mike, başını eğmiş bir şekilde okula doğru ilerlerken, bilinmeyeni düşünüyordu. max olmadığını anladığı için, aklı yine karışmıştı. hala aynı şekilde yürürken, çarptığı kişiyle kafasını kaldırdığında eddie'yi gördü. eddie de ona çarptığını farketmiş olacak ki, "iyi misin sen?" diye alayla sordu. mike göz devirip, "sen ne ara beni takmaya başladın?" dedi gözlerini kısıp. "arkadaşımın ikizi olduğunu ögrendiğim günden beri?" dedi eddie kaşlarını yukarı kaldırıp, gülerek. mike hafifçe sırıtıp, "siz gerçekten 'arkadaş' olduğunuza emin misiniz ya?" dedi. eddie'nin yanakları kızarmaya başlayınca okula doğru hızla gitmeye devam etti, ardından eddie'nin sesiyle duraksadı. "byers'a dikkat et!" mike, bunu duyunca anlık bir şok geçirip ardından hızla okula doğru koşmaya başladı. sınıfa girdiğinde kimsenin olmadığını görünce anında geri çıkarak will'i aradı. aklına son olarak lavabo gelince, hızla oraya doğru koştu. girer girmez, "will?" diye bağırdı. yan taraftan ağlama sesleri duyunca, adımlarını hemen o tarafa attı. will'i yerde oturup, ağlarken gördüğünde hemen yanına eğilip, "hey, ne oldu?" dedi aynı zamanda will'in kolunu nazikçe tutarken. will sessizliğini korurken, mike tuttuğu kolundan onu sallamaya başladı. "will!" "lütfen bir şey söyle." "will, yalvarırım konuş benimle." will, hala tepkisiz kalırken, bir anda kendini mike'ın kollarına bıraktı. mike, will'in kollarında bayılmasıyla küçük bir şok geçirirken, bir yandan da onu kaldırmaya çalışıyordu. dengesini sağladığında, elini will'in yanağına hafifçe vurup onu uyandırmaya çalışıyordu. "will nolur aç gözlerini." mike ona beklentiyle bakarken, will hala aynı duruyordu. mike başını will'in göğsüne yaslayıp, sesli bir şekilde ağlamaya başladığında son duyduğu ses adının seslenilmesiydi.