Nerdeyim, nasılım, hangi zaman dilimindeyim, hiç bilmiyorum. Ama bildiğim, yani bildiğimden emin olduğum tek bir şey var. Canım acıyor. Acımak da denmez aslında, yanıyor. Evet, sanırsam bu terim daha düzgün olurdu. Canım yanıyor, bunu bildiğimden eminim. Bir anka kuşu düşünün zamanı bitmiş ama o da zaman diliminin bittiğini bilmiyor. Çünkü küllerinden yeniden doğuyor. Harbi ya, bu küllerimden kaçıncı doğuşum ? Küllerinden doğanın canı yanar mı? Yanarmış. Bunu sende öğrendim. Öğrenmekle de kalmadım. Öğrenmeye devam ettim. Senin varlığın ve yokluğun birbirine eşdeğermiş. Bunu da yeniden doğduğumda ve tekrar küllerime hapsolduğumda farkettim. Farketmemeyi tercih ederdim. Herkes bir şeyler derdi. Sevgin hakkında ben inanmazdım. Sevgine dil uzatmak haddime değil ama canımı yakmak da senin haddin değildi. Ama yaksan da sorun değildi ya. Senin canın yanmasın, o bana yeterdi. Gözlerimden sakındığım gözlerinden öpüyorum. Bu son bitiş değil. Bunu da çok iyi biliyorum ama pek külüm kalmadı. Bunun için özür diliyorum ve canım ne kadar yansa da her şeye rağmen yine seni affediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Günlüğüm
Non-Fiction🌼 | Kanatlarını satıpta tonlarca kelebek almış. Aslında kalemimin kuvvetli olduğunu düşünmüyorum, içlerinden çıkamadığım çoğu gece içimi insanlara değilde kalemime anlatmayı tercih ediyorum. Yazıcağım ve yazmakta olduğum her bir sayfam kurgu değild...