu.)ve  ilk yaptığım iş Reflekta'ya koşmak oldu. Yere düştüğünde sanki onu korumak istermiş gibi etrafında çıkan kristaller ona daha fazla yaklaşmamı engellese de orada dikilmeye devam ettim. Sırtımda hissettiğim harektetlilik
İle Arkamı döndüm.

Kanatlarım vardı. Ve size adımın Tanya olduğu üzerine yemin ederim ki çok güzellerdi.

Duyduğum patlama sesi ile arkama döndüm. "Hay ben senin!"

Elinde bir bibloyu tutan kıza döndüm. Kız oldukça güzeldi. Turuncu saçları omuzlarının biraz daha aşağısına düşüyordu. Hoş bir şekilde dalgalıydılar ve sürekli olarak değişen bir göz rengine sahipti. Şimdi ise gözleri yeşildi. Kafasını elinde tuttuğu biblodan bana çevirdiğinde yüzünü daha iyi inceleme fırsatı buldum. Yüzünün kenarlarında leopar desenleri vardı. Sanki insan taklidi yapıyormuş gibiydi.

"Oh, şey selam ben Biona ve sanırım düşmanız." En son hatırladığım kadarı ile düşmanlar birbirleriyle pek sohbet etmezdi. En son hatırladığın kadarı ile kanatların da yoktu zaten.
"Kuralların nasıl işlediğini değil kuralların nasıl işlemesini istiyorsam ona göre hareket ederim. Ve kanatların oldukça hoş." Bunu demesi ile kanatlarıma döndüm; Siyahlardı. Siyah bir melek kanadı gibiydiler. Ve sanki kendi iradeleri varmış gibi görünüyorlardı.
"Öyledirler."
"Peki senin kanatların onlar nerdeler?" Sorduğum soru bir an için gerilmesine neden olurken omuz silkti.
"Doğanın koruyucularına kanat kazandıran bir soydan geliyorum ama kanatlarım yok. Kopartıldılar. İstersen gülebilirsin çünkü artık üzmüyor bu konu beni." Doğanın koruyucularının ne olduğuna dair en küçük bir fikrim yoktu ama nasıl olsa öğrenirdim.
"Nasıl yani? Bak buralarda yeniyim ve tek bildiğim masa lambasının iyi bir siyah olabileceği."

O bana garip bir şekilde bakarken  Reflekta'ya döndüm. Daha iyi görünüyordu ama etrafındaki kristaller ona bir kale örmeye başlamıştı bile.

Üzerime baktığımda ise şok oldum.
Üzerimde tenime yapışan bir şey vardı. Pekala bu giyim konularından pek anlamıyor olabilirim ama size şunu söyleyebilirim ki bu şey tüm bedenimi kaplıyordu. Boynumun yarısını kaplıyordu bu deri kıyafet. Boynumun yarısında tam ortadan ayrılmış bir yakaya sahipti. Asla bir dekolte değildi. Sadece boynum boyunca devam ediyordu ve bitiminde Güneş ve Ay'ın birbirini tamamlayan bir sembolü vardı.
Üstümdeki şey ayaklarımı da içine almıştı ama ayaklarımda hoş topuklular haline gelmişlerdi. Kesinlikle beğenmiştim ama ideal pazar kıyafetim olduğunu da söyleyemezdim tabii.

"Kendini incelemeyi bıraktıysan istersen yürüyebiliriz. Ben de bu sırada sana tarihimizi anlatırım. Çünkü elmas kızın kendine bir kale inşa etmesi ve oradan çıkmak için debelenmesini bir kere daha izlemek istemiyorum."
Bir kere daha. Kaç defa izlemişti ki?
Hafifçe başımı salladım ve yürümeye başladık.

✨✨
Saçlarının önüne gelen kısmını kulağının arkasına atarken konuştu. "Hepsini hızlıca anlatacağım." Bunu söylerken 'En azından deneyeceğim.' Şeklinde mırıldandığını duydum.
"Şimdilerde herkes peri olduğumuzu idda ediyor olabilir ama değiliz. Aslında doğayı korumak için görevlendirildik. Yüce olan tarafından." Son sözünü söyledikten sonra arkamızdaki büyük heykeli gösterdi. Bu heykel beyazdı ve sırtında aynı bende olanlar gibi kanatlar vardı elinde bir kadeh tutuyordu ve bu kadehi havaya kaldırmıştı. Bu bir erkekti. Keskin yüz hatları ve benim üzerimde olanın aksine eski zamanlarda giyilen türden giysileri vardı. Gülümsüyordu. " İşte o adam. İlk koruyucu. Günümüzdeki adı ile ilk peri. Daima kibirliymiş. Sözünü tutarmış ama kelime oyunlarına da bayılırmış. Aslında kendisinin pek özgün fikirleri olmamış. Daima yardımcısının fikirlerini kendisininmiş gibi sunar ve övgüyü alırmış. Yardımcısı ise hiç itiraz etmiyormuş bu işe. Bunun iki sebebi varmış ve bunlardan biri onun zaten bir yardımcı yani alt sınıf olmasıymış bir diğeri ise ona karşı hisler besliyor oluşuymuş." Konuşurken elinde tuttuğu biblo ile oynuyordu. Stresli gibiydi.

"Herneyse yüce olan ile yardımcısının bir çocuğu oldu. Bu çocuk babası gibi bir koruyucu değildi. Bu çocuğun sihir gücü oldukça azdı. " Ardından yana eğilerek kulağıma fısıldadı. " Ama oldukça yakışıklıydı."
Gülümsedim. "Bunun sebebi çocuğun annesinin kara büyüye ilgi duyuyor oluşuydu. Kara büyü ruhu emer ve sen ona muhtaç olana kadar içindeki her iyiliği yok eder. Çocuk içinde bulunan kara büyünün büyük bir kısmını kendine kanat yapmak için harcadı. Bunu duyan babası oldukça öfkelenmişti. Çünkü annesinin kara büyüye ilgi duyuyor oluşu onun için bir hakaretti. Kendi öz oğlunun başarılı olmasını bekledi. Oğlu başarılı olduktan sonra da onun kanatlarını çaldı. Eğer oğlu kendine kanat yapmasaydı kimsenin kanatları olmazdı şimdi.

Herneyse oğlunun kanatlarını söktükten sonra onları içindeki tüm sihri harcayarak kendine ait kıldı. Oğlu ise öfkelenip içinde bulunan tüm sihri kara büyü ile karıştırdı. Ve ardından onu dünyanın kalbine koydu. Böylece doğanın dengesini koruyanlarla beraber bozanlar da olucaktı. Vampirler mesela, sonsuz yaşam dengeyi nasıl bozuyor bir bilsen. Hikayenin sonuna geliyorum." Derin bir nefes aldı. "Oğlu aşıktı. O bir koruyucuya aşık olmuştu. Ve hayır,bu koruyucu babasının soyundan gelmiyordu. Bu koruyucunun hoş turuncu saçları ve melek gibi bir yüzü vardı. Her ne kadar oğlu bilmiyor olsa da kız zaten melek kanını taşıyordu. 3 çocukları oldu. Mutluydular. Ardından babası oğlunun mutluluğuna dayanamadı. Yanına da gidemiyordu çünkü oğlu dünyanın kalbinde yaşıyordu eğer giderse  ölürdü.Bunların hepsine rağmen oğlunun eşine, çocuklarının annesine bir lanet okudu. Ve bunu yaşam gücü ile yaptı. Lanete göre kız bir hayvanın formunu alıcaktı ve ölene kadar öyle kalıcaktı. Fakat dediğim gibi kız melek kanını taşıyordu. Kan büyüyü azalttı. Böylece kız da aynen benim gibi bir yüze sahip oldu."

Konuşurken sürekli olarak ellerini oynattığıdan ellerine bakmamamın imkanı yoktu. Pençeleri vardı ve kesinlikle hoş görünüyorlardı.
"Peki neden senin kanatların yok?" Ben bu soruyu sorduktan sonra derin bir nefes aldı. Ağlamamaya çalışıyor gibiydi ama bir cevaba ihtiyacım vardı.
" Yüce  olan öldü ama onun izinden giden biri var. Kim olduğunu bilmiyoruz ama bildiğim bir şey varsa o da ben bebekken kanatlarımı benden çaldığı. Bir meleğin kanatlarını."

🦎🦎
Biliyorum yeni bölüm yazmam 5838483 yıl sürdü ama aklıma fikir gelmiyordu :/ neyse uykudan gebermek üzereyim gömüşürüüz

TanyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin