Medyadaki şarkıyla dinlemeniz önerilir!
Arkaplanı siyah yapmanız önerilir!•
"Pekala, depresyon belirtileriniz var evet fakat şunu belirtmeliyim ki düşünceleriniz gayet sağlıklı. Bu yüzden günde bir kere içeceğiniz antidepresan yazacağım." Gözlüklü kadın nefes almadan konuştu. Jungkook, gülümseyip kafa sallarken odadaki adama baktı. "Reçeteyi alıp çıkacağım, sen babamın yanına gidip haber ver istersen."
Adam odadan çıktığında ise Jungkook, üzerindeki tişörtü çıkartarak çıplak kaldı ve kadına ilerledi. Kadın korkmuş, geri çekilmişti lakin Jungkook'un cinsellikle ilgili hiçbir işi yoktu. "Kollarımı görüyor musunuz?" Yer yer morluklar vardı. Kadın gördüklerine inanamadı. Mimar masanın üzerindeki ıslak mendil paketinden bir tane ıslak mendil çıkartıp yüzünü sildi. "Bakın, gözaltı morluklarım gün geçtikçe belirginleşiyor." Yan dönüp vücudunu gösterdi. "Balo gününden beri yaklaşık on beş kilo verdim."
"Hanımefendi," yardım dileniyordu. "Ben ölüyorum ve bunu günde bir kere içeceğim antidepresan değiştiremez."
☁️
Günlerden çarşamba, akşam üstü vakitleri... Bilen bilir fazla üzücüdür bu hava. İnsanın ruhunu emer, tüm acılarını teker teker hatırlatır. Anılarını canlandırır, içten içe öldürür. Kirli beden, hastanenin acil kapısının hemen önünde arabadayken sardığı otunu içiyordu. Tükenmişti. Bedeni bu ruhu taşıyamıyordu artık. Eski; zengin, kültürlü ve yakışıklı o adamdan eser kalmamıştı. Serseri gibi görünüyordu. Kollarındaki iğne morluklarını deri ceketi kapatıyordu, kasları erimişti, gözaltındaki morluklar çok fazla belirgindi ve keş gibi gözüküyordu. O ise bunu dert etmemeyi seçmişti.
Beş ay geçti.
Sensiz beş ay... Dile kolay.
Zehirlenmesi bittiğinde hastanenin içine adımladı. Yerini hala ezberinde tuttuğu odaya ilerledi. Doktor Park Jimin. Benim kırılgan papatyam... Neden çarşamba? Çünkü çarşamba günleri sevgilisi olan o doktorun izin günüydü. Arkadaşı yoktu. O burada yalnızdı. Ancak çarşamba günü onu burada yalnız yakalayabilirdi. Kapının önüne geldi ama eli kapıyı tıklatmaya varmadı. Ürkek on dokuz yaşındaki Jungkook, korkuyordu. Yine de deli cesaretiyle tıklattı. Kafası güzeldi zaten, onu görünce daha da güzel olacaktı. "Girin." Gülümsedi mimar. Ses tonunu nasıl da özlemişim.
Kapıyı araladı ardından odaya girdi. Masasında oturan doktor, ilk önce algılayamadı sonrasında hemen ayağa kalkmış, sık sık nefesler almaya başlamıştı. "Merhaba," fazla kısıktı sesi. Ürkütmek istemiyordu papatyasını. "Biraz konuşalım mı?"
"Çık dışarı."
"Beni dinlemelisin. Buraya sana sahip olmaya gelmedim ama beni dinlemelisin. Anlatmalıyım sana Jimin. Bana bir fırsat vermelisin." Doktor kararsızca baktı. "Söz veriyorum aramızda mesafe olacak. İki medeni insan gibi konuşacağız." Sonunda olumlu bir baş sallama ile Jungkook gülümsemiş arkasındaki kapıyı kapatmıştı. Hareketleri oldukça yavaş ve özenliydi. "Oturabilir miyim?" Birkaç defa öksürdü. Birkaç defa ölecekmiş gibi öksürdü. Sandalyenin koluna tutunarak oturdu. "Merhaba, sevdiğim. Beni dinledikten sonra söz veriyorum gideceğim." Güldü. "Gerçi sen benim sözlerime pek inanmazsın."
Jimin sandalyesine oturup eskiden aşık olduğu adama baktı. Bedeni değişmişti, bakışları değişmişti, hissetmişti Jimin onun ruhu da değişmişti. Gözleri doldu ama bunu saklayamayı başarabildi. Bazı şeyleri aşmıştı artık. Sessizce dinlemeyi tercih etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pigmentum • jikook
Fanfiction''Çok güzelsin,'' dedi doktora. ''Lakin bu güzelliğin beni sana aşık etmekten ziyade, azdırıyor.'' - dövmeli JK, minnak JM içerir.