Parkta tek başına oturan çocuğu görünürde diğerlerinden ayıran hiç birşey yoktu.
Önünde bedeninden ağır bir dünya atlası tutuyor, çimlere uzanmış, resimlere bakıyordu. Onu O küçük bedeniyle kocaman kitaba baktığını gören bir kaç anne gülümseden edemedi. Ama tatlı bir sohbet için yanına yaklaşmadılar da...
Sonuçta herkes onun az buçuk kim olduğunu biliyordu.
O Harry Potter'dı. Privet Drive 4 numarada oturan şu garip çocuktu.
Mahalledeki dedikodulara göre pek sağlam ayakkabıya benzemiyordu. Özellikle çocuklar ondan hiç haz etmiyordu. Ona yaklaşmaya çalışan birkaç cesur ruh ise Dudley Dursley tarafından tehdit ediliyordu.
Dudley kuzenine yaklaşan kim olursa uyarıyordu. Sakın onunla oynama diyordu. Onda garip birşeyler var, o bizim gibi değil, anormal bir öksüz o, diyordu.
Çocuklar başta pek inanmadıkları bu uyarıları, çocuğun yanından geçtikleri an iliklerine kadar hissediyorlardı. Ne zaman yakınından geçmek zorunda kalsalar üşüyorlardı ya da masum olmayan bir kaç eşek şakası yapmak isteseler soğuk bir el sanki ruhlarına değiyor, aniden onları titretiyordu.
Harry Potter normal bir çocuk değildi ve bunu herkes biliyordu.
O çok farklıydı. Sınıfın en çalışkan öğrencisi olmasının yanı sıra, bir de yetişkin gibi konuşuyordu. Kelimeleri daima düzgün ve tane taneydi. Konuştuğu zaman ister istemez kendini dinletiyordu.
Ve çok da zekiydi. Sorulan her soruya en doğru cevabı verebiliyor ve tüm öğretmenlerin hayranlığını kendinde topluyordu. Bu durum diğer öğrencilerin kıskançlıkla ondan uzaklaşmasına sebep oluyordu. Belki de bu yüzden okulun ilk yıllarında neşeyle el kaldıran, en güzel cevabı veren çocuk, ilerleyen süreçte sessizce dinlemeyi yeğler olmuştu.
Harry Potter öğretmenlerinin tabirine göre, sessiz, kendi halinde, tek arkadaşı kitaplar olan güzel bir çocuktu. Nadir görülen, çok tatlı bir gülümsemesi vardı. Gülerken gözlerinin içi parlar, yeşilin en güzel tonunu yansıtırdı.
Ama bu gülümsemeye ne yazık ki herkes şahit olamazdı. Bazen aniden, sebepsizce kıkırdadığı olurdu. Bunu gören öğrenciler alayla burun kıvırırken, öğretmenler ne tür hayaller kurduğunu düşünürdü. Bazen kitabın bir yerinde ağzını kapatarak sessiz kahkahalar atar, onu gören bu kadar komik ne okuduğunu merak ederdi.
Harry, tatlı bir çocuktu. Normal şartlarda herkesin yanaklarını sıkmak istediği, mahallenin popüler çocuğu olabilirdi. Siyah kuzguni saçları yer çekimine meydan okurcasına dağınıktı ve yeşil gözleri bakana Tanrının bu rengi nasıl tutturduğunu sorgulatırdı.
Ama ne yazık ki onda olan anlamlandırılamaz bir şeyler vardı, belki diğer çocukların kıskançlığı, belki de ailesinin ona olan tedirginlikle karışık kınar bakışları insanları ondan uzak tutuyordu.
Harry Potter bütün bu açıklanamayan durumlara rağmen dışardan kitapları fazla seven, sessiz, küçük bir çocuk gibi görünse de O diğerlerinin bilmediği bir gerçeğin çok farkındaydı.
O, Harry Potter, kesinlikle normal değildi.
O bir büyücüydü!
##################
Lily, hayalet bedenini usulca yere indirdi, hissetmediği çimlere oturdu ve bu dünyadaki en değerli iki varlığa uzaktan bakarak gülümsedi.
Harry'nin önünde kocaman bir dünya atlası, babasının hemen yanında yemyeşil çimlere uzanmış, James Potter'ın ona dünyanın çeşitli yerlerindeki sihirli yaratıkları anlatmasını heyecanla dinliyordu.
Eğlenirken öğrendiren bu tatlı sohbet, küçük çocuğa hem farklı ülkeleri keyifli hikayelerle tanıtıyor, hem de sihirli yaratıkların özelliklerini anlamasına yardımcı oluyordu.
"...Ve İşte burası da Japonya, Harry. Eğer bir kitsune görmek istiyorsan oraya gitmelisin. Ama çok dikkat et. Sakın bir kitsuneye eşek şakası yaparken yakalanma---
"James!"
"Yapma! Yapma demek istemiştim. Güzeller güzeli annenin de bildiği gibi ben kurallara uyan saygın bir büyücüyüm ve asla Sirius ile girdiğimiz bir iddiayı kaybedip de Japonyanın karanlık ormanlarından birine gidip çok tehlikeli bir kitsunenin beyaz kuyruklarını siyaha büyülemek gibi bir şaka yapmam. Asla olmaz!"
Lily hemen araya girip yaramaz kocasını uyarırken, Harry kıkırdadı. Babasının haylazlıklarına alışsa da çok keyif alıyordu.
"James, oğlumu kötü yola teşvik ediyorsun! Ya bi kitsuneyle karşılaşırsa? Harry tatlım sen babanı dinleme, olur mu? Kitsuneler çok güçlü ve tehlikeli yaratıklar. İnsanları kandırmayı severler. Eğer olur da seni gözlerine kestirirlerse asla geri döndüremeyeceğin büyüler yapabilirler."
Harry, şimdi süzülerek yanına uzanan annesine bakıp sessizce başını salladı ve gülümsedi. Park kalabalıktı ve kendi kendine konuştuğunu sanan birinin alaycı bakışlarıyla karşılaşmamak için cevap veremedi.
Bu durum onu çoğu zaman üzse de yapabileceği birşey yoktu. Hatta gayet şanslı olduğunu düşünmeliydi. Sonuçta herşeye rağmen anne babası yanındaydı. Onlara sarılamasa da, her an özgürce konuşamasa da, James ve Lily Potter hayatının her aşamasında onunlaydı.
Ona okumayı öğreten annesiydi. Her gece eğlenceli hikayelerle onu uykuya daldıran babasıydı. Ona daima ne kadar zeki bir çocuk olduğunu söyleyip onu teşvik eden annesiydi. Ve ona ileride muhteşem bir büyücü olup o zaman Dudley'e bir domuz kuyruğu verebileceğini söyleyen babası...
Ne zaman anlayamadığı bir konu olsa annesinin inanılmaz bir şekilde cevabı verebileceğini biliyordu. Dudley'nin acımasız sözleri ne zaman onu incitse ya da Eniştesi ve Teyzesinin ailesi hakkındaki yalan olduğunu bildiği sözlerle yüzleşse babası daima onu Çapulcuların komik anılarıyla keyiflendiriyordu.
Harry, James ve Lily Potter gibi bir aileye sahip olduğu için çok şanslıydı. Bu düşünceyle gülümseyip babasının neşeli sesini dinlemeye devam etti. Lily Potter'ın saçlarında dokunamadan gezinen, onu hafifçe üşüten hayalet elini hissedip soğuk ama kalbinde bir o kadar da sıcak ailesine bakıp iç çekti.
Onları hiç bir şeye değişmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Son Yok Edilecek Düşman Ölümdür.
Hayran KurguLily ve James Potter öldü. Ancak Ölüm'ü bir dost gibi selamlayıp bir sonraki maceralarına doğru yola çıkmak yerine, hayalet olarak geri döndüler. Oğullarının, Dursleylerin kapısı önüne bırakıldığını ve Dumbledore'un perde arkasındaki kuklacı olduğu...