δυο

251 46 31
                                    

Mark kafasını içinde olduğu arabanın camına yasladı. Camdan aşağı doğru süzülen yağmur damlalarını takip etti. Sahiden, yağmur damlalarını bu kadar yakından görmeyeli ne kadar olmuştu?

Lee DongHyuck'un arabası onu en kötü anılarından uzaklaştırırken içerideki iki kişinin ağzını da bıçak açmıyordu. Donghyuck Mark'ı evine götürüyordu. Mark ağzını açıp itiraz bile edememişti.

Sonunda araba çalıştırmayı durdurduğunda Mark kafasını camdan ayırdı ve etrafa bakındı. Donghyuck'un inip kapısını açmasının ardından Mark da arabadan indi ve tam önünde duran eve baktı. Hayır, önünde duran Lee Malikanesiydi.

Lisede oldukları hallerinin aksine, ikisi de tamamen zıttı. Donghyuck güçlüydü, korunmaya muhtaç değildi. Mark ise güçsüzdü ve hiçbir şeye sahip değildi. Eskiden koruduğu çocuk onu korumaya gelmişti.

"Sunbae, sana herşeyi anlatacağım. İçeri girelim."

Mark kendinde güneş çocuğa karşı itiraz etme hakkı bile bulamıyordu. Önünden yürüyen çocuğu takip etti. İkisi birlikte deva büyüklükte gibi görünen yapıya girdiler.

Yine Mark beklediğini bulamamıştı. İçeride etrafta koşup duran görevliler, hizmetçiler görmeyi beklerken derin bir sessizlikle karşılaşmıştı. Donghyuck ayakkabılarını çıkarmadan içeri ilerlerken ışıkları tek tek yakmıştı.

Aklı karışık olan, Güneş çocuğun karşısına geçmiş, konforlu koltuğa oturmuştu. Başı ağrıyordu. O kadar çok bilinmeyeni vardı ki. Neden burada olduğunu, neden güneş çocuğu takip ettiğini bilmiyordu.

"Tüm sorularını cevaplamaya çalışacağım. Cevapsız kaldığını düşündüğün şeyleri sor sunbae."

Donghyuck ayağa kalkmış, ikisine de birer bardak ve bir şişe içki getirmişti. İçecekleri bardaklarla boşaltırken Mark sessizce onu izliyordu.

"Sen suçsuz yere tutuklandığında davanın kapandığına karar verdiler. Dedektifler olayı araştırmaktan vazgeçti. Günah keçisi çoktan bulunmuştu çünkü. Herkes hayatına devam etti. Ben edemedim."

Güneş çocuk içeceğimden bir yudum almıştı.

"Sensizliğe alışamadım sunbae. Seni görmeden aldığım hiçbir nefes gerçek gibi hissettirmedi. Aklından ne geçtiğini biliyorum. Senden hala o kadar hoşlanıyor muyum? Hayır. Sana gittikçe aşık oldum."

Mark gözlerini esmer olanın gözlerine dikmiş, önünde duran bardağı almış, içkisinden bir yudum almıştı. Donghyuck gibi seven birini eskiden de görmemişti. Hala da öyle birisini tanımıyordu. Donghyuck kendisini özel hissetmesini sağlıyordu.

"Senelerce bir kanıt aradım, seni en azından suçlu konumundan biraz da olsa indirebilecek birşeyler. Dürüst olmak gerekirse, hiçbir şey bulamadım. Altı yıl geçti. Bir sabah, aniden kapım çaldı."

"Kapıda bekleyen birisi yoktu, ama kenara iliştirilmiş bir zarf vardı. Zarfı açtım ve içinde yıllarımı bir hiç için harcamadığımın kanıtı vardı."

Çekmeceden çıkardığı bir zarfı Mark'a uzattı.

"Bu bir kopyası. Orijinali poliste duruyor."

Mark zarfı titreyen elleriyle açtı ve mektubu çıkardı. İçindekileri okumaya başladı.

απόδειξη

Wong Yukhei
18 Ekim 2013 tarihinde Hint yağı-Kurtboğan çiçeği karışımı ile öldürülmüştür.

Cinayet zanlısı olarak belirlenen Mark Lee'nin cinayete yakın tarihte aldığı fare zehrinin cinayet silahıyla alakası bulunmamaktadır.

Mark Lee'nin cinayetin işlendiği saatte Han Nehri'nin yakınlarında olan bir bankta oturduğu Wing Cafe'nin güvenlik kameralarına yansımıştır. Mark Lee'nin özgür olduğunu kanıtlayan tüm görüntüler CD'de bulunmaktadır.

Yetersiz kanıt olmasına rağmen üstünün örtülmesi adına kapatılmış olan Wong Yukhei davasının kurbanı olmuş Mark Lee, kanıtlara göre serbest bırakılmalıdır.

-δικαιοσύνη

Mark elindeki mektubun gözyaşları ile ıslanmaması için tavana bakmaya başladı. Demek ki kurtuluşu buydu. Peki, kim?

"...bunu kim gönderdi..?"

"Bilmiyorum. Mektubu okuduktan sonra içimde bir umut ışığı oluştu. Yine de bu birisinin zırvalığı olabilirdi. Beni ikna eden ise ikinci mektup oldu. Bu mektuptan polisin haberi yok."

Ona uzatılan ikinci mektup ile Mark derin bir nefes almış, zarfı dikkatlice açmıştı.

Lee DongHyuck,

Kim olduğumu öğrenemeyeceksin. Bana inanıp inanmamak ise tamamen sana bağlı. Ama şunu bilmelisin, aşkına hayran kalmış birisiyim.

Emin ol bunca zaman neden sustun diye beni yargılamak haddin değil. Elime uygun zaman, uygun ortam ve güven geçtiği anda bunu sana göndermek en iyisiydi.

Senelerce bir başarıya ulaşamadığını düşünürken yaptığın güvenimi kazanmaktı. Şanşlısın.

Şimdi ise sana yapman gerekenleri anlatacağım. Eğer Mark Lee'yi kurtarmak istiyorsan.

Birinci mektubun dışındaki oldukça ince jelatini soy. Parmak izlerinin yok olması gerek. Eldiven kullanmadan yapacak kadar mantıksız birisi olduğunu düşünmüyorum. Ardından bu mektubu birkaç ülke üzerinden farklı adreslere defalarca kez yollayarak en sonunda isimsiz şekilde karakola gönder, mektubun izini kaybettir. Polis Mark'ı salmaya karar verdiğinde sadece sana ulaşabilecek.

Bundan sonrası ise tamamen sana düşüyor. Mark Lee ile ne yapmak istediğine karar ver. Hayatını zindan edeni bulmak istiyorsanız, benimle bu oyunu oynamaya devam et. Beni bulmaya çalışma. Katile odaklan.

-δικαιοσύνη

Mark mektubu önlerinde bulunan masanın üstüne atmıştı. Herşey biraz daha netleşmişti. Yine de bunların olması için altı yılın geçmesi onu yaralamaktan başka birşey değildi.

"Kafandakiler netleşmiş olmalı sunbae. Daha sonra ise polisler beni aradı, benden başka diğer yakınlarına ulaşamadıklarını söylediler. Seni gelip aldım. Hikaye böyle gelişti. Ben oyuna devam etmeyi seçtim."

"Neden bunu yapıyorsun? Neden bana yardım ediyorsun?"

"Çünkü seni seviyorum. Beni kurtardığın zaman sana hissettiğim bağlılık duygusu hiçbir zaman azalmadı. Benim için dünyadaki en değerli şey sensin."

Aralarında tuhaf bir sessizlik oluştu. Mark Donghyuck'un ona yöneltilen duygu dolu sözlerini sindirmeye çalışıyordu.

"Eh, bir teşekkürü de mi hak etmedim?"

Donghyuck aradaki gerginliği azaltmak için gülümseyerek sormuştu. Mark ise onun gözlerine bakarken başka şeyler düşünüyordu.

"Hak ediyorsun. Sana hayalini edemeyeceğin şekilde teşekkür edeceğim Lee DongHyuck. Burada, özgür olmamın bir sebebi varsa, o da sensin. Sana borçluyum. O yüzden...beni kabul et."

Mark önünde duran Donghyuck ile dudaklarını birleştirdiğinde Güneş çocuğun elindeki bardak yere düşmüş ve parçalara ayrılmıştı.

enigma √ markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin