3🍁 Aynı gezegende uzak hayatlarımız

180 25 2
                                    

KyungSoo kedileri beslemesi gerektiğini söyleyip inşaatlerin kesmekle bitiremediği ormanda kayboldu, yalın ayak. Ardından bakakaldım..

O gidince her şey yeniden silik ve donuk, buhranlı rengine büründü. Bir araba korna çalana dek yolun ortasında dikildiğimin farkında bile değildim. Çarpık bir inkâr yaşıyordum. Bir yanım gördüklerimi reddederken diğer yanım reddetmeyi reddediyordu. KyungSoo gerçekti ve benden yardım istiyordu. Her nerede ise üşüyor olmalıydı. Hayır, KyungSoo ölmüştü ve bu da hayalinin neden soğuk olduğunu açıklıyordu. Sabahın körü, gündüz gözü, ayak üstü düş görüyor olmalıydım. Hâlâ makul, mantıklı parçalar taşıyan beynim buna asla gerçeklik vermiyordu. Beş yıllık özlemim, pişmanlıklarımla onu hayal ediyor olmalıydım.

Peki ama neden şimdi? Ve bu yaşta? KyungSoo'nun hayali on beş yaşında olabileceği kadardı ve pembeliğini kaybetmiş soluk teni ile olsun hâlâ güzel bir çocuktu.

Okulu bırakan, boşanan ebeveynlerini umursamayan, tek yaptığı odasına kapanmak olan ve bunları haklı gören ergen beynim şimdi KyungSoo'yu reddetmek için oldukça sağlam gerekçeler sunuyor, bu hususta sıkı çalışıyor.

JunSoo amcanın KyungSoo için verdiği cenaze ilânı yüzünden şok yaşıyordum ve ailesinin bile artık kabul ettiği ölmüş olabileceği ihtimalini ben hâlâ reddederek hayalini üretiyordum. O kadar sefil bir haldeyim ki onu bulabileceğim ipuçları üretiyorum kendime; gezegen desenli çoraplarını bulmak ne işime yarayacak ki? 5 yıl sonra Kang Nehri'nin hangi kıyısında böyle çoraplar bulabilirim ki?!
KyungSoo nerededir?
Kayıp çoraplar beni ona nasıl götürebilir?

Beynimin umutlarıma ilgisizlikle ürettiği gerekçelere çaresizce teslim oluyorum. Aklımdaki ses bir yargıç gibi haklı sebepler üretip duruyor. Ona sesini kesmesini bağırmak istiyorum fakat yatağıma uzanmış sessizce dinliyorum. Bütün enerjim çekiliyor, yatağın üzerindeki örtü gibi katılaşıyor canlılığım.

Liseye başlamak, uzun zaman sonra okula ergenlikle dönüş yapmak, KyungSoo'lu anılarımı yeniden canlandırmış olmalı. Onunla yeniden okula gitmek, on beşimizde yapabileceğimiz şeyleri yapmak istiyorum. Onu özlüyorum.. bu özlem aklımın sınırlarını dolaştırıyor bana. Oralarda bile KyungSoo'yu arıyorum.

Onu gördüğümü söylesem, hiçbir izinin rastlanmadığı beş yıl sonra, acımalarında halüsinasyonlarıma ah vah edeceklerini duyuyorum. Ailesi bu kararı zar zor almışken onlara tek kelime edemem. Jane yüzümü görmek istemiyor, Sehun benden nefret ediyor, Ravi'nin nerde olduğunu bilen yok ve Lua beynim gibi haklı sebeplerle söndürecektir umutlarımı.

Güzün ilk rüzgârları ile savrulduk o sonbahar, KyungSoo ile yitip gitti her şey.

Bazı geceler, dikkatle dinlersem nefesimi tutarak, sevinç kahkahalarımızı duyuyorum ormanın üzerinden. Bir rüzgar o zamanları getirip bırakıyor pencereme. Oyun parkından koşarak geçiyoruz ormana, tel örgüde bulduğumuz bir aralıktan içeriye sızıyoruz, Ravi iri gövdesi ile biraz zorlanıyor ama o da bizimle. Yoncalar topluyoruz, gergedan böceklerini avlarken hepimiz geleceğin böcek bilimcisi olmanın hayalini kuruyoruz. Böceklerden ilaçlar üretmek için büyük bir çiftlik kuracağız. İlaçlarımız Ravi'nin büyükannesini kanserinden kurtaracak. Sehun gergedan böceklerinin bir düello videosunu çekip internete yüklersek izlenme rekorları kıracağımızı, çok para kazanabileceğimizi söylüyor. O zaman Nasa'ya bile gidecek paraların hayalini kuruyoruz. Hepimiz yıldızları, gezegenleri uzak hayatları düşlüyoruz.

Aynı gezegende çok uzak hayatları yaşıyoruz şimdi. Sen hepimizden uzaktasın Kyungja, sen bilinmeyen bir gezegene mi gittin gerçekten?

Saklambaç oynamadık o günden sonra. Seni yutan ormandan bütün çocuklar ve yetişkinler korkuyordu. Seninle taklidini yaptığımız baykuş sesleri, senden sonra bir laneti anlattı bana her gece. Seni organ mafyaları kaçırıyor, körpecik yüreğini söküp bedenini boşaltıyorlardı.. sarhoşlara rastgeliyordun saklambaçta, sana yetişkinlerin anmaya bile korktuğu şekilde dokunuyorlardı. Bir ayı ya da çakal parçalıyordu ufak tefek bedenini, yavrularına yem oluyordun. Her hikayenin sonunda sen kalmıyordu geriye. Kabuslardan uyumaya korkarken bu lanetleri dinledim yıllarca her gece..

Şimdi karşıma çıkmış çoraplarımı bul diyorsun, seni bulabilecek miyim ki Kyungja?

Öldüğünü hiç kabul etmiyor yüreğim. Bir kez bile dile getirsem devam edemem, yaşayamam. Seni yutan ormana kurban ederim kendimi. Ama nereden bulacağımı da bilmiyorum seni. Öyle çaresizim ki, Kyungja..

Arkadaşım kalmadığını çare ararken farkettim. Gururundan babamdan nafaka almadan boşanan annemi iki vardiyalı işi arasında tuhaf isteklerimle de rahatsız edemem. Bu işte yalnızım.. Sen de yalnız mısın Kyungja? Üşüyorsun, korkuyor musun da? Karnın doyuyor mu? Uykularında bizleri görüyor musun? İsmimi hatırlıyor musun? Beni özlüyor musun? O halde neden çıkardın yaz sıcağında bile üşüyen ayaklarından sana aldığım çorapları?

Kyungja.. senden başka ihtimal yok hayallerimin sonunda.. o orman beni de yutacak olsa da ardından geleceğim. Her şekilde kayıbım.. bu kez izinde..

🍁🍁🍁🍁🍁

🍁🍁🍁🍁🍁

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kayıp ÇoraplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin