ένα

309 51 23
                                    

Yalnızlık içinde geçen, uzun, karanlık yılların ardından aralanmıştı özgürlüğün kapıları Mark Lee için. Yanındaki polis memuru ile karanlık koridorlarda yürürken gerçekleri idrak etmeye çalışıyordu. Altı yıl olmuştu.

Haksızlığa uğrayalı altı yıl olmuştu.

Özgürlüğü elinden alınalı altı yıl olmuştu.

Hayalleri uçup gideli altı yıl olmuştu.

Umut ışığı söneli altı yıl olmuştu.

Herşey mahvolduktan sonra, tam da Mark Lee herşeyi kabullendiği zamanda suçsuzluğu kanıtlanmıştı. Hücresinin tozlu duvarlarına, rutubetinde yaşamaya alıştığı anda, dışarı çıkıyordu.

Soruşturmada bu kadar uzun zaman sonra bir gelişme olduğuna inanamıyordu. Dosyanın kapandığını sanıyordu. Kimse de Mark içinde para harcayacak kadar onu önemsemediğinden, neler olduğunu delicesine merak ediyordu.

Yine de içinde hala sevinemeyen, buruk bir taraf vardı. Artık bir evi yoktu. Arkadaşları yoktu. Ailesi yoktu. Tek başınaydı. Tek kuruş parası bile yoktu. Tek sahip olduğu kötü bir geçmişti.

Hapishane'nin çıkış kapısına polislerle beraber geldiğinde gözlerini yummuştu. Kurtuluyordu. Senelerdir hayalini kurduğu an gerçek oluyordu. Ama mutlu değildi. Birazdan dışarı çıkacağı kapının arkasında onu bekleyen birisi olmasını dilerdi.

Mark kapı kilitlerinin açılması, polislerin uzaklaşan adım sesleri ile gözlerini açtı. Dışarıda görmeyi umduğu ağaçlar, çimenlik alan ve toprak yol beklediği gibi oradaydı. Beklenmedik olan ise orada aradığı boşluktu.

Yanlız olmayı beklerken karşısında gördüğü beden dizlerinin titremesini sağlamıştı. Saniyeler içinde, gözlerini güneş gibi parlayan güzel çocuğun yüzünde gezdirirken, eski anıları hatırladı. Mutlu olduğu zamanları. Hissettiği şaşkınlık ile çocuğun ismi döküldü dudaklarından.

"Donghyuck..."

Mark, eskiden kendisine bağlı olan, platonik çocuğun adını hatırlamayı beklemiyordu bile. Eski özgürlüğünün son gününde yanında olan çocuk ona çok fazla şeyi hatırlatmıştı. Gözleri dolarken yılların getirdiği olgunlukla çok daha fazla güzelleşmiş olan çocuğa baktı. Güneş çocuğun gülümsemesi Mark'ın kendini tutamamasını sağlamıştı. Gözyaşları yanağından aşağı süzülürken yumruklarını sıkmıştı.

"Uzun zaman oldu sunbae."

Mark yanağında gezinen, gözyaşlarını silen parmağı hissettiğinde hareket dahi edememişti. Güneş çocuğu son görüşü, son konuşmasında çocuktan duyduğu sözler yankılandı zihninde. O anda gözleri kocaman açılmıştı. Gözyaşları ise daha çok hızlanmıştı.

Lee DongHyuck bu kadar iyi olduğu için ondan nefret ediyordu.

"Sana verdiğim sözü tutmaya geldim sunbae. Seni kurtarmaya geldim."


~♡
oldukça backstory sahibi olan bir hikaye ile karşınızdayım.
umarım hepiniz okuduğunuz hikayeyi beğenirsiniz.
bana oldukça anlamlı gelen bir kurgum.
bu bölümü yazarak kitabıma başlamış olmam beni ağlatmak üzere.
ilk nct kitabımı sizin elinize bırakarak yorumlarınızı bekliyorum.

~brinxhun.

enigma √ markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin