Bölüm 1

852 28 12
                                    

        Kar havasını aratmayacak kadar soğuk ve yağışlı bir günde ellerini montunun cebine sokup ısıtırken, bir diğer yandan da şüpheli bakışlarla etrafı süzüyordu. Kendisi de hava kadar soğuktu. Bir gün önce üvey kardeşini vahşice öldürmüştü. Polislerin etrafta onu aramasına aldırmadan gecenin karanlığında ilerliyordu. O Robin Guynes. Bugüne kadar 5 kez suç işlemiş olmasına rağmen hiç hapis yatmamıştı. Öldürdüğü 5 kişi de kendi canındandı. Sonuncusu hariç.

        Robin Guynes; 2 Aralık 1997 yılında annesini öldürmüştü. Üstünden tam bir yıl geçtikten sonra, 2 Aralık 1998 yılında babasını, 2 Aralık 1999 yılında amcasını ve 2 Aralık 2000 yılında da halasını öldürmüştü. Bir gün önce de üvey ablasını diğerlerinin yanına götürmüştü. Polisler bütün şehri aradığı halde onun oturduğu sokağı bulamıyorlardı. Aslında o, herkesin bildiği fakat kimsenin yaşamadığı bir sokakta yaşıyordu. Tara Patrick kasabasında bulunan ve 100 yıldan bu yana restorasyona uğramadan göz kamaştırıcılığını yitirmemiş olan büyük ve bir o kadar da önemli eserler barındıran Tara Patrick müzesinin altında.

        Ellerini cebinden çıkarıp siyah eldivenlerini giydi. Alacakaranlıkta kuşkuyla etrafı son bir kez süzdükten sonra müzenin girişine gitti. Bu sessizlikte kapağı kaldırmanın gürültü çıkaracağını biliyordu. Arka taraftan dolanıp müzenin arka kapısına gitti. Zili çaldı. Koskoca zil, gecenin sessizliğinde yankı yaparak gürültülü bir şekilde çaldı. Bir dakika geçmeden ağır tahta kapı sürtünerek açıldı ve yaşlı bir kadın başını uzatıp etrafa baktı. Kimsenin gelmediğini görünce kapıyı kapattı.

        Guynes tekrardan insanların aptallığından yaranarak kapının arasına sıkıştırdığı kağıt parçasını çekti ve kapı da beraberinde açıldı. Bu kadını her defasında aynı yöntemle kandırıyordu. Eğer ki kadın bunun farkına varırsa, o zaman başka yöntemler denerdi. Hızlı adımlarla kapıdan içeri girip kapıyı sessizce kapattı. Sağ tarafta bulunan ahşap merdivenlerden aşağı indi ve 5 yıl önce oyarak açtığı diğer hücreye girdi.

        5 yıl önce bu müzede çalışıyordu Guynes. Güvenlik görevlisiydi. Gece vardiyasında alt kata inip duvarı kazıyordu. Elindeki çakı ay ışığında parlarken o hala kazıyordu duvarı. Amacı orada bir oda açmaktı geleceği için. Geleceğini önceden biliyordu çünkü her kazıdığı saniye 2 Aralıkta yapacağı cinayeti düşünüyordu ve onun sonuçlarını.

        Ve şimdi o oyuğa oturmuş ve gözünü karanlığa dikmişti. Günlerdir rahat uyuyordu, ta ki dışarıdan siren seslerini duyana kadar. Yattığı yerden huzursuzca kıpırdandı. Bu sefer yakalanacağı hissi vardı içinde. 5 yıldır yakalanmadığı cinayetler onu yakalamıştı işte.

        İlk öldürdüğü annesi ona 15 yaşına gelene kadar varlığından şüphe ettirmişti. 15 yaşına kadar normal bir yaşam süren Guynes, 15 yaşında zatürre olmuştu. Aslında tedavi edilebilirdi çünkü babası Jordan Guynes; Guynes Holding'in sahibi aynı zamanda fabrikatördü. İsterse en lüks hastanelere para basabilirdi ve onu tedavi ettirebilirdi. Ancak babası ve annesi, diğer kızları Alicia Mapother için çabalıyorlardı.

        Alicia Mapother, 5 yaşında çocuk esirgeme kurumundan para karşılığı alınan bebek. Annesi onu doğururken ölmüş, babası da terk etmişti. Tek başına hastanede kalan Alicia, çocuk esirgeme kurumuna yerleştirilmiş ve orada da disiplinli bir şekilde büyümüştü. 4 yaşında geçirdiği trafik kazasında hafızası silinmiş ve hayata bir bebek olarak tekrardan başlamıştı. 5 yaşında ise Guynes ailesi tarafından para karşılığında alınıp en baştan özveriyle büyütülmüştü. Bu sırada ailenin esas çocuğu olan Robin Guynes, her sene içten içe kabaran kıskançlık duygusuyla yaşıyordu.

Suçlu Kim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin