Sabahın ilk ışıkları Dursley ailesi tarafından homurdanmayla karşılandı. Vernon her sabah olduğu gibi koca kalçasını zorla yataktan kaldırıp, iri etli elleriyle yıllara ve ona meydan okuyan çalar saate vurdu.
Mutfaktan gelen sesler biricik Petunia'sının uyanmış olduğunu gösteriyordu.
Her zamanki yavaşlığıyla hazırlandı. Onun gibi başarılı bir iş adamının işe biraz geç kalmasında hiç bir sakınca yoktu.Merdivenleri bütün ağırlığıyla adımladığında merdiven altındaki dolapta bulunan davetsiz misafirin üzerine yıllanmış tozların dökülmesine neden olduğunu bilmiyordu.
Bilse de pek umursayacağı benzemiyordu.Mutfağa gidip yemek ile uğraşan karısının yanağına her sabah ki gibi ıslak bir öpücük kondurduğunda dudakları soğuk bir tenle karşılaştı.
"Pet, iyi misin böceğim?"
Petunia ona döndüğünde renginin iyice solmuş olduğunu gördü. Karısının gözleri kan çanağı gibiydi ve elleri titriyordu.
"Hiç iyi değilim, Vernon. Aslında üç gündür böyleyim. Ama dün daha kötüydü. Dün gece boyunca kabus gördüm ve vücudumda beliren titremelere engel olamıyorum."
"Doktora gidelim mi ne dersin?"
"Hayır..."
"Emin misin?"
"Vernon, gördüğüm rüyalar hiç... hiç normal değillerdi. Rüyamda ucube kızkardeşim ve lanet kocasını gördüm. Bana bağırıyorlardı. Vernon acaba-?"
"Normal değildi ha? Ucube çocuğun yüzünden olmadığına emin misin? Sana demiştim onu bir yetimhaneye bırakalım diye!"
"HAYIR. Hayır Vernon. Ya bu rüyalar bir tür mesajsa, ya ucubelerden biri bizi izleyip lanetliyorsa?"
Vernon koca bedeninden beklenmeyen bir hızla kapıya döndü.
"Ben şimdi onlara haddini bildiririm!"
"Dur Vernon dur! Biz onlarla baş edemeyiz. Biliyorsun."
Vernon düğününde lanet James Potter'ın yaptığı şaklabanlıkları hatırlayıp istemsizce titredi.
Düğün gecesinde yediği herşeyin ağzının leş gibi kokmasına sebep olması ve gecenin sonunda pantolonundan oraya nasıl sığdığı belli olmayan koca bir yılanın çıkması o kabus gibi günü asla unutmamasını sağlamıştı. En kötüsü de saldırmaya kalktığında kendini Sirius Black'in ucube asasının bir hareketiyle donmuş halde bulmuştu.
Ucubelerden gerçekten nefret ediyordu."Ne yapacağız Pet?"
Karısı titreyerek vücuduna sarıldı. Bu bugün vücudundan geçen onlarca titremeden belki de en kötüsüydü.
"Bizi izliyorlarsa ucubeyi dolaba tıktığımızı fark etmişlerdir. Dudley'in oyuncak odasını boşaltmamız gerekiyor."
Vernon araya girdi.
"Peki ya benim Duddersımın oyuncakları?""Ve ucubeyi de alıp ailecek bir geziye çıkacağız." dedi Petunia, kocasını duymazdan gelerek. "Ona sanki ailemizden biriymiş gibi davranacağız. Böylece bizi takip etmekten belki de vazgeçerler."
"Umarım canım umarım."
Vernon eşine son bir kez sarıldı ve aynı anda ikisinin de vücudundan geçen korkunç titreme her nedense onlara ölümü hatırlatmıştı.
Onları uzaktan izleyen iki gümüşi saydam varlık ise birbirlerine dönüp sırıttı.
Hayaletlerin nesnelerin içinden geçebilmesinin bu denli keyifli ve tatminkar olacağını kim tahmin edebilirdi ki?
James Potter bu fikri ortaya attığında Lily sonucun bu denli başarılı olacağına inanmamıştı.
Bazen keşke zekasını dünya barışı için kullansa dediği eşine sevgiyle baktıktan sonra elini uzattı.
Ve son bir kez el ele tutuşup muggleların vücutlarından geçip gittiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Son Yok Edilecek Düşman Ölümdür.
FanficLily ve James Potter öldü. Ancak Ölüm'ü bir dost gibi selamlayıp bir sonraki maceralarına doğru yola çıkmak yerine, hayalet olarak geri döndüler. Oğullarının, Dursleylerin kapısı önüne bırakıldığını ve Dumbledore'un perde arkasındaki kuklacı olduğu...